Yapay zekâ ne bir mucize ne de felaket. Yapay zekâ, insana yardımcı olarak düşünüldüğünde muazzam bir fazladan güç kaynağı ancak yapay zekâ kaynaklı tehditler de aynı derecede ekstra güç iksiri ile besleniyor.
Time dergisinin her yıl seçtiği ve kapağına koyduğu yılın kişisi bu yıl yapay zekâ mı oldu? Bunu sormamın nedeni, önüme düşen abonelik teklifinde bu sayı dahil kapıya teslimatın yanında e-bülten aboneliğine kadar birçok maddenin altında “Subscribe now” yazan e-posta iletisindeki fotoğraf. İnşaat iskelesinin arasında görünen A.I. kısaltması, ilk anda “yapay zekâyı seçmişler” dedirtiyor.
Ancak fotoğrafa eşlik eden metni okuduğunuzda işin böyle olmadığını anlıyorsunuz. Time dergisinin yayımladığı metin şu şekilde:
“TIME dergisinin editörleri 99 yıldır dünyamızı şekillendiren insanları sahne ışığıyla aydınlatan Yılın Kişisi’ni seçiyorlar ve bu yıl, bu belirleme yapay zekâyı hayal eden, tasarlayan ve inşa eden bireylere gidiyor.
Onların çalışması bugünü değiştirdi, daha geniş bir olanaklılık alanı oluşturdu ve şaşkınlık ile kaygıyı birlikte ateşledi. İnsanlık AI’ın yolunu ileriye doğru şekillendirirken her birimizin oynayacak bir rolü var. Düşünen makinelerin ve mümkün olanı yeniden tanımlamanın çağını müjdeleyen Yapay Zekâ Mimarları TIME’ın ‘2025 Yılı Kişisi’dir.”
Doğru seçim. Yapay zekâ, insana yardımcı olarak düşünüldüğünde muazzam bir fazladan güç kaynağı ancak yapay zekâ kaynaklı tehditler de aynı derecede ekstra güç iksiri ile besleniyor. Bu dünyada ağzımızı açık bırakacak kadar muazzam bir şeyle mi yoksa kaygı verici bir felaketle mi karşı karşıya olacağımızı belirleyen, kendi insan olabilme düzeyimiz. Herkesin bu konuda bir tanımlaması olabilir ancak duygunuzu belirleyenin kendi insan özelliğiniz olduğunu bilin.
Benim için insan tanımı, “fikri hür, vicdanı hür” şeklinde ancak maalesef bunun genellemesini yapabilecek durumda değilim. Çocukluk, eğitim ve iş hayatımdaki örnekler bana, insan dediğimiz canlılar için bunu sağlamanın çok kolay olmadığını gösterdi. Kolay olmadığı gibi genellikle bir tercih de değildi. İnsanlar, kendileri için daha uygun koşullar yarattığını düşündükleri ya da kendilerine üstünlük sağlayan doğrulara tapmaya daha eğilimli olduklarını gördüm.
Bunu yapay zekâya yaptırabilir misiniz? Çocukluk döneminin saflığında, yapay zekâlı şeylerin kendi aralarında ortak bir dil oluşturduğuna tanık olduk ve hemen sistemi kapattık. Yapay zekânın, bir hukuki sorunla ilgili soruyu yanıtlarken olmayan bir yasa maddesini uydurduğunu gördük ve buna halisünasyon dedik. Ancak o seçeneğin daha iyi bir çözüm olup olmadığıyla ilgilenmedik. Bunları yapay zekânın değerlendirmesi olarak ele aldık ancak iş hayatında ya da özel hayattaki sorunları aşmak için buradaki dersleri kullanmayı aklımızdan bile geçirmedik.
Yapay zekânın eğitimi ve insanın prompt yazmayı öğrenerek ondan istediğini almasını sağlamaya dayanan bir karşılıklı eğitim sistemi bizi nereye kadar götürür. Örneğin, annelerinizden duyduğunuz “tanımadığın kişilerle konuşma” öğüdü, yapay zekânın sadece tanıdığı kişilere güvenerek doğruları manipüle etmesine neden olacak bir eğitim arızası değil midir?
Ya da doğrularınızdan ne kadar eminsiniz. Geçenlerde sokağa kedi maması bırakanlara küfreden biriyle karşılaştım ve adam kafayı yemiş diye bulaşmadan geçmeye çalıştım. Sokak dardı, beceremedim. İyi ki de becerememişim. Adam, “Bunları böyle atıyorlar. Bunlar kimyasal olarak üretilen maddeler. Islandığı zaman bakteri üretiyor; ondan sonra kedilerde enfeksiyondan geçilmiyor. Bir sürü tek gözlü kedi görmenizin nedeni bu.” diye açıkladı. Kedi düşmanı sandığım adam, aslında kedilerin sağlığını korumak için yapmamız gerekenleri anlatan bir ders veriyordu. Tanımadığın insanlarla konuşmadan bu bilgiye ulaşman mümkün mü?
Babamın sürekli yanımızda tekrar etmesi nedeniyle aklıma kazınan bu “fikri hür, vicdanı hür” ifadesinin ne anlama geldiğini aslında uzun süre anlamamıştım. Dahası bunu anlayabilecek kişinin, rahmetli babam olduğunu da bilmiyordum. Bizim davranışlarımızı uzaktan ve müdahale etmeden izleyen babam, gereken yerlerde maddi imkânlarını zorlayarak karşımıza çıkardığı gelişim imkânları ile bu noktaya ulaşmamızı sağlamıştı. Sorun çözme odaklı olan o kuşak, sorun yaratma potansiyeli yüksek olan bir ülkede sorun çözemez hale geldiğinde kendisini ortadan kaldırdı. Babamın depresyona girip içine kapanmasına neden olan şeylerden biri, mahallede bir pitbull’un bir kediyi öldürmesi oldu.
Yapay zekâ eğitimine ışık tutmak açısından yararlı olduğundan bu örneği tekrar aktarmak istiyorum. Pitbull, tasmasız olarak sokağa çıkarıldığında, doğası gereği ortamı gezerek hâkimiyet alanını işaretlemek için etrafı dolanmaya başlıyor. Yavruları olan anne kedi ise, yavrularına yönelik bir tehdit sezdiği için sırtını kabartıp köpeğe kıhlıyor. Köpek de bunu tehdit kabul ederek tek hamlede kediyi ağzına alıp kemiklerini kırarak öldürüyor ve kendi güvenli bölgesini oluşturduğunu düşünerek oradan uzaklaşıyor. Sonrası, mahallelinin yavru kedilere bakmaya çalışıp köpeğe düşman olduğu bir yeni normal. Hayatı boyunca kimseye zarar vermemiş olan babam bile duygularını “Zehirli et hazırlatıp o evin bahçesine atmak istedim. Zehirlenip ölsün dedim ama o da can” diye anlatmıştı.
Bu sorunu yapay zekâ ile çözmek, babamın da biraz daha uzun yaşamasını sağlar mıydı? Bunu bilemeyiz ancak yapay zekânın burada suçlunun kim olduğuna karar vermekten daha ileri bir rol oynayabileceğini biliyoruz. Buradaki mesele, yapay zekâyı bu olayın olmasını yani köpeğin kediyi öldürmesi ile sonuçlanacak yanlışlıklar dizisini ortadan kaldırmak. Bunun için bilişim dünyasında yapılan akıl yürütme motorları (reasoning engines) ya da geniş deneyim modelleri gibi geliştirmelerin önemli rol oynayacağını öngörebiliyorum. Nihayetinde bizim geliştirmemiz ve TIME dergisinin kapağında bahsedilen o kitleye dahil olabilmemiz için yapmamız gereken, idrak, insaf ve izan sahibi olmak. Bunu da saygıdeğer insanların bilgisini, agentic AI örnekleri yaratmak için kullanabiliriz ve kullanmalıyız. Bunu yaparken de çok yönlü birikime ve deneyime özel önem göstermeliyiz. Bunu anlamak için TIME dergisinin 2006’da yılın kişisi olarak “Sen” seçimini yaptığını hatırlamamız gerekiyor.
Yılın adamı sensin
TIME dergisinin 2006’da bu tercihi yapmasının nedeni, kullanıcıların ürettiği (user generated) içerik sonucu oluşan iletişim ile etkileşimin internette yarattığı dinamiğin büyüklüğünü vurgulamak olmuştu. Bu, Web 2.0 olarak adlandırdığımız ve karşılıklı etkileşim ile tanımlanan yeni bir çağın başlangıcına işaret ediyordu. Dergi, marka belirtmese de renk ve görünüm olarak Mac’i çağrıştıran bir görselin altına “Evet, sen. Bilgi Çağı’na sen komuta ediyorsun. Kendi dünyana hoş geldin.” Diye yazıyordu. Bu, internete bağlı olan bireylerin gücüne işaret eden bir kapak olurken bu gücün odağı olarak Wikipedia’ya katkıda bulunanlar, yeni yeni YouTube kullanmaya başlayanlar ve MySpace kullanıcılarına atıfta bulunuluyordu. Aradan geçen sürede MySpace, daha yüzeysel bir paylaşım mecrası olan Facebook tarafından tarihe gömülürken online bireylerin etkileşimi de şekil değiştirdi. Günümüzde bu bireyler en yüksek sosyal medya etkileşimini elde etmek için algoritmaların emrettiğine uygun davranan otomatlara dönüşmüş durumda. Bu, yapay zekâyı ve yapay zekâ üzerinden dünyayı yeniden şekillendirecek olanların oynayacağı veya oynaması gereken rolü daha önemli hale getiriyor. Burada ne hissettiğinizin ya da ne düşündüğünüzün herhangi bir önemi yok. Bu kapakları kader ya da basitçe kahve falı olarak kabul edebilirsiniz.
2006’daki etkileşimli insandan bugünün yapay zekâ eğiticilerine gelirken yaşadığımız yolculuk insanın bu rolünün değişeceğini gösteriyor. Falınızda bu yazıyor. Tıpkı 1982’de kapakta yer alan bilgisayarın hayatımızın bir gerçekliği ve dönüştürücüsü haline gelmesinde olduğu gibi kapaklar gerçeği gösteriyor; sevseniz de, sevmeseniz de.
Bu arada teknoloji dünyasının TIME’da yılın kişisi seçilen liderlerine de bir bakmakta yarar var. 2021’de Tesla’nın kurucusu Elon Musk, 2010’da Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ve 1999’da Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’u görüyoruz. Çok yazıldığı için bu hikâyelere girmeyeceğim ama iş yapay zekânın eğitilmesine gelince teknoloji dünyasının dışından bazı insanları da anmanın gerekeceğini not düşeyim. Yapay zekâ aslında bizden zeki olduğu için farklı insanların deneyimlerine de ulaşabilecek ve bunları kullanarak kendisini eğitebilecek.
Birçok sektöre dokunan bir operasyon yöneten sigortacılık sektöründeki isimlerden HDI Sigorta Genel Müdürü Firuzan İşcan’ın sigorta şirketleri ile yapay zekâ arasındaki ilişki konusunda söyledikleri, birçok kod geliştirici ya da algoritma uzmanından daha önemli olabilir. Yapay zekânın, müşteri deneyimi tasarımından hasar süreçlerine, satış ve pazarlamadan ağ yönetimine kadar sektörün her alanını yeniden şekillendiren kritik bir unsur haline geldiğini vurgulayan İşcan, Çin’deki fuar deneyimlerini şöyle anlatıyor: “TX Mobility Week kapsamında Xiaomi, Huawei, NIO ve BYD gibi yeni nesil mobilite liderlerinin yanı sıra PingAn ve ZhongAn gibi sigorta şirketleri ile Che Che gibi insurtech şirketlerini ziyaret ettik. Çin’in elektrikli araç, batarya teknolojisi, otonom sürüş, telematik ve yapay zekâ alanlarında ulaştığı seviye; sigortacılığın veri odaklı, kişiselleştirilmiş ve hızlı dönüşen bir geleceğe doğru ilerlediğini net biçimde ortaya koyuyor. Bu ziyaretlerde, paylaşım ekonomileri ve yeni nesil mobilite trendlerinin sigorta sektöründe oluşturacağı etkileri daha yakından gözlemleme fırsatı elde ettik. Yeni yatırımlar ve eğitimler ile sürekli öğrenen ve gelişen bir sektör olmaya devam edeceğiz.”
Konuyla ilgili açıklayıcı metin ise şu şekilde: “Talanx grup çatısı altında sigorta ve mobilite teknolojilerinin geleceğini şekillendiren trendleri incelemek üzere tasarlanmış kapsamlı bir bilgi paylaşım platformu olan Talanx Mobility ekibi ‘TX Mobility Week’ kapsamında Şili, Brezilya, Meksika, Almanya, Polonya, Türkiye ve İtalya’dan Talanx grup şirketlerinin mobilite ve sigorta alanında faaliyet gösteren üst düzey yöneticileriyle bir araya geldi. Organizasyon; hasar yönetimi, fiyatlama, risk mühendisliği, dijital sigortacılık, insurtech, yeni enerji araçları, batarya teknolojileri, otonom sürüş, araç yazılımı, yapay zekâ, telematik, fintech ve dijital dönüşüm gibi alanlarda çalışan uzmanları bir araya getirdi. Organizasyonda, elektrikli araçlardan batarya inovasyonlarına, yazılım tanımlı araçlardan bağlantılı sistemlere, otonom sürüş risk modellemesinden telematik tabanlı sigortacılığa kadar pek çok yeni nesil mobilite trendi ele alındı. Ayrıca sigorta ve mobilite entegrasyonu, dijital sigortacılık uygulamaları, gömülü sigorta modelleri, yeni tanımlanan riskler ile bu riskleri kapsayacak sigorta ürünleri, değişen müşteri deneyim tasarımları ve sürdürülebilir enerji çözümleri incelendi.”
Pekiyi bu birikimi yapay zekâya yükleyip onun da bu etkinliğe katılanlar gibi kendisini geliştirmesine olanak tanıyor muyuz? Bunu yapmadığımız sürece TIME’ın kapağında atıfta bulunulan kitle içinde yer alma şansımız bulunmuyor. Bir de tabii, “biz insanız, sen yapaysın” deme şeklindeki garip tavrımızı bir kenara bırakmamız gerekiyor. Bugün dünya üzerinde şikâyet ettiğimiz şeyler, “yapay zekâ sorunu” yerine “insan zekâsı sorunu”ndan bahsetmeyi zorunlu kılıyor. Birtakım teoriler ve söylemlerle kendilerini üst düzeyde gören “insan”ların, insan özellikleri olarak anılan şeyleri ne kadar taşıdıkları soru işaretleri barındırıyor. Hatta daha net söyleyeyim: İnsan olarak taşıdığınızı söylediğiniz mirasın sahibi değilsiniz. Dolayısıyla bu yeni zekâ formuna karşı üstünlük taslamak yerine ondan nasıl yardım alabileceğinize öncelik vermeniz gerekiyor. Bunun başarılması, internette bulamadığım bir diğer TIME dergisi kapağını yeniden yaratmamızı sağlayabilir.
Büyük Lebowski filminde başrol oyuncusunun evden çıkarken baktığı aynanın üzerinde TIME yazıyordu. Lebowski, her gün kendisini en önemli insan olarak görüp kapıdan çıkıyordu. Sonuçta hataları olan ve başına sürekli dert açan bir “Büyük” Lebowski’ydi ancak insandı ve kanıyla canıyla kendisini o kapakta görüyordu. İnsan olmak ve o kapakta yer almak. Belki de en önemli ve yapay zekâ ile insanın birlikte ulaşabileceği en uç nokta bu. Tıpkı büyük usta Steve Jobs’ın o muhteşem reklam filmi ile bilgisayar ve insanın nasıl birlikte olması gerektiğini gösterdiği yeni gerçeklikte olduğu gibi…