Sözüm İŞKUR’a… Bu köşede 13 Ekim’de “İŞKUR’a istatistiğin mantığını bilen eleman lazım” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Konu, İŞKUR’un açık iş istatistiklerinde yaptığı kabul edilemez bir hataydı. Aradan iki ayı aşkın süre geçti. İŞKUR’un kasım ayı istatistik bültenine baktım, inanılmazdı ama aynı hatada ısrar ediliyordu.
İŞKUR ne mi yapıyor, anlatacağım…
İş arayan vatandaş İŞKUR’a başvuruyor ve bu konuyla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmeye dönük aylık bir istatistik bülteni yayımlanıyor. Gayet iyi bir çalışma.
Ama bir mantıksız hesap var ki, insan ne diyeceğini bilemiyor.
Bunu 13 Ekim’de yazdım, konu kamuoyuna mal oldu.
Şimdi… Eğer yapılanın doğru olduğu düşünülüyor ve o yüzden değişiklik yapılmadan aynı mantıkla istatistik oluşturuluyorsa, demek ki ben hatalıyım, o zaman benim yazımın düzeltilmesi gerekir. Buyurun, bir açıklama yapın, köşem açık.
Eğer yapılanın yanlış olduğu görüldüğü halde bunda ısrar ediliyorsa söylenecek söz kalmıyor ama ben bu hatayı sürekli gündeme getiririm.
Yapılan ne?
İŞKUR, düzenli olarak anlık açık iş sayısını açıklıyor. Örneğin 22 Aralık Pazartesi günü için açık iş sayısı 70.763 düzeyinde.
İŞKUR’un aylık istatistik bülteninde bir önceki ay ne kadar açık iş bulunduğu da açıklanıyor. Kasım verilerinin yer aldığı son bültene göre söz konusu aydaki açık iş sayısı 169.534.
Buraya kadar tamam… İŞKUR sonra tutuyor her ayın açık iş sayısını toplayarak on bir aylık toplam sayıyı veriyor. Buna göre ocak-kasım döneminde alınan açık iş 2.272.271.
Oysa açık iş sayısı, fotoğraf karesiyle yakalanan an gibidir, bir enstantanedir, bunun birikimlisi olmaz.
Zaten on bir aylık birikimli sayıya bakan biri istatistiğin “i”sini bile bilmiyor olsa, o sayının doğru olmadığını, olamayacağını anlar.
Ama İŞKUR bu yanlışta hâlâ ısrar ediyor.
İşsiz sayısı 761 bine iner
TÜİK’e göre ekim ayı itibarıyla Türkiye’deki işsiz sayısı 3 milyon 33 bin düzeyinde.
İŞKUR’un “açık iş” olarak ilan ettiği 2 milyon 272 bin sayısını mantıklı bir sayı kabul edersek -tabii ki edemeyiz- bu işlere talip olanlar çıksa ve bu kişiler istihdam edilse Türkiye’de işsiz sayısı bir anda 761 bine iner.
Dolayısıyla Türkiye işsizlik sorununu bir anda geride bırakır.
“İş bulamadım” diyenler mi utanmalı?
İŞKUR verilerine göre ortalıkta işten çok ne var ki!
Ocak-Kasım dönemindeki açık iş 2.272.271 ya, bunun tam 801.644’ü imalat sanayinde. Neredeyse bir milyon açık işten söz ediliyor, hem de yalnızca imalat sanayinde!
İstanbul’da neredeyse yarım milyon, 487 bin açık iş var, çalışmak isteyene!
Ankara’da 206 bin açık iş var, çalışmayı düşünene! Hele hele Ankara’da 24 bin açık iş kamuda. Bir de demezler mi “Torpilin yoksa işe giremiyorsun” diye! Bakın, Ankara’da kamuda 24.178 açık iş duruyor!
Bu üç örnek mantıklıysa İŞKUR’un hesabı da mantıklı
13 Ekim’de böyle istatistik olmayacağına ilişkin üç örnek vermiştim. İŞKUR’un yaptığının yanlışlığını ortaya koyacak daha iyi örnek bulamadığım için o günkü yazımın bir bölümünü aynen aktarmak istiyorum.
100 milyon euroluk transfer!
Bazı spor haberlerine bayılırım! Vereceğim örnekteki gibi haber(!) yapanlar üstüne alınırsa alınsın, hiç önemi yok. Transfer mevsiminde çok gördüğümüz haberlerdendir:
“Falan takım 100 milyon euroluk şu futbolcuyu transfer ediyor.”
100 milyon euro değer biçilen bir futbolcunun transferi merak uyandırır tabii ki. Ya haberi okutma amacı ya matematik cehaleti yazdırır bunları. Okuduğunuzda şu detayı görürsünüz haberde:
“Bonservisine şimdiye kadar toplam 100 milyon euro ödenen ünlü yıldız Türkiye yolunda...”
O yıldız, aslında artık sönmektedir; zamanında belki beş kulüp değiştirmiş, her birine örneğin 20 milyon euro bonservis bedeliyle transfer olmuş ve böylece 100 milyon euroluk bir değer oluşmuştur. Oysa şimdiki bonservisi belki 5 milyon eurodur.
20 milyonluk evi 4 milyona kapatmak!
Başka bir örnek... Bir ev aldınız, örneğin 4 milyon liraya. Şöyle hava atabilirsiniz:
“Öyle kelepir bir ev aldım ki o eve zamanında 20 milyon ödenmiş, ben 4 milyona kapattım!”
O ünlü yıldızın kulüp değiştirmesi gibi ev de daha önce üç beş kez el değiştirmiş ve tabii ki toplam 20 milyon liralık bir değere ulaşmıştır.
Ankara’nın ortalama sıcaklığı 215 derece!
Hadi bir örnek daha verelim…
Ankara’nın 1927-2024 dönemindeki ortalama en yüksek sıcaklığına, neredeyse yüz yıllık bir döneme bakalım...
Ankara’da bu dönemdeki ortalama en yüksek sıcaklık on iki ayın ortalaması itibarıyla 17,9 derece. Hesaplamayı yapanlar bütün ayları toplayıp 12’ye bölerek bu dereceyi bulmuşlar. Bölme işlemi yapılmasa ne mi olurdu; Ankara “215 derecelik sıcaklığıyla” yaşanmayacak bir yer olurdu.
Aylık dereceleri ilkokul çocuğuna bile verseniz ve “Ankara’da hava kaç derece” diye sorsanız, belki aylık dereceleri toplayıp 12’ye bölmeyi düşünemez ama en azından toplama işlemiyle yetinerek bulduğu 215 derecenin yanlış olduğunu görür.


