Türkiye, 5G’nin frekans aralıklarının toplamı için 2.125 milyar dolarlık asgari fiyat açıklarken ben de yapay zekâyı iyi kullanamayanların 5G çağında çok yüksek bedel ödeyeceklerini açıklayayım.
Türkiye’nin gelecekteki kalkınmasına ilişkin en önemli altyapı yatırımlarından birini oluşturacak olan 5G ile ilgili fiyat tarifesi belli oldu. Teknolojisini uzun süredir konuşmamız nedeniyle o boyutu bende çok fazla heyecan yaratmıyor. Ancak bu tartışmalarda çılgınca yerli ve milli vurgusu yapılırken frekans aralıklarının asgari fiyatlarının lira değil dolar cinsinden açıklanması dikkatimi çekti. Bu benim açımdan çok çarpıcı bir gösterge çünkü altı üstü kendi ülkemizin üzerinde bulunan ve yabancı bir girdisi olmayan frekans aralığını tahsis etmek için lira cinsinden fiyat belirlemek işten bile değildi. Yerli ve milli hava sahamızın üzerinde yerli ve milli frekans aralığımız sonuçta. Neyse işin bu boyutunu, Muppet Show’da loca da oturan iki ihtiyarın her şeyi eleştirmesinin güncel bir örneği olarak değerlendirin.
Biz işin haber kısmına geçelim: 5G frekans aralıkları 16 Ağustos 2025’te açıklanırken Huawei’nin 5G TIR’ı da 19 Ağustos’ta İstanbul’da ve 21 Ağustos’ta Ankara’da düzenlenen buluşmalarla Türkiye turunu tamamladı. Bunlardan ikincisini, birincisinden daha önemli görmek ve buna göre değerlendirmek gerekiyor. İmara açılan arazileri kapatanların para kazanması için buralara yol, bina ve benzeri yatırımların yapılmasının gerekmesinde olduğu gibi frekans aralıklarını satın alanların da bu işten para kazanmaya başlaması için frekans aralığı üzerinde bu altyapıların kurulması gerekiyor. Yani yatırım tutarı frekans aralığı için ödenecek olanlarla sınırlı değil.
Huawei’nin TIR’ında sergilenen teknolojiler olmazsa havada tahsis ettiğiniz frekansların herhangi bir işe yaraması mümkün değil. Tabii bir de kullanıcıların karşılığında bedel ödemeye değer gördükleri servisleri satın alması ve yapılan yatırımın kendisini çıkarması gerekiyor. Sonrasında da operatörlerin kâr edip yeni yatırımlar için gereken kaynakları kasalarında biriktirmesi gerekecek. Yani hikâyenin daha çok başındayız.
Bu başlangıç noktasında, girizgâhta bahsettiğim önem hiyerarşisi doğrultusunda, anlatmaya Huawei TIR’ı ile başlamak istiyorum. Huawei’nin en güncel teknoloji çözümlerini içeren mobil demo TIR’ının ziyaretçileri, iş dünyasından kamu temsilcilerine kadar geniş bir yelpaze oluştururken bu yıl “Accelerate Industrial Digital Intelligence” temasıyla tanıtılan çözümlerin kapsamı “sektörlere özel geliştirilen yenilikçi teknolojiler” şeklinde tanımlanıyor. Bunu vurgulamak önemli çünkü daha önceki teknoloji geçişlerinde sürekli yeni haberleşme altyapısı ile bir filmi indirmenin ne kadar daha kısa süreceği vurgusu ile hızdaki artışa işaret ediliyordu. Bu, son kullanıcıyı etkilemenin kaçınılmaz aracıydı çünkü o dönemde sabit ya da mobil internet bir şeyi indirmek için kullanılıyordu. Bu açıklayıcı olduğu kadar yanıltıcı bir karşılaştırmaydı. Mesela 4,5 G geçişinde bir DVD için bu rakamlar veriliyordu ama 3G’ye geçerken bizim hayatımızda hala CD formatı geçerli bir multimedya saklama alanını tanımlıyordu. .AVI dediğimiz format içeriklerin DVD’yi süper lüks hale getirecek kadar iyi sıkıştırılmasını sağlıyordu ve bunu kullananlar için bu tür bir hızın çok anlamı yoktu. O kullanıcı kitlesi, indir butonuna bastıktan sonra işlerini yapıp istediği zaman izlemeye ya da dinlemeye dayanan bir düşük hız kültüründen geliyordu zaten.
Biz bu hız karşılaştırmaları arasında kaybolmuşken asıl değişimi de gözden kaçırıyorduk. Bugünden geriye baktığımızda bu indirip saklama alışkanlığı anlamını yitirmiş durumda. Bunun birçok nedeni var ama bir sonucu var. Ben dahil insanlar artık uygulamanın içindeki arama motoru vasıtasıyla istediği içeriğe ulaşmayı ve bunu akan medya (streaming) araçlarını kullanarak izlemeyi tercih ediyor. Bu bizi eski çağın bozulan CD ya da DVD’sinde en sevdiğimiz filmin erişilemez hael gelmesi gibi sorunlardan kurtarırken hangi içeriğin nerede yer aldığı ile ilgili ağır arşivleme zahmetlerine de gerek bırakmıyor. Bugünün indirme hızlarında düşünürsek, ineternetin çocukluk dönemindeki işyerinde ve evde bilgisayarı açık bırakarak 24 saat içerik indirme alışkanlığını sürdüren birinin iş yükünün muhtemelen Millî Kütüphane’deki arşiv elemanlarına denk olduğunu görürüz. Bu değişimi yakalamak, aslında ülkenin gelecekte daha zengin ve mutlu olmak için gerek duyduğu bir zihniyete ulaşmamızı sağlayabilir. Bunu ister Gazi Mustafa Kemal’in muasır medeniyetleri yakalama hedefinin takipçisi olarak düşünün. İster bütün dünya ürünleştirme üzerinden dünya ekonomisinin önemli bir oyuncusu haline gelmeye çalışırken toryum ve lityum başta olmak üzere element ve nadir metal tedarikçiliğinden para kazanma hedefiyle hareket eden Türkiye’nin sıradan bir vatandaşı olarak ele alın.
Bir zihniyet devrimi yapmadan daha iyi bir noktaya ulaşma şansımız bulunmuyor. Bu konuda benim çok olumlu görüşlerim yok. Görüşümün değişmesi için ülke yönetiminin frekansları ücretsiz tahsis edip belirlediği bir strateji etrafında operatörleri belli yatırımları yapmaya yönlendirerek ülkenin ekonomisini daha rekabetçi hale getirecek bir model uygulaması gerekirdi. Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, ekonomiyi geliştirmek için gereken hızı elde etmek için demiryollarını yapmamızda olduğu gibi. Ancak bunun benimsenmediğini üzülerek gözlemliyorum. Bu asgari noktada daha yüksek performans sağlayabilmek için Huawei’nin anlattıklarından önemli bulduğum noktalara dikkatinizi çekmek istiyorum.
5G’nin ön gösteriminden anlamamız gerekenler
Toplam 15 ülkede 25 şehri kapsayan programı 19 Mart’ta Fransa’da başlayan Huawei Enterprise Roadshow, 16 Ekim 2025’te İrlanda ziyaretiyle sona erecek. Avrupa turunun temel amacı; kamu kurumları, özel sektör şirketleri ve servis sağlayıcıların dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırmak, yapay zekâ, yüksek hızlı ağlar ve bulut tabanlı çözümlerle şekillenen yeni dijital çağda, kurumsal ihtiyaçlara yönelik çözümleri doğrudan tanıtmak olarak ifade ediliyor. Bu tanımlama çok önemli çünkü ülke ekonomilerinin 5G ile önemli bir yapısal dönüşümde geçeceğini anlamamızı sağlıyor. İşin teknoloji boyutuna anlamak içinse, Huawei Enterprise Roadshow kapsamında ağ çözümleri, veri depolama, optik iletişim ve sektörel dijital dönüşüm uygulamaları öne çıkarılmasına bakmak gerekiyor.
Huawei Enterprise Türkiye CTO’su Fatih Akgül’ün Ankara’daki buluşmada sarf ettiği “Bugün dijital dönüşümün merkezinde yapay zekâ yer alıyor. Bu teknolojinin etkin kullanımı için, kaliteli ve erişilebilir veri kritik bir gereklilik haline geldi. Geçmişte yaşanan örnekler, yapay zekânın doğru sonuçlar üretebilmesi için yalnızca büyük değil, aynı zamanda rafine edilmiş veriye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Huawei olarak güçlü Ar-Ge kapasitemizle, kurumların bu ihtiyacını karşılayacak çözümleri geliştiriyoruz. Roadshow’da sergilediğimiz çözümler, yalnızca hız değil; verimlilik, güvenlik ve sürdürülebilirlik boyutlarıyla da öne çıkıyor.” şeklindeki sözleri, bütün bu anlattıklarımı özetlemenin yanında yapay zekâ vurgusuyla büyük resmi daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Huawei, TIR içeriğinde 10GE CloudCampus ağ altyapısı, OceanStor all-flash veri depolama sistemleri, FTTH ve FTTR destekli optik altyapılar, Huawei eKit alt markasıyla sunulan KOBİ çözümleri, Network-as-a-Service odaklı MSP platformları ve kamu kurumlarına yönelik yüksek hızlı genişbant sistemleri yer aldığını açıklıyor. Bunlar arasında Huawei eKit alt markasıyla sunulan KOBİ çözümlerinin Türkiye açısından özel bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Maalesef TIR’ı ziyaret etme fırsatı bulamadığım için ayrıntı veremeyeceğim ama Türkiye ekonomisinde önemli bir büyüklüğü oluşturan KOBİ’lerin hem bu büyüklük nedeniyle hem de düşük kârlılıklarına bağlı olarak Türkiye’nin yumuşak karnı olmaları nedeniyle sahip oldukları kritik önem bu alanda dijital dönüşümü de kritik öneme haiz kılıyor. Huawei’nin kendi anlatımında, “Küçük ve orta ölçekli işletmelerin dijital altyapı ihtiyaçlarına hızlı ve kolay kurulum imkânı sunan eKit çözümleri, 100’den fazla ülkede aktif olarak kullanılıyor” ifadesine yer veriyor.
Ziyaret edemediğim TIR’ın içeriğini size bültenden aktarmamın 5G’nin Hawei açısından öncelikli alanlarını anlamanıza yardımcı olacağını umuyorum. Huawei büteninde bu konuda şu ifadeler yer alıyor: “Ulaşım alanında demiryolu ve metro iletişimi, havalimanı ağlarının modernizasyonu, yol kenarı sensör sistemleri ve limanlarda uzaktan kontrol gibi alt başlıklardaki çözümler detaylı şekilde tanıtıldı. Eğitim sektöründe ise Wi-Fi 7 ile desteklenen dijital kampüsler, veri yedekleme sistemleri ve akıllı sınıf uygulamaları ön plana çıktı. Perakende sektöründe çoklu şube ağı yönetimi ve akıllı depo sistemleri; üretim tarafında ise yüksek performanslı ağlarla desteklenen simülasyon süreçleri katılımcılarla paylaşıldı. Ayrıca kamu yönetimlerine yönelik geliştirilen çözümlerle, kapsayıcı ağ altyapıları ve dijital hizmet sunumlarını hızlandıracak uygulamalar da yine Roadshow kapsamında sergilendi.” Bunların hangilerinin daha fazla önemsendiğini, önümüzdeki dönemde 5G ile ilgili olarak oluşturulacak regülasyonlarda göreceğiz.
Tahsisat ve imtiyaz sözleşmesine dayalı ekonomi
Şu an için gördüğümüz ilk olarak kamu maliyesine frekans tahsisi ile gelir sağlanmasına odaklandığımız. 16 Ağustos tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Mobil Elektronik Haberleşme Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme Kapsamında İhaleye Çıkılacak Olan Frekanslara Dair Asgari Değerlerin Belirlenmesi Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı,
mobil elektronik haberleşme hizmet ve altyapılarına ilişkin yetkilendirme kapsamında ihaleye çıkılacak frekanslara dair asgari değerler katma değer vergisi (KDV) hariç olmak üzere belirliyor.
Buna göre, 11 frekans paketi için toplam asgari değer 2 milyar 125 milyon dolar olurken 700 MHz için A1, A2 ve A3 olmak üzere oluşturulan üç paketin her birinin asgari frekans bedeli 425 milyon dolar olacak. 3,5 GHz’de B1’den B8’e kadar sekiz paket bant genişliğine göre 50 milyon dolar ile 200 milyon dolar aralığında fiyatlanıyor. Bunlar tabii asgari değerler.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), bu asgari tutarlar üzerinden çıkılacak ihalede oluşacak bedellerin hangi usuller doğrulusundan ödeneceğini belirleyen bir şartname hazırlayacak. Üç eşit taksitle yapılacak ödemelerin usulüyle ilgili ön bilgilendirmeye internetten ulaşabilirsiniz. Arama motorları bunun için var.
Uygulanacak faiz ile ilgili beni bilgilendirirseniz sevinirim. Benim ulaştığım Anadolu Ajansı bülteninde “Taksitlerin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde ödeme yapılmayan miktar ve süre için yıllık yüzde 7,93'ün iki katı kadar gecikme faizi uygulanacak. Ödemenin vade tarihinden en fazla 30 gün içinde belirlenen faiz oranı ile yapılmaması halinde BTK tarafından ilgili yetkilendirmenin fesih sürecine ilişkin işlemler başlatılacak.” ifadeleri yer alıyor. Bana ya faiz biraz düşük ya da fesih çok kolay gibi geldi. Bunu Türkiye içinden kredi ile ödeyecek operatörlerin nasıl bir yük ile karşı karşıya kalacağını çok merak ediyorum. Her şey dolar cinsinden olduğuna göre merak ettiğim bir konu da bu yıllık yüzde 7,93’lük faiz. Kafanızı karıştırmak istemem ama Temmuz 2025 itibariyle 12 aylık Euribor faiz oranı yüzde 2,14; ABD’deki faizler ise yüzde 4,5 civarında. Bu gecikme faizini anlamadım. Anlamadığım bir diğer konu da, bizim ekonomimizin neden Osmanlı zamanında olduğu gibi imtiyaz sözleşmelerinden elde edilen gelirle çevrilmeye çalışması.
Nereden nereye?
2008’de yapılan 3G ihalesiyle ilgili olarak Bigpara’da yer alan haberde, “Devlet, yapılan 3N ihalesinde Turkcell KDV dahil 858 milyon YTL, Vodafone 600 milyon YTL, Avea da 512 milyon YTL olmak üzere 1 milyar 970 milyon YTL gelir elde etti.” ifadesi yer alıyor. O kadar yerli ve milliymişiz ki 3G yerine “Üçüncü Nesil”in kısaltması olarak 3N bile kullanıyormuşuz. Yazılı teklifler, euro cinsinden verilmiş ama haberler YTL cinsinden yapılmış. O zamanlar dolar kuru, 1,2 lira civarında olduğu için bu ihaleden 1,65 milyar dolar civarında gelir elde edilmiş.
2015’te yapılan 4.5 G ihalesinde ise KDV ile birlikte devletin kasasına giren para 3,96 milyar euro oluyor. 2025’teki euro/dolar paritesine baktığımda Google’da gördüğüm sonuç 1 doların 2,362 euro ettiği. Bu ihalede dolar zengini olmuşuz ama bugünkü parite 1,15 civarında olduğu için bu muhabbeti uzatmıyorum.
Bugünkü fiyat eskileri aratırken baştaki endişelerimi hafifletecek şekilde optimuma daha yakın bir noktada olduğunu düşünüyorum. Yine de daha ileri yorum yapmadan önce Varlık Fonu’nda yer alan Turkcell ve Türk Telekom ile Voafone’un gireceği ihalede oluşacak fiyatı beklemek gerekiyor. Tabii başkaları girmeyecekse…