Yüzde 4.8'lik büyümeye en çok katkı yatırımdan gelmiş. Yatırımdan vazgeçmeyen sanayici, maliyet baskısıyla başka ülkelere yatırımını taşıyan sanayici ve Türkiye'ye yatırıma gelmeyen küresel markalar. Üçü de gerçeğimiz.
Bursa İnegöl'den bir okurumuz ve dostumuz "Avrupalı rakibin de gerisine itildik" yazımız üzerine bir mesaj göndermiş. Bölgeler Koordinatörümüz Ömer Faruk Çiftçi iletti. Okurumuz diyor ki; "Çok uzun süredir maliyet sarmalı ve maliyet üzerine sığ tartışmalardan dolayı ülke gelişemiyor. Uluslararası ticaret stratejisi, üretim, insan kaynakları ve tedarik zinciri stratejisi kurgulanamadığı için ilerleme ancak bireysel çabalara kaldı. G. Kore'yi, Çin'i geçtim, bu gidişle beğenmediğimiz Suudiler de bizi geçecek." Sonra da soruyor: Artık icraat odaklı çalışmaya ihtiyacımız yok mu? Ticaret ve sanayi odalarının sahaya inmesi gerekmiyor mu? Kurumların temsiliyetten icraat makamına dönüşmesi, böylece bakanlıkların ve bürokrasinin de çalışmaya zorlanması gerekmiyor mu?"
Cevabı zaten içinde bu sorular eleştirel ama bir yılgınlık yansıtmıyor. Aksine, 'harekete geçelim' çağrısı var. Nitekim mesajını, ilgili kent konseyinde, İnegöl'de serbest bölge, lojistik merkez ve veri OSB kurma çalışmalarını anlatarak bitirmiş. Bir yanda, Türkiye'ye rol model olacak yatırımlara imza atmak için kolları sıvamış girişimcilerimiz var. Bir yanda, bugünkü maliyet seviyeleri nedeniyle Türkiye yerine başka ülkelere yatırım yapan, yatırımlarını yurtdışına taşımaya başlayan sanayicilerimiz var. Bir yanda da, Çekya'da Liberty Steel; Macaristan'da Audi, BYD, Stellantis; Polonya'da Arcelor Mittal, Volvo; Romanya'da Nokian Tyres; Vietnam'da Samsung Electronics, Hier gibi sadece son bir yılda bizim yerimize rakiplerimizi tercih etmiş olan küresel markalar var. Her üç vaka da bizim gerçeğimiz.
Gerçekle kavga olmuyor.
Özgüvenimizi kendi elimizle zayıflatacak politikalardan bir an önce vazgeçmemiz gerekiyor.