İstikbalin göklerde olması kadar öngörülemez olması nedeniyle fal baktıranlar ve planlama yapanlar olarak iki kategori ortaya çıkmıştır. Yapay zekâ modelinde hangisini kullanmalıyız?
Gelecek ya da istikbal, insan hayatında önemli bir yer tutuyor. Gelecekte olmasını istediğimiz şeyler için yapmamız gerekenleri ve yapmamamız söylenenleri harmanlayıp bir yıl haritası belirleriz. Bu arada yaşananlar ve ortaya çıkan durumlar yol haritamızı değiştirmemize neden olur. Ama daha kötüsü, ulaşmak istediğimiz asıl noktadan uzaklaşmak ve onu unutmaktır.
Sanatçı Teoman, insandaki bu değişimi “Kimi küser hayatına/kimi yakalar yıldızları” sözleriyle ifade ediyor. Gazi Mustafa Kemal, 1906’da güvendiği arkadaşlarıyla Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurarken muhtemelen Namık Kemal’in derslerinden faydalanmıştır. Ders derken, Namık Kemal’in Vatan oyununun o dönemde rejimin vatan sözcüğünden duyduğu rahatsızlık nedeniyle Vatan yahut Silistre olarak adlandırılmasından bahsediyorum.
Amazon Prime’ın yayınlaması sayesinde içeriğinden haberdar olduğumuz Atatürk 1881-1919 filminde Mustafa Kemal Paşa’nın Enver Paşa’ya söylediği “Vatan affetmez” sözünün ne anlama geldiğini çok zaman sonra fark ettim. Soyut bir kavramdan değil, bence, bu cemiyetten bahsediliyor. Filmin ilerleyen bölümünde Saray’ın damadı Enver Paşa bir Alman denizaltısı ile ülkeyi terk ederken bu söz bize bu sefer Enver Paşa’nın ağzından yeniden hatırlatılıyor: “Vatan affetmez”.
Bütün bunlar filmler ya da şarkılar gibi, üretilen kompakt modellerin içinde ileri geri giderken zamanın farklı boyutlarına uzanabildiğimizde anlayabildiğimiz konular. Ya da uykumuzda. Lise yıllarında münazara ya da bizim İngilizce dersimizdeki adıyla debate dersinde ele aldığımız konuların biri, zamanda yolculuktu. O dönemde yanılmıyorsam H.G. Wells’in Zaman Makinesi kitabını okuyorduk ve zamanda yolculuk ilgi çekici bir konuydu. Tartıştığımız konudaki görüşlerden biri, uykumuzda hem zamanda hem de mekânda yolculuk ettiğimizdi. Tabii bunu başka bir formda yapıyorduk. Yıllar sonra Jurassic Park’ı izlerken, dinozorların yok oluştan kurtulanlarının uçan yaratıklara ya da kuşlara dönüşerek bunu sağladıkları tezi karşıma çıktı. Evrim sürecinde bizim melek kavramımızın bunun sonucu olup olmadığını hâlâ düşünürüm; İstikbal göklerdedir ifadesinin böyle bir boyutu olup olmadığını da.
Gökyüzüne ve özellikle güneşe doğru baktığınızda gözlerinizi kapatma ihtiyacı hissedersiniz çünkü ışık alışık olduğunuzdan daha güçlüdür. Gözlerinizi kapattığınızda bile ışığın etkisi ile farklı görüntüler gözünüzün önünden geçmeyi sürdürür. Bu arada hayali şeyler görürsünüz.
Gözlerinizi açmanız ya da kapalı tutmanızın her ikisi de istikbalin göklerde olduğunu düşünmenizi sağlayabilir ancak hayatınız, bunlardan hangisini seçtiğiniz ile şekillenir. Özellikle savunma sanayii ile ilgili gelişmeler, gözü açık olmanın daha yerinde ve değerli olduğunu ortaya koyuyor. Günümüzde gözlerin bu şekilde açık olması hali, yaşamakta olduğumuz orman yangınları ile birlikte gece görüşünü de içeren enteresan bir boyut kazanıyor. Gece görüşü olmadığı için orman yangınları ile güneş ışığı aydınlatma sağladığı sürece mücadele edebiliyoruz ancak yangının kendisi böyle bir kısıtla karşı karşıya değil. Bu da kaçınılmaz bir yenilgiyi karşımıza getiriyor. Secret bakış açısıyla bakarsak, yakında ormanlarda ölen canlıların evren gönderdiği acı çığlıklarından kendi mesajlarımızı duyamayacağız. Teknolojinin ve Gazi Mustafa Kemal’in “Vatan affetmez” sözüne dönersek, bu kaybı önleyecek teknolojiyi bulup kullanmayanları vatanın affetmemesi gerekiyor.
