Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz başkanlığında birçok kurumun katılımıyla oluşturulan bir komisyonun sanal bahisle mücadele planı hazırlayacağı açıklandı. Çok olumlu bir adım. Bugüne kadar sadece “Filanca sanal bahisçi gözaltına alındı” diye polisin kafasına basarak arabaya soktuğu adamların videolarını görüyorduk. Sanal bahis konusunda ilk kez makul bir kamu politikası yaklaşımıyla karşı karşıyayız. Zira sanal bahis polisiye bir konu değil, bir halk sağlığı problemidir. Neden öyle olduğunu anlatayım.
Öncelikle şunu tespit edelim: Sanal bahis bir erkek problemidir; özellikle de genç erkek problemidir. Dünyada yapılan araştırmalar sanal bahis bağımlılığının erkekler arasında kadınlardan iki kat fazla olduğunu ortaya koyuyor. İngiltere’de 25 yaş altı erkeklerin üçte biri sanal bahis oynuyor. Diğer ülkelerde de benzer oranlar var. Esasen 30 yaş altı erkeklerde görülen bir meseleden bahsediyoruz.
Bu durumun fizyolojik, sosyolojik ve ekonomik sebepleri var. Hepsini anlatayım: İnsan beyni, malumunuz, bayağı kompleks bir organ. Temelde iki bölümden oluşuyor: Bütün hayvanlarda olan, korkularımızı, yeme ve üreme gibi davranışlarımızı yöneten “limbik beyin”; sadece bazı hayvanlarda olan ve en çok da insanlarda gelişmiş olan neyi ne zaman yapıp yapmamamız gerektiğini söyleyen de “prefrontal korteks.” İster inanın ister inanmayın erkeklerde prefrontal korteks gelişimi 30 yaşına doğru tamamlanıyor. Çevrenize şöyle bir baksanız genç erkeklerin davranışlarını yönetmekteki eksikliklerini zaten kolayca görürsünüz.
İşte bu noktada, beyindeki ödül mekanizmasını yöneten dopamin hormonu devreye giriyor. Dopamin garip bir hormon. Bir ödülü aldığınızda, mesela anneniz güzel bir akşam yemeği hazırlayıp önünüze konduğunda da salgılanıyor. Dopamin, ödülü alma ihtimali olunca yani yemeğin kokusunu duyunca da salgılanıyor. Dopamin salgılanınca da mutlu oluyorsunuz. Sanal bahis de dopamin sistemindeki bu tuhaflık üzerinden işliyor. İnsanı mutlu eden aslında bahsi kazanmak değil; bahsi kazanabilme ihtimali. Üstelik her şeyde olduğu gibi dopamine de bağışıklık gelişiyor. O yüzden ufak ufak başladığınız bahisleri gittikçe daha çok oynuyorsunuz. Dopamin sistemiyle ilgili bozukluklar da erkeklerde kadınlardan birkaç kat fazla görülüyor.
Olsun, isteyen sanal bahis oynasın, ne zararı var, diyebiliriz. Ancak dopamin döngüsüne giren ve prefrontal korteksi de yeterince gelişmediği için aklını kullanamayan genç erkekler varını yoğunu kaybedince intihara sürükleniyor. Yine İngiltere’de yapılan çalışmalar sanal bahis oynayanların intihara 9 kat daha çok meyilli olduğunu göstermiş. Bu da İngiltere’deki toplam intihar vakalarının %10’u demek. Sanal bahsi normal kumarhaneden ayıran en önemli özelliği ise erişiminin kolay olması. Birçok ülkede kumarhanelerin sadece belli yerlerde açılmasına izin veriliyor. Mesela Türkiye’deyseniz uçağa binip KKTC’ye gitmeniz lazım. Öte yandan kumarhane evinizin yanında bile olsa üstünüze bir şeyler giyip dışarı çıkmanız gerekiyor. Oysa sanal bahis bağımlılarının çoğu “ev erkeği.”
Ev erkeği yeni ortaya çıkan bir durum. Eskiden “ev kadınları” vardı. Çalışmaz, ev işlerine ve çocuklara bakardı. Bu, toplum tarafından gayet normal karşılanan bir durum. Oysa bir erkeğin çalışmayıp bütün gün evde bilgisayar oynaması ayıplanan bir durum. Ev erkekleri, genelde lüzümsuz bir üniversite diploması almış, fakat sahip olduğu becerilerle piyasada istenen beceriler arasındaki uyumsuzluk nedeniyle iş bulmakta zorlanan ve artık tahsilli biri olarak da her işte de çalışamayacağı için eve mahkûm olan kişiler. İşsizler arasında sanal bahis oynama oranı çalışanların 2,5 katı. Geçenlerde Alaattin Aktaş’ın yazdığı gibi Türkiye’de herhangi bir işte çalışmayan veya eğitim de almayan 6,5 milyon genç var. İşi gücü olmayan erkeklerin eş bulamaması da bu trendi körüklüyor. Türkiye’de son 15 yılda üniversite mezunlarının oranı iki kattan fazla arttığı halde, işsizlik oranı yıllardır sabit. Ama âtıl iş gücü oranı %35’e dayanarak rekor kırdı. Demek ki vatandaşlarımızın önemli bir bölümü iş aramaktan da ümidini kesmiş, evine kapanmış durumda. Öyleyse sanal bahse olan rağbetin artması sizce bir sürpriz mi?
Son olarak şu soruyu soralım: Türkiye’de yasal sanal bahis siteleri olmasına rağmen neden herkes yasa dışı bahis oynuyor? Çünkü yasal bahis siteleri %30 civarı komisyon alıyor. Yasa dışı bahis sitelerinde bu oran %5 civarı. Üstelik yasal bahisteki vergiler geçen sene düşürüldüğü halde durum bu. Devletimiz vaktiyle sanal bahis konusunu lisans geliri elde edilecek bir alan olarak gördüğü için piyasada anormal bir dengesizlik ortaya çıktı. Yasa dışı sanal bahis, bloklanan bir sitenin kedi-fare oyunu gibi her gün başka bir isimle açıldığı bir dünyada var olmaya devam ediyor. Öyleyse yasaklamalar çözebileceğiniz bir mesele değil. İnanmayan İngiltere’ye baksın. İngiltere’de bahis üzerine vergi çok olduğu için tüm sanal bahisçiler yine İngiliz toprağı olan Cebelitarık’a yerleşti. İngiltere İspanya’nın Afrika’ya bakan kıyısındaki bu kaya parçasını 1700’lerde ele geçirmiş. Hâlâ da İngiliz toprağı ama artık sömürgecilik bittiği için ayıp olmasın diye iç işlerine karışmıyorlar. Cebelitarık da İngiliz erkeklerinin dopamin sistemindeki zaaflarını kullanarak ekonomisini döndürüyor.
Yıllardır yasa dışı sanal bahis sorununun çözümünü MASAK’a havale etmiştik. Bu her şeyden önce MASAK’a haksızlık. Çünkü bu önemli kurumun üzerine gitmesi gereken başka bir çok kara para aklama ve terörizmin finasmanı meselesi var. Umarım yeni yapılacak eylem planıyla sanal bahisin bir halk sağlığı problemi olduğunu anlarız.