Türkiye İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ile Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’den (TÜSİAD) kayyım uygulamalarına tepki geldi. TÜRKONFED açıklamasında, “Belediye başkanlarının, kesinleşmiş yargı hükmü olmadan görevden el çektirilmesinin toplumda demokrasiye olan güveni zayıflattığına dikkat çekildi”. Açıklamada, hukukun üstünlüğü ve öngörülebilir bir yönetim anlayışının, toplumsal huzur ve sürdürülebilir kalkınma için temel olduğu ifade edildi. TÜSİAD açıklamasında da kayyım uygulamasının, “yurttaşları seçilmiş bir yerel yönetimden mahrum etme sonucunu doğurduğu” vurgulandı ve cezalandırılanın “görevden alınan yerel yönetici değil, onu seçen halk olduğu” belirtildi. Açıklamada, “Etki Ajanlığı” ile de hak ve özgürlüklere de sınır getirilme tehlikesine işaret edildi.
“Demokrasi ve hukuk güçlendirilmeden istikrar mümkün değildir”
TÜRKONFED, yazılı bir açıklama yaparak, demokrasi ve hukuk güçlendirilmeden istikrarın mümkün olmadığı belirtildi. Belediye başkanlarının, seçim sonrası işlenmiş suçlarla ilgili kesinleşmiş yargı hükmü olmadan görevden el çektirilmesinin toplumda demokrasiye olan güveni zayıflattığına dikkat çekilen açıklamada, hukukun üstünlüğü ve öngörülebilir bir yönetim anlayışının, toplumsal huzur ve sürdürülebilir kalkınma için temel olduğu ifade edildi.
Basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi: “Türkiye İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) olarak, son dönemde demokratik yollarla seçilmiş yerel yöneticilerin görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasının toplumda ve ülkemizin geleceği üzerinde yarattığı etkileri endişeyle takip ediyoruz. Demokratik yollarla göreve gelmiş yöneticilerin, seçim sonrası işlenmiş suçlarla ilgili kesinleşmiş yargı hükmü olmadığı halde görevlerinden alınması, kamuoyunun demokrasiye olan inancını zayıflatmakta ve ülkemizin kalkınma hedeflerine ulaşmasını güçleştirmektedir.
TÜRKONFED olarak, demokrasinin temelini oluşturan halk iradesine dayalı seçim sonuçlarının ve yerel yönetimlerin korunmasının, toplumsal huzur ve ekonomik kalkınma için zorunlu olduğuna inanıyoruz. Demokrasi ve hukuk güçlendirilmeden siyasi ve ekonomik istikrar sağlamak mümkün değildir. Siyasi ve idari tarihimiz, bu tür yöntemlerin toplumsal sorunları çözmekte etkili olmadığını defalarca göstermiştir. Halkın seçtiği yöneticilerin yalnızca yargı kararları çerçevesinde değerlendirilmesi, güven ortamını pekiştirerek hem iş dünyasında hem de toplum genelinde istikrarlı bir gelecek için en sağlıklı temeli oluşturacaktır. Demokratik süreçlerin işlerliğinin korunması, ülkemizin kalkınma yolunda atacağı adımların kalıcılığı için vazgeçilmezdir.”
“Özgürlükleri daraltan uygulamalardan kaçınmalıyız”
TÜSİAD da, yazılı açıklamasında, önümüzdeki önemli toplumsal ve ekonomik sorunları aşabilmek için özgürlükleri daraltan düzenleme ve uygulamalardan kaçınılması gerektiği vurgulandı.
Açıklamada şu görüşler paylaşıldı, “Kanunlar tüm vatandaşları ve kurumları bağlayıcıdır. Bununla birlikte, gündeme gelen her bir siyasi gelişme veya mevzuat değişikliği algı ve beklentiler üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Bu nedenle her bir adımımız demokrasinin ve