Vatandaşın algısında TÜİK'e güvensizlik düzeyi yüksek. Öyle ki, TCMB'nin mücadelede 'kritik kriter' gördüğü 'hane halkının enflasyon bekleyişlerinde düşüşü' riske atabilir. Şeffaflık ve bağımsızlık TÜİK'e iyi gelecek. Memlekete de...
Kavacık'ta köfteciye hesabı öderken, "Şimdi enflasyon düştü mü hocam" diye sordular. 'Hocam' hitabı sakallardan herhalde. Yoksa akademik yanım yok. Neyse, "Düşüyor yavaş yavaş, TÜİK geçen ayı 1,5 açıkladı' dedim. "Aman hocam, bizim bunlara karnımız tok. Neyin fiyatı düşmüş ki?" diye tepki gösterdiler.
Ayaküstü, enflasyonun düşüşünün ne anlama geldiğini tartıştık. "Ayrıca düşen ürünler de var" dedim; mesela TÜİK'e göre, gıda enflasyonunda azalma var. Kaynağı da taze sebze, yumurta ve tavuk eti..." Yanıt sert oldu: "Bıraksınlar palavrayı. Biz her gün et alıyoruz. Düşüş filan yok. Yumurtanın kolisini önce 90'dan 130 liraya çıkarıp, sonra 120 liraya indirmeye fiyatı düştü mü denir? Kimseyi inandıramazlar. Domatesin kilosu da hala 60 lira. Çanakkale domatı devreye girecek. O zaman belki düşer."
Artık domates meyve mi, sebze mi tartışmasına girmedim. Fakat TÜİK'in 'palavracı' görülmesi içimi acıttı. TÜİK'te işini doğru yapmaya çalışan çok sayıda uzman ve yönetici olduğunu biliyorum. Başta onlara haksızlık. Aklıma, bir dostumuzun uyarısıyla okuduğum, TEPAV'dan Ekrem Cunedioğlu'nun "Mayıs 2025'teki gıda enflasyonunda anormallik var mı?" notu geldi. Ekrem hoca, İTO'dan TZOB'a verileri analiz ediyor. Bulguların mayıs enflasyonunu en çok aşağıya çeken gruptaki fiyat hareketlerinin piyasa verileriyle uyumlu olduğunun altını çiziyor. Keza TÜFE'nin geçmiş dinamikleriyle de... Sonra da ekliyor; "Ancak TÜİK için toplumu açıkladığı verilerin doğruluğuna ikna etmek artık çok kolay bir iş değil." Cunedioğlu'nun da vurguladığı gibi, TÜİK "Adı çıkmış dokuza, inmez sekize" gibi bir sorunla karşı karşıya...