Rasyonel zemine dönüş adı ile başlayan ekonomik programın işlemesi ve güvenin yeniden tesisi için yaşanan siyasi şokun sönümlenmesi gerekiyor.
ABD-Çin ticaret savaşında uzlaşma çabaları ve beklentilerden güçlü ABD tarım dışı istihdam verisi sonrası hisse senetlerinde ve tahvil faizlerinde güçlü bir artış ile haftaya başlıyoruz. MSCI Avrupa ve Japonya 2 Nisan’da Başkan Trump’ın küresel vergileri artırması sonrası oluşan kaybının tamamını geri aldı. Ticaret savaşının göbeğinde olan ABD ve Çin hisselerinde kayıplar %4 ve %8’e geriledi. Ticaret savaşından görece az etkilenmesi beklenen Türkiye hisselerinde ise kayıplar siyasi şokun artçılarının etkisiyle %11’e ulaştı.
ABD endekslerine daha yakından bakıldığında, S&P ve Nasdaq’ın 20 yıldan beri en uzun yükseliş serisi ile 2 Nisan’da Başkan Trump’ın küresel vergileri artırması sonrası oluşan kaybının tamamını geri aldığı görülüyor. Yükselişin arkasındaki itici güç bireysel yatırımcıların 40 milyar dolara yaklaşan rekor yüksek alış yapması. Kurumsal yatırımcılar yükselişin devam edeceğine ikna olmadı. Uluslararası yatırım bankalarının çoğu ABD hisselerinde alış önermiyor. Ama çoğu oyuncu alış dalgasının gücü karşısında açık pozisyonunu kapatmaya başladı.
Türkiye varlıkları son dönemde dünyadan negatif ayrışıyor
Ticaret savaşının Türkiye’ye doğrudan etkisinin sınırlı olması bekleniyor. Türkiye’nin ihracatının milli gelire oranı %20 civarında. İhracatımızın %41’i Avrupa Birliği’ne, %56’sı Avrupa ülkelerine, %17’si yakın ve Ortadoğu ülkeleri gibi genelde karşılıklı ticaret anlaşmaları olan ülkelere yapılıyor. Başkan Trump’ın 2 Nisan’da koyduğu gümrük vergilerinde Türkiye %10 ile en düşük vergi diliminde yer alıyor. ABD Almanya’dan sonra ikinci büyük ihracat pazarımız. Ama, milli gelire oran olarak bakıldığında Türkiye %1,3 ile Suudi Arabistan ve Arjantin’in ardından, ABD vergilerinden en az etkilenecek gelişmekte olan ülkeler arasında yer alıyor.
Küresel şokun iktisadi etkisinin sınırlı olmasına rağmen Türkiye varlıkları son dönemde dünyadan negatif ayrışıyor. Siyasi şok sonrası yabancı yatırımcının acil çıkış kapısına yönelmesi ile brüt rezervler 35 milyar dolara yakın gerilerken, CDS oranları 90 baz puana yakın yükseldi. Merkez Bankası’nın fonlama faizini 650 baz puan yükseltmesine rağmen rezerv kaybı durmayınca ekonomik program öncesi uygulanan piyasa mekanizması dışı makro ihtiyati önlemlere kısmen geri dönülmek zorunda kalındı.
Merkez Bankası hafta sonu attığı adımlarla yabancı para munzam karşılık oranlarını 200 baz puan artırırken, TL zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranlarını artırdı. İhracat bedeli satış zorunluluğu temmuz sonuna kadar %35’e yükseltilirken, döviz dönüşüm desteği %3’e çıkarıldı. Tüzel kişi TL mevduat payı yüzde 60’ın altında olan bankalara, bu oranı artırmaları için aylık 0,3 puan artış hedefi getirildi. Atılan adımlar Merkez Bankası rezervlerini artırırken, liralaşmayı desteklemeyi amaçlıyor. Ama ekonomi yönetiminin yapabilecekleri sınırlı. Rasyonel zemine dönüş adı ile başlayan ekonomik programın işlemesi ve güvenin yeniden tesisi için yaşanan siyasi şokun sönümlenmesi gerekiyor.
Bu hafta piyasaların gündeminde dünyada çarşamba günkü Fed toplantısı, Türkiye’de pazartesi günkü enflasyon verisi öne çıkıyor. Genel beklenti Fed’in mayıs toplantısında faizleri değiştirmemesi. Ama kullandığı dil ve verdiği mesajlar ile gelecek toplantılara yönelik tahminler şekillenecek. Pazartesi günü açıklanacak enflasyon verisinde ortalama aylık artış beklentisi %3,3. Ancak son açıklanan İstanbul enflasyonu sonrası, TÜFE’nin aşağı yönlü sürprizle %3 civarında gelme ihtimali arttı. Enflasyon beklentilerin altında kalırsa Merkez Bankası Haziran ayında faiz indirir mi? Emin değiliz. Devam eden küresel ticari savaş ve yurtiçi siyasi şok enflasyon cephesinde belirsizliği artırdı. Yeniden faiz indirimini konuşmamız için toz dumanın dağılması lazım.