KURBAN Bayramı’ndan birkaç gün önce Balıkesir Temsilcimiz Esra Sultan Azizoğlu, Kocaman Balıkçılık’ın davetini iletti:
- 1922 yılından bu yana 3 kuşaktır deniz ürünlerini sofralara taşıyoruz. Manyas’ta gerçekleşecek “Türk Somonu” hasadına bekliyoruz.
Hakan Güldağ’la birlikte Ömer Faruk Çiftçi’nin planladığı Uludağ Enerji ziyareti için Bursa’ya gitmişken, Kocaman Balıkçılık’ın davetinin Erdek’te gerçekleşen sohbet toplantısı bölümüne uğradık. Yolda telefonla sohbet ettiğimiz meslektaşlarımıza “Manyas’a somon hasadına gidiyoruz” bilgisini verdiğimizde her duyan şaşkınlık yaşadı:
- Manyas Gölü’nde balık çiftliği mi olurmuş?
Bursa’daki toplantı ve Uludağ Elektrik ziyareti aynı saatlere denk gelince Manyas’taki somon hasadı bölümüne katılamadık.
Erdek’teki Pınar Otel’e vardığımızda Kocaman Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, Pazarlama Müdürü olan kızı Deniz Kocaman Boğa ve Van Gölü’ndeki “İnci Kefali” üzerine çalışmalarıyla tanıdığımız Prof. Mustafa Sarı, meslektaşlarımızla sohbete başlamıştı.
Bandırma merkezli Kocaman Balıkçılık’ın 3’üncü kuşak patronu Osman Kocaman’a önce Manyas’ta somon çiftliğini sordum, anlattı:
- Bizim çiftliğimiz Manyas Baraj Gölü’nde. Bildiğiniz Manyas Gölü’nde hiçbir şekilde balık çiftliği kurulamaz. Zaten orada su seviyesi de oldukça düşüktür.
Osman Kocaman, şirketin deniz ürünleriyle ilgili ana faaliyet alanına işaret etti:
- Biz daha çok doğal ürünler kullanıyoruz. Bunlar arasında salyangoz başta olmak üzere kabuklu, çift kabuklu yumuşakçalar ilk sırada yer alıyor.
Somon işine Japon ortakları “Kyokuyo”dan gelen talep üzerine girdiklerini belirtti:
- Yıllık 1300 ton somon üretiminin yarısını Japon ortağın talebi üzerine füme olarak hazırlıyoruz.
Osman Kocaman’ın aktardığı bu kısa bilginin ardından Prof. Mustafa Sarı, Kocaman Balıkçılık desteğiyle çocuklar için hazırladığı, Müjde Başkale’nin resimlediği “Umut Pina ve Pembe Karides” kitabını gösterdi:
- Pina, boyu 120 santimi bulabilen, 50 yıl yaşayan, sudaki minerallerden beslenen bir midye türüdür. Saatte 56 litre deniz suyunu filtre edebilir. Tehlikeli bir parazit Çanakkale’de Pina’ların ölümüne yol açtı. Marmara Denizi’nin özel yapısı Pina’yı korudu.
Prof. Sarı, “Pina”yı anlatırken konu midye çiftliklerinden açıldı. Şu saptamasını paylaştı:
- Doğru adımlar atılır, doğru seçimler yapılırsa midye çiftliklerinin denizi temizlemesi söz konusu olabiliyor. Midye üretimi Marmara Denizi için faydalı bir faaliyettir.
Araya girip Osman Kocaman’a sordum:
- Sizin midye üretiminiz var mı?
Şu yanıtı verdi:
- Ruhsat aldık ama bekliyoruz. Çünkü müsilaj, midyeleri olumsuz etkiliyor.
Prof. Sarı, midye konusundaki saptamalarını paylaşmayı sürdürdü:
- Doğada yetişen midyeler, insan sağlığına zarar veren ağır metalleri daha fazla içeriyor. Çiftlik midyeleri piyasaya sürülmeden arındırılmak üzere bekletiliyor, temizleniyor. Yani, çiftlik midyeleri daha sağlıklıdır.
Osman Kocaman, Çevre Bakanlığı’nın koyduğu kural üzerinde durdu:
- Bakanlık, deniz ürünleriyle ilgili 3 kademeli sınıflandırma yapıyor. Bunlar şöyle:
- A) Temiz
- B) Deniz ürünü çıkarılınca arıtma gerekir.
- C) Av kesinlikle yasaktır.
Bandırma Körfezi’nin 10 yıldır tahlillerden “A” çıktığına dikkat çekti:
- Bakanlık bütün Marmara Denizi’ni “B” ilan ettiği için biz çift kabuklu yumuşakçalardan oluşan ürünleri çıkardıktan sonra arındırıp, pastörize edip sonra piyasaya sunuyoruz.
Osman Kocaman, Prof. Sarı’nın kitabına da konu olan karidese işaret etti:
- Ekonomik değeri en yüksek deniz ürünlerinden biri karidestir. Müsilaj, karidesleri de öldürüyor.
Norveç Deniz Ürünleri Konseyi’nin davetiyle Kasım 2017’de somon hasadı için Bergen’e gittiğimde Konsey yöneticileri ve uzmanları sıklıkla şu mesajı yinelemişti:
- Norveç’te fiyortlarda kurulu çiftliklerde yetişen somon, açık denizde yetişenden daha sağlıklıdır.
Van Gölü’ndeki “İnci Kefali”nin korunmasında öncü rol oynayan Prof. Mustafa Sarı da benzeri bir iddiayı “çiftlik midyeleri” için ortaya koyuyor…
Benden aktarması…
‘Türk Somonu’ demek 3 yıl zamanımızı aldı
KOCAMAN Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, somonları Manyas Baraj Gölü'ne 200-300 gram iken bıraktıklarını belirtti:
- Somonları Manyas Baraj Gölü'ne sonbaharda bırakırız. Su ısınmadan Haziran ayının ilk yarısında hasat yaparız. O sürede somon bizim çiftlikte 1.5-2 kiloyu bulmuş olur.
Elazığ’da Keban Barajı’nda da somon üretimi yapılan çiftliklerin olduğunu bildirdi:
- Somon üretiminde asıl büyük iş yapanlar çiftliklerini Karadeniz’de kurar. Sinop-Hopa arasındaki bölgede somon çiftlikleri yer alır.
Kocaman Balıkçılık Pazarlama Müdürü Deniz Kocaman Boğa, araya girdi:
- Türkiye’de üretilen somon için epey bir süre “Deniz Alası”, “Karadeniz Alası” gibi tanımlar kullanıldık. Biz sektör olarak, “Türk Somonu” diyebilmek için epey uğraştık, anlattık. 3 yıl sonra “Türk Somonu” diyebilmemiz konusunda izin çıktı.
Sagun Grubu Başkanı Ahmet Tuncay Sagun ve Yardımcısı Oğulcan Kemal Sagun, 2018 yılında büyük bir market zincirinin balık reyonunda “Karadeniz Somonu”nu Norveç Somonunun yanına koydurup test yaptırdı. Test sırasında baba-oğul Sagun’lar iç geçirdi:
- Karadeniz Somonunun yüzüne bakan yok. Oysa Karadeniz Somonu lezzet olarak Norveç Somonundan hiç de uzak değil.
Oğulcan Kemal Sagun, o gün şöyle düşündü:
- Yapılan tanıtımlar tüketicinin beyninde, “En iyi somon Norveç’ten gelir” algısını yerleştirmiş.
Oğulcan Kemal Sagun, o günlerdeki ihracat verisini de irdeledi:
- Karadeniz’de yetiştirdiğimiz somonu Rusya’dan Kanada’ya, Japonya’ya kadar farklı ülkelere ihraç ediyoruz. Somondan ihracat gelirimiz 14 milyon dolar…
Aradan geçen sürede “Türk Somonu” tanımı kabul gördü… Osman Kocaman, “Türk Somonu” ile ilgili iddiayı daha ileri taşıdı:
- Türk Somonunun besin değerleri üzerine yapılan bilimsel araştırmalar, Norveç Somonuna göre birçok açıdan üstünlüğünü gösteriyor. Artıların geniş kitlelere tanıtılması gerekiyor. Bizim hedefimiz de bu.
Aslında ihracat pazarlarında Türk Somonunun kabul gördüğünü rakamlar gösteriyor. Türk Somonunun yıllık ihracat geliri 500 milyon doların üzerine çıkmış bulunuyor…
Sektörün kârını-zararını balık unu fiyatı etkiliyor
KOCAMAN Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, Erdek’teki sohbet sırasında 1985’e, tezini yazdığı günlere uzandı:
- O dönemde Türkiye’nin 600 bin ton balık istihsali vardı. Kültür balıkçılığı yok gibiydi.
Şimdiki verilere işaret etti:
- Şimdi 280 bin ton kültür balıkçılığı ürünü, 250 bin ton da avlanan balık varlığımız söz konusu. Bu arada yılda 100 bin ton hamsi, balık unu tesislerinde işleniyor.
Balık yemi üretiminde kullanılan malzemelerin büyük bölümünün ithal edildiğini vurguladı:
- Sektörümüzün kârını-zararını balık unu fiyatları çok etkiliyor…
‘Pina’lar önce İspanya’da sonra Çanakkale’de toplu ölünce harekete geçti
VAN Gölü’ndeki “İnci Kefali”yle ilgili çalışmalarından tanıdığımız Prof. Mustafa Sarı, “Pina” konusunda devreye girmesinin öyküsünü şöyle anlattı:
- Kuma gömülü yaşayan bir cins iri midye olan “Pina”ların toplu ölümü 2016 yılında önce İspanya’da görüldü. Daha sonra aynı olay Çanakkale Boğazı’nda da yaşandı.
Müsilajın 2019 yılında Marmara Denizi’nde yoğun görülmesiyle toplu ölümlerin burada da gündeme geldiğini belirtti:
- Bunun üzerine ben konu üzerine çalışmaya başladım. Bandırma Üniversitesi Denizcilik Fakültesi de devreye girdi. Çevre Bakanlığı’nın desteğiyle 3 bin türün yaşadığı Marmara Denizi’nin “Pinalar ve deniz çayırları” haritasını hazırladık.
Çalışmalarıyla ilgili amaçlarını şöyle açıkladı:
- Amacımız Erdek’te her biri saatte 56 litre deniz suyunu filtre edebilen “Pina”ların sayılarının artması. Denize atıkları azaltırsak, doğal arıtma tesisi gibi çalışan diğer canlıların da geri dönmesini sağlarız.