2 yılını doldurmak üzere olan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in patentini taşıyan sözüm ona ekonomik program tüm ülkenin gündeminde idi. Artık bunlar da yeni gündem nedeniyle çok da tartışılamayacak.
“Terörsüz Türkiye” söylemiyle tanışma ve eylemiyle buluşma…
Türkiye yeni bir siyaset iklimine girmiş durumda!...
Geçtiğimiz yılın Ekim ayında TBMM’nin açılışında başlamış gibi görünen ama çok daha öncesine dayandığı ifade edilen “terörsüz Türkiye” olgusu, geçtiğimiz pazartesi gününden itibaren artık ülkenin değişmez en önemli gündemi haline geldi.
Habere göre, Türkiye’yi terörden arındırmak adına 40 yılı aşkın zamandır gündemi işgal eden terör örgütü kendi iradesiyle silahları bırakacak ve kendini feshedecek. Elbette arkasından da demokratikleşme ve haklar konusundaki adımlar gelecek.
Bu süreç elbette birkaç aylık bir iş değil, yıllar boyu sürecek bir iş. Bu süreçte zaman zaman duraksamalar hatta kesintiler olabilecek, zaman zaman da beklenenden hızlı gelişmeler yaşanacak gibi.
Aslında başta bölge halkı olmak üzere, ülkemizin terörden çok çektiği bir gerçek. Sayısı on binlerle ifade edilen şehidimiz, yine bir o kadar sayılara ulaşan gazimiz ortada. Dolayısıyla toplum yorgun, toplum yılgın!...
Toplum işin ayrıntısını bilmese de nereye varacağını kestiremese de gelinen noktadan oldukça memnun.
Dolayısıyla önemli gündem konuları artık çok öne çıkamayacak.
İBB Başkanı’nın ve diğer ilçe belediye başkanlarının tutuklanması, siyasi parti genel başkanları için tutuklama kararlarının verilmesi, kayyım atamalarının gerçekleştirilmesi, belli kişilere yönelik internete erişim engelinin getirilmesi, öğrencilerin ezber bozan tavırla meydanlara çıkması, bunların toptan tutuklanması, önceki siyasi tutukluların tutukluluk hallerinin devam ettirilmesi… gibi siyasi konular gündemde idi; artık bunlar arka plana düştü.
Bolu Kartalkaya otel yangını, kadın cinayetleri, maden çökükleri, aile cinayetleri, bebek cinayetleri, öğretmen atamaları, bürokratik kayırmalar… gibi toplumsal ve sosyal konular her gün gündemde idi; onlar da artık çok gündeme gelemeyecek.
En önemli ve can yakıcı olanı da ekonomi ile ilgili sıkıntılar!...
“Enflasyonsuz Türkiye” söyleminden uzaklaşma!...
2 yılını doldurmak üzere olan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in patentini taşıyan sözüm ona ekonomik program tüm ülkenin gündeminde idi.
Bu konular yazılı ve görsel medyada tartışılırken artık bunlar da yeni gündem nedeniyle çok da tartışılamayacak.
Hükümetin 2023 Haziran ayında göreve gelmesiyle ve 5 Eylül 2023 tarihli Resmi Gazetede de 2025-2027 Orta Vadeli Programı açıklamasıyla başlayan enflasyonla mücadele programı nereye evrilecek?,,,
Öncelikle belirtelim ki Hükümetin enflasyonla ciddi ve samimi bir mücadelesinin olduğunu söylemek zor. Görünürde ve söylemde kalan bir mücadele şekli… Hazine ve Maliye Bakanının temel hedefinin ödemeler dengesini sağlamak ve dolayısıyla döviz kurunu tutmak olduğu ortada. Çok pahalıya gelen olumlu ödemeler dengesinin 19 Mart sonrası nasıl olumsuza dönüştüğü de ortada.
Bilindiği gibi, enflasyonu önlemenin temel yolu talebi kısmak ve/veya arzı artırmak.
Talep yeteri kadar kısılmış durumda. Artık vatandaşın ya da hane halkının kemerinde sıkılacak delik kalmadı. Özellikle kira, ulaştırma ve gıda fiyatlarının artışı fren tutmuyor.
Arzı artırma konusunu da Mehmet Şimşek geçen haftalarda daha güçlü bir şekilde dile getirdi. Ancak arza dokunmanın hem bütüncül programa ihtiyacının olduğu ve hem de ciddi zaman gerektirdiği açık. Konunun iç ve dış konjonktür kaynaklı olduğu biliniyor. Örneğin tarımda Mart ayında yaşanan don ve sel olayları önümüzdeki dönem tarım ürünü arzını azaltacağı anlaşılıyor. Öte yandan küresel ticaret savaşlarının belirsizliği ülkelerin büyüme ve enflasyonla mücadele programını zorluyor.
Peki o zaman bu yeni siyasal iklim karşısında Hükümetin tavrı ne olacak?...
Normal seçimlere 3 yıldan az süre kaldı; seçimlerin en geç 2027 sonbaharında yapılması dillendiriliyor. Dolayısıyla tamı tamına 2 yıl var. Bu süre içerisinde özellikle arz yönlü politikalar ve yapısal düzenlemeler yapmak kolay değil, hatta mümkün değil.
O zaman Hükümetin yapacağı şey, kaynak bulup vatandaşa yeni satın alma gücü aktararak seçimlere doğru piyasaları hareketlendirmek ve bunu oya devşirmek. Bunun adı oy maksimizasyonu ki iktisattaki bireyin fayda maksimizasyonu ile firmaların kar maksimizasyonu kavramlarının iz düşümü anlamına gelir.
Hükümetin bulacağı kaynak da ya başından beri olduğu gibi yeni borçlanmadan ya da vergi barışı gibi ambalaj içerisinde sunulmuş vergi aflarından sağlanacak.
Bu arada siyasetin yeniden oluşturacağı ittifakların sinerjisi de elbette devreye girecek.
Sonuç itibariyle; artık enflasyonla mücadele veya yapısal düzenlemeler gibi köklü çözümlerin yerini soft veya makyaj düzenlemeler alacak.