Son yıllarda her üç sektörde de büyük bir üretim düşüşü var: Tekstilde 2021’in üçüncü çeyreğinde, deride 2023’ün birinci çeyreğinde, giyimde ise aynı yılın ikinci çeyreğinde başlıyor.
Önce TEPAV araştırmacıları çarpıcı bir sunum yaptılar. Sonra Güven Sak’ın yazısı pazartesi günü yayınlandı. Ardından Ali Çufadar’ın bir toplantıda ‘el altından’ gösterdiği ve sonra X hesabında da yayımladığı grafik. Açık ki tekstil, deri ve giyim sektörlerinde son birkaç yılda büyük bir istihdam kaybı ve üretim azalması var. Güven Hoca’nın yazısının başlığı “Tekstil ve hazır giyimde kabahat kimin?” şeklindeydi. Ben de geri kalmayayım; bu sektörlerin üretimlerine bir bakayım dedim. Yok, Güven gibi kabahatli aramayacağım; o iş ona ‘emanet’.
‘Baz’ etkisi falan yok
Bu sektörlerdeki üretim gelişmelerine 2021’den bu yana değil de 2005’ten bu yana bakınca ilginç bir olgu ortaya çıkıyor. İlk grafikte, 2005’in ilk çeyreği ile 2025’in üçüncü çeyreği arasındaki dönemde her üç sektörün çeyrek yıllar itibariyle üretim düzeylerinin seyri yer alıyor. Az sonra değineceğim ikinci grafikle de birleştirilince üç nokta çok dikkat çekici. Birincisi, son yıllarda her üç sektörde de büyük bir üretim düşüşü var: Tekstilde 2021’in üçüncü çeyreğinde, deride 2023’ün birinci çeyreğinde, giyimde ise aynı yılın ikinci çeyreğinde başlıyor. Buna karşılık, özellikle deri ve giyim sektörlerinde pandemiden sonra baş döndürücü bir üretim sıçraması yaşanmış. Dikkat: ‘baz’ etkisi falan yok, grafiği çizilen veriler sektörlerin üretim düzeyleri, artış oranları değil.
Gelin şimdi, “deri sektörü üretiminin pandeminden önceki eğilimi değişmeden devam etseydi, bugün sektörün üretim düzeyi ne olurdu?” sorusunun yanıtını arayalım. İkinci grafikte deri sektörü üretiminin 2005’in ilk çeyreği ile 2019’un son çeyreği arasındaki eğilimi mavi çizgi ile gösteriliyor. Aynı eğilimin 2020’nin ilk çeyreğinden itibaren değişmeden sürmesi halinde ne olacağı ise mavi kesikli çizgiyle grafikte yer alıyor. Ali Çufadar’ın dikkatimi çektiği nokta işte burada: Aslında 2025’in üçüncü çeyreğinde bu sektördeki üretim düzeyi, pandemi öncesindeki eğilimin gösterdiği üretim düzeyi ile hemen hemen aynı. Grafikte yer almıyor ama benzer bir saptama (yaklaşık olarak) giyim sektörü için de geçerli. Bu da ikinci nokta.
Tekstil sektörü üretim kaybına çok daha önce başladı
Bu basit analiz elbette “canım bu iki sektörde dert edecek bir şey yok” anlamına gelmiyor. Zira birincisi, Güven Sak’ın yazısının önemli ‘kabahat’ bulma bölümünde gösterilen kanıtlar ne yazık ki sürüyor. Neydi onlar? Tedarikçisi olunan yabancı firmalar karbon ayak izi, su ayak izi, atık yönetimi gibi önemli başlıklar ile ilgililerdi. O şirketlerin istedikleri standartlara uyan yerli şirket sayısı çok azsa, tedarikçi olarak başka ülkelerin şirketlerine başvuruyorlar (sözünü ettiğim yazıda özellikle Fas ve Tunus olarak belirleniyor o ülkeler). Dolayısıyla Türkiye’de bu sektörlerde önemli bir üretim ve istihdam kaybı yaşanıyor. Tekstil sektörü ise üretim kaybına çok daha önce başlamış ve üstelik şu andaki üretim düzeyi 2019 öncesindeki eğiliminin ima ettiği düzeyin çok altında.
Üçüncü nokta ise deri ve giyim sektörlerinde pandemiden hemen sonra başlayan ve 2023’ün başlarına kadar süren büyük üretim sıçraması. Bu sıçramanın nedeni ne? Pandemide neredeyse tümüyle kopan tedarik zinciri bağlarının Türkiye’ye sağladığı üretim avantajı mı? Öyleyse, yine Güven Hoca’nın altını çizdiği noktaya geliyoruz. Biz bu yeşil dönüşüm işinde sallandıkça bazı sektörlerimiz büyük hasar görecekler. Dahası o sektörlerin üretim tesislerinin bulunduğu şehirler –özellikle küçük olanları- önemli darbe alacak. Ekonomi programının, faizin ve kurun yazıda hiç boy göstermediklerine dikkatinizi çekerim.