Savunma sanayi her zaman teknolojiyi ileri taşıdı
En çarpıcı yansıması İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan teknolojilerin daha sonra ticarileşmesi olmak üzere, savaşların bugün kullandığımız teknolojilerin geliştirilmesinde önemli rolü var. Aklımızı kullanırsak, bu savaşı teknolojiyi geliştirmek için bir platform olarak kullanabiliriz.
Netaş CEO’su Sinan Dumlu’nun, savunma sanayi fuarı IDEF 2025’te “Otuz yılı aşkın savunma sanayii tecrübemizle, haberleşmeden bilişime, bilişimden havacılığa uzanan geniş ürün portföyümüzü IDEF 2025’te sergilemekten memnuniyet duyduk. Tamamı Netaş Ar-Ge’si tarafından geliştirilen yerli çözümlerimiz, Türkiye’nin kritik teknolojilerde bağımsızlık hedeflerine katkı sağlıyor. ULAK, DT Cloud ve ASPİLSAN Enerji ile imzaladığımız anlaşmalar, yalnızca teknik bir ortaklık değil; Netaş’ın sahip olduğu mühendislik kabiliyetinin yeni alanlarda değer üretmesini mümkün kılan önemli adımlar oldu.” şeklindeki açıklamasında dikkatimi en fazla çeken en son cümledeki “mühendislik kabiliyetinin yeni alanlarda değer üretmesini mümkün kılma” vurgusu oldu. Fuara denk getirilen işbirliği anlaşmaları, “geleceği şekillendirme” vurgusu ile ortaya konuldu.
Netaş standında sergilenen, taktik saha ve gemi haberleşme sistemleri, navigasyon sistemleri ve aviyonik (havacılıkla ilgili) sistemler, akıllı ulaşım ve 5G iletişim teknolojileri, yerli sunucu ve güç sistemleri, yapay zekâ destekli uygulamalar, yazılım test çözümleri, e-devlet servisleri ve eşyanın internetine dayalı akıllı sistemler ile yeni yapılan Netaş Academy eğitim platformu kapsamlı bir portföy oluşturuyor. Ancak listede son ürün olan eğitim programından yola çıkarsam, eğitimin artık geleceğe hazırlık için değil, bugünün sorunlarını çözerek geleceği şekillendirmek için gerçekleştirilmesinin daha değerli olduğunu vurgulamamam gerekiyor.
30 yılı aşkın süredir taktik saha haberleşmesi, tanıma-tanıtma ve navigasyon sistemleri alanında savunma sanayiine katkı sunan Netaş’ın ürün yelpazesine aviyonik sistemleri de eklemesi, kendi eğitiminde bu söylediğim mantıkla hareket ettiğini gösteriyor. Ulaştırma ve savunma alanlarına odaklanan Netaş’ın bu iki alanda yaptıkları takdire değer, ancak mühendislik alanına yapılan vurgu, bu iki alandaki teknolojilerin ülkemizi harap eden yangınları söndürme konusunda da sorumluluk yüklüyor. Yoksa vatan affetmez.
Sadece ithalatı ikame etmek ya da dışarıya satmak üzere teknoloji geliştirmek finansal göstergeler açısından yararlı olsa da mühendislik açısından yeterli değildir. Bu, aynı şekilde devlet ya da hükümet olma noktasında da yeterli bir yaklaşım değildir. Ülke yanarken, öncelikleri doğru belirlemek gerekir. Bu makro yorumların ardından savunma sanayii ile teknoloji arasındaki ilişkinin, mühendislik yetenekleri sayesinde başka alanlara uygulanabilmesine değinmek istiyorum.
Teknolojinin esnekliğini sağlayabilenleri teşvik etmek gerekiyor
Savunma sanayii ile orman yangınlarının kesişme noktasında teknolojinin esnek kullanımın sağlayabileceği bir faydadan, Yılmaz Özdil sayesinde haberim oldu. Özdil hem haber hem köşe yazısı ile tanıttığı Hataylı uçak mühendisi Zeydan Öncü’nün yönetici mühendisliğini yaptığı A-400 M uçaklarının yangın söndürmede nasıl kullanılabileceğini anlatıyor. Öncü’nün geliştirdiği ve patentini aldığı özel ekipman, yangına 30 metre yükseklikten sekiz saniyede 20 ton su bırakmayı sağlayabiliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterinde yer alan 10 A-400 M, bu sayede muazzam bir yangın söndürme kapasitesi oluşturuyor. Üstelik tak-çıkar özellikli tüplerle sağlanan bu fonksiyonel değişiklik, tüplerin çıkarılması ile geri alınıyor ve uçak yangın olmayan dönemlerde asıl misyonunu yerine getiriyor. Tüplerin uçağa yerleştirilmesi iki saat sürüyor. Bu da önemli bir esneklik. İçinde bulunduğumuz çağda, esnekliğin bir teknoloji modelinin en önemli parçası olduğu yönündeki düşüncemi daha önce defalarca yazmıştım. Ancak mühendis bakış açısı başka boyutlara da işaret etmeyi gerektiriyor.
Takılıp çıkarılabilen bu tüplerle uçağa eklenebilen ve yangın söndürme kapasitesi sağlayan tüpler, batarya konusundaki tercihlerimizi belirlerken bize ne şekilde farklı düşünmeye yöneltmeli? Sürekli şarj ettiğimiz lityum-iyon bataryalar yerine daha yüksek kapasiteli katı pil çözümlerinin kullanılması ve bunların takılıp çıkarılması ile mobil cihazların enerji ihtiyacının karşılanması, Türkiye’ye ileri doğru bir sıçrama yaşatabilir mi? Buradaki mesele ya da kritik başarı faktörü değişimi ne kadar sürede ve başarıyla yapabildiğiniz.
Yıllar önce Tayvan’da tanıdığım Gogoro şirketi, iPhone’dan esinlenerek ürettiği elektrikli motosikletlerinde kullandığı iki bataryayı değiştirmek suretiyle kullanıcının şarj ihtiyacını ortadan kaldıran bir servis sistemi kurmuştu. Motosikletin önündeki parçayı değiştirilebilir yapan şirket, bu şekilde motora iPhone kılıflarının cep telefonuna sağladığına benzer bir görünüm değiştirme opsiyonu ekleyerek son kullanıcıya hitap ederken, bu şekilde de B2B operasyonunu ileri taşımıştı. Bataryalarının doluluk oranını raporlayan elektronik sistemin motosikletin ses ve titreşimlerinden topladığı veri ile servis ihtiyacını tespit edebilmesi, batarya değiştirirken motorun testinin de yapılmasını sağlıyordu. Bu müthiş bir esneklikti ve servis gerekmesi durumunda motora takılan iPhone’a “sizin için servis randevusu oluşturmamı ister misiniz” mesajı göndererek gelişmiş servis, bakım, destek altyapısı sunuyordu. Muhteşem bir esneklikler silsilesi.
Bunu yazmamın nedeni, Netaş’ın işbirliği anlaşması imzaladığı ASPİLSAN Enerji ile enerji depolama, kesintisiz güç sistemleri ve yapay zekâ destekli enerji çözümlerinin geliştirilmeyi hedeflemesi. Gogoro’nun beni etkileyen enerji ile veriyi kesiştirme noktasında önemli bir işbirliği ise, DT Cloud ile gerçekleştiriliyor.
Bulut teknolojileri, gökteki istikbale uzanan köprü
Netaş’ın, “DT Cloud ile yerli bulut ekosistemi iş birliği kapsamında; yerli sunucuların DT Cloud altyapısıyla entegrasyonu sağlanarak savunma ve ulaşım sektörlerine yönelik ortak çalışma sürecine adım atıldı” şeklinde ifade ettiği gelişme, verinin mobilitesinin sağlanması noktasında sonuçlarını şimdiden öngöremediğimiz kadar ileri bir noktaya ulaşmamızı sağlayabilir. Bunun hem ticari hem askeri alanda büyük karşılığı olacağını, Netaş eski Ar-Ge Direktörü Ali Akurgal’ın anlattığı askeri saha sistemlerinden biliyorum. Akurgal 2004’te emekli olduğuna göre, bunun öncesinde Netaş’ın Ümraniye’deki binasında görüştüğümüzü söyleyebilirim. O zamanki önemli teknoloji üzerinde radar bulunan askeri kamyonların saha operasyonlarındaki veri güvenliğini sağlamaya odaklanıyordu. İlan edilmemiş veri hatları vardı ve kamyonun koordinatları verilen lokasyona götürülüp orada kendisini askeri network’e kablo ile bağlanması gerekiyordu. Netaş, o dönemde başkalarının şebekeye sızmaması dahil olmak üzere bu sistemi geliştiriyordu. Çarpıcı bir çalışmaydı.
Netaş ile DT Cloud’un işbirliğinin bunu nereye taşıyacağını görmek için kabloya dayalı internet altyapısı neredeyse bulunmayan Hindistan’ın 5G’ye geçmesinin ardından kat ettiği kalkınmaya bakmanızı öneririm. Daha önce iki kere yazdığım bu konuyu bir kez daha ayrıntılandırmayacağım ama DT Cloud Genel Müdürü Serdar Yokuş ile bugün (31 Temmuz 2025) yapacağımız YouTube yayınında bulut ile kalkınma konusunu da ele alacağız. Yayını https://youtube.com/live/2j3LHQEsek8 linkine tıklayarak izleyebilirsiniz.
Bunun öncesinde servis edilen bülten kadarıyla iki şirketin anlatımlarını aktarmak istiyorum. Askeri ve ticari potansiyeli ve hedefleri anlamanız için okumanızı istediğim bülten şöyle:
Netaş ve DT Cloud’dan Yerli Bulut Teknolojileri İçin Stratejik İş Birliği
Netaş ve DT Cloud, yerli bulut altyapısında yüksek güvenlikli ve regülasyonlara uyumlu çözümler geliştirmek üzere güçlerini birleştirdi. İş birliği kapsamında, Netaş’ın yerli sunucuları DT Cloud’un veri barındırma altyapısına entegre edilirken; her iki tarafın akıllı ulaşım ve savunma alanlarındaki çözümleri doğrultusunda ortak uygulamalar ve projeler hayata geçirilecek.
Türkiye’nin lider dijital dönüşüm şirketi Netaş, IDEF 2025 kapsamında yerli bulut servis sağlayıcısı ve Dijital Türkiye’nin Yerli Bulutu mottosuyla öne çıkan DT Cloud ile stratejik bir iş birliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşmayla iki kuruluş, yerli ve milli teknoloji çözümleriyle ulaşım ve savunma sektörleri için regülasyona uyumlu altyapılar oluşturmayı hedefliyor.
İş birliği kapsamında; Netaş, DT Cloud’un veri egemenliği hedefiyle oluşturduğu regülasyonlara uyumlu veri barındırma teknolojilerine, yerli sunucularının entegrasyonu ile katkı sağlıyor olacak. Aynı zamanda Netaş’ın taktik saha haberleşme sistemleri ile akıllı ulaşım çözümlerinden V2X, DT Cloud’un bu alanlardaki teknolojileriyle birlikte çalışarak sahada uygulanabilir, ileri seviye çözümler ve projelere dönüştürülecek. Böylece, savunma ve ulaştırma ve gibi kritik sektörlere yönelik yerli ve milli çözümler genişletilecek. Her geçen gün büyüyen altyapısıyla DT Cloud, bu projelerde yüksek güvenlikli, esnek ve sürdürülebilir bulut mimarisi sunacak.
Netaş CEO’su Sinan Dumlu iş birliği anlaşmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “DT Cloud ile başlattığımız bu stratejik ortaklık, Türkiye’nin dijital egemenliğini güçlendirme yolunda atılmış önemli bir adımdır. Yerli bulut sunucularımızın, DT Cloud’un yüksek güvenlikli altyapılarıyla bir araya gelmesi, özellikle savunma ve akıllı ulaşım uygulamaları açısından stratejik bir sinerji yaratıyor. Ortak çözümlerimiz, yalnızca bugünün değil, geleceğin de dijital ihtiyaçlarına karşılık verecek.”
DT Cloud Genel Müdürü Serdar Yokuş ise şu ifadeleri kullandı: “Netaş ile imzaladığımız bu stratejik iş birliği, Türkiye’nin bulut bilişimde yerli çözümlere yönelme vizyonuyla birebir örtüşüyor. Mevzuatlarla uyumlu, güvenli ve milli bulut altyapımız üzerinden sunulacak ortak çözümler ve akıllı ulaşım ve savunma çözümleri sayesinde, kritik sektörlere değer katacağımıza inanıyoruz. Dijital Türkiye’nin Yerli Bulutu olarak, bu birliktelikle Türkiye’nin teknoloji ekosistemine örnek bir model kazandırıyoruz.”
Bu stratejik iş birliğiyle Netaş ve DT Cloud, Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığı vizyonuna somut katkılar sunmayı amaçlıyor. Yerli mühendislik gücüyle geliştirilen ve regülasyonlarla tam uyum içinde çalışan sistemlerin hem güvenli hem de sürdürülebilir dijital altyapılar oluşturması hedefleniyor. Her iki firmanın da ortak teknoloji vizyonuyla geliştirilecek olan projeler; bu teknolojik yetkinliklerin sahada nasıl somut faydalara dönüştüğünü ortaya koyacak.
Milli Savunma Bakan Yardımcısı, NETAŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sayın Şuay Alpay ise ‘Bu stratejik iş birliğiyle Netaş ve DT Cloud, Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığı hedefine katkılar sunacaktır. Yerli mühendislik gücüyle geliştirilen ve regülasyonlarla tam uyum içinde çalışan bulut temelli sistemler ile hem güvenli hem de sürdürülebilir dijital altyapılar oluşturulacaktır. Bu ortak vizyon ile geliştirilecek olan projelerin faydalarının hemen görüleceğine inanıyorum’ dedi.