Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın her yıl düzenli olarak yayınladığı 250 büyük firma araştırması 2024 yılı sonuçları açıklandı. Rakamlar çarpıcı. Sanayici adeta üretirken eriyor. Kârlılıktan bahsetmek mümkün değil. Üretim ve ihracat artarken kârlılık ve büyüme tam tersine negatif yönde büyüyor.
Toplam 19 sektörden firma verilerinin derlenerek hazırlandığı raporda 2023 yılına göre İhracat yüzde 11, istihdam yüzde 7, üretimden satışlar ise yüzde 44 artarken kârlılık -67 olarak gerçekleşmiş! Sektörlerde dönem kârı 2023’e göre otomotivde 1 milyar 951 milyon dolardan 8 milyon 218 milyon dolara gerilemiş. Tekstilde 376 milyon dolardan 8 milyon dolara, makine da ise 596 milyon dolardan 158 milyon dolara gelmiş. Buna üretirken batmak da diyebilirsiniz. Mevcut şartlarda üretimin sürdürülebilirliği mümkün değil.
Araştırmaya göre kârını artıran tek sektör gıda tarım ve hayvancılık. 2023 yılında 362 milyon dolar olan kârını 2024 yılında 387 milyon dolara yükseltmiş. Finansa erişim çok zor, olsa da finansmanın maliyeti altından kalkılacak gibi değil. Herkes ayakta kalabilmek için elinde bulunan varlıklarla tüm kozunu oynuyor. Üretim maliyetlerindeki artışlar bizi dünya standartlarına getirdi. Gelişmiş ülkelerle aramızda özellikle istihdam ve enerji tarafında şartlar eşitlendi diyebiliriz. Haliyle emek yoğun sektörlerin başında gelen tekstil bu durumdan en fazla etkilenen olarak dikkat çekti. Tekstili en güçlü olduğumuz otomotiv ve makine takip ediyor. Otomotivde yerlilik oranı hızla düşmeye başladı. Çok sayıda parça başta Çin olmak üzere çeşitli ülkelere kaydırıldı. Kalıphaneler de durum farklı değil.
Makina tarafında Bursa’nın güçlü olduğu saç işleme sektöründe Çin tüm oyunu bozdu. Türk üreticiler de Çin’den ithal ettikleri makineleri pazara sunar hale geldi. Dünün avantajı olarak uluslararası rekabette bizi öne çıkaran işçilik maliyetleri bugün dezavantaj olarak bizi aşağı çekiyor. İşçi çıkışları konusunda Kasım, Aralık aylarına bakmakta yarar var.
Çin’in uyguladığı yok edici ekonomi politikalarından en çok etkilenen ülkelerin başında geliyoruz. Hemen tüm sektörlerde Çin tehdidi zirve yapmış durumda. Otomotiv hariç dünyada sektörlerin tamamında üretimin yüzde 85’inin Çin’in kontrolünde olduğu iddia ediliyor. Otomotivde ise bu rakamın yüzde 37’lerde olduğu öne sürülüyor. Geldiğimiz noktayı da sadece Çin tehdidi, dünya konjonktürü, ekonomik politikaların sonuçları olarak yorumlamak haksızlık olur. Bizlerin de hataları var elbette. Dersler çıkarmalıyız. Bu durum aslında bağıra bağıra geldi. Yeterince gündemi takip edip önlem alma konusunda yetersiz kaldığımızı düşünüyorum. Özellikle son 10 yılda dünyanın gelişimine ayak uyduracak yeni yatırım ve gelişimi gösteremediğimiz için (uygulanan ekonomi politikalarının da etkisi ile ) kaçınılmaz sonla yüzleştik. Çin veya gelişmiş ülkeleri öne çıkaran ana etken çok daha rekabetçi fiyatlarla uluslararası rekabette farklılık oluşturmaları. Kentimizde yaklaşık 200’ü aşan resmi Ar-Ge ve tasarım merkezi bulunuyor. Mevcut tabloda bu merkezlerin yeterince çalıştığını söyleyebilir miyiz? O nedenle kendimizi de sorgulamanın zamanı geldi, geçiyor bile.
Sonuç olarak her şeye rağmen uygulanan sıkılaştırıcı ekonomi politikaları üretimi fazlasıyla yordu. Finansa erişim kolaylığı başta olmak üzere üretimi destekleyecek yeni teşvik politikaları devreye alınmaz ise çok daha zor günlerin bizleri beklediğini söylemek zor olmasa gerek…