AK Parti hükümeti, sahada İsrail ve Netanyahu’nun en büyük koruyucusu olan ABD'deki Trump yönetimiyle "bahar havası" yaşıyor.
İsrail'de Başbakan Netanyahu'ya yakın medya organlarında giderek artan Türkiye karşıtı haber ya da yorumlara son günlerde KKTC de dahil edilmeye başlandı. İsrailli bazı yorumcular işi, Netanyahu hükümetinin gerekirse askeri güç kullanarak "Kıbrıs Adası'nı Türklerden temizlemesi gerektiğini" yazmaya kadar vardırdılar.
Türkiye'deki hükümet yanlısı medya da pek farklı değil; sınırları genişletilmiş Türkiye haritalarıyla İsrail'e ve Netanyahu hükümetine "ayar verilmeyen" gün neredeyse yok gibi.
Peki bu yayınlar gerçek bir gerilimi mi yansıtıyor, yoksa ülke içi sorunlarla başa çıkamayan, bu nedenle "beka meseleleri" yaratarak halklarını duygusal olarak kendi etraflarında birleşmeye zorlayan her iki hükümetin yarattığı bir illüzyon mu? Yanıt için sahadaki duruma bakmak gerek.
Sahadaki Gerçekler: Ankara ile Washington hattındaki "bahar havası"
AK Parti hükümeti, sahada İsrail ve Netanyahu’nun en büyük koruyucusu olan ABD'deki Trump yönetimiyle "bahar havası" yaşıyor. Örnek çok:
- İsrail, Gazze'de soykırıma varan operasyonları bizzat ABD'nin koruması altında gerçekleştiriyor
- ABD Başkanı Trump, Gazze'yi Filistinlilerden "temizleyip", tatil cenneti haline getirmekten bahsetmeye devam ediyor. Batı Şeria'daki Filistinsizleştirme çabalarına sessiz destek veriyor.
- İsrail'in politikalarına askeri yöntemlerle karşı çıkan Yemen, İran ve Lübnan'daki Hizbullah, sadece İsrail tarafından değil ABD tarafından bombalanıyor. İlginçtir; AK Parti hükümeti İsrail'in İran'a yönelik saldırılarını kınarken, İran'ı bombalayan Amerikan uçaklarına karşı sessiz kalıyor.
- AK Parti hükümeti, İsrail karşıtı eyleme geçmek konusunda -Bogota bildirisinde olduğu gibi- tereddütlü davranıyor, ancak yoğun kamuoyu tepkisi sonucunda adım atıyor.
- New York'ta Fransa ve Suudi Arabistan'ın öncülüğünde gerçekleşen (böyle bir toplantı neden Türkiye öncülüğünde olamadı acaba) Filistin devletini destekleme amacı taşıyan BM toplantısında ortak bildiriye Türkiye de imza koyuyor. Oysa o bildiride Hamas'a silahlarını Filistin'deki El Fetih hükümetine teslim ve İsrailli rehineleri serbest bırakma çağrısı da var. Türkiye "çekinceler" koysa da, bildiriye imza atması Hamas'ı "dışlamak" yolunda ilk adım gibi görünüyor.
Tüm bunlara bir de ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın bir televizyon röportajında Dışişleri Bakanı Fidan'a dizdiği övgüleri de eklemek gerek; Fidan'ı "dünyadaki en iyi dışişleri bakanlarından biri" olarak niteleyen Barrack, "Hakan Fidan her gün çok karmaşık konularla uğraşıyor ve bunu zerafet, incelik ve derin düşüncelerle yapıyor" dedi.
Barrack'ın aynı röportajda, Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol eden PKK terör örgütü bağlantılı PYD-YPG'nin elebaşı Mazlum Abdi'yi de benzer sözlerle övmesi de ayrıca dikkat çekici.
Bakalım Barrack'ın Fidan'a övgülerinin iç politika açısından da etkisi olacak mı? Sahi Davutoğlu'nun aniden AK Parti liderliğinden düşürülmesi süreci de ABD'den kendisine "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı" olarak gelen Oval Ofis randevusunun ardından başlamamış mıydı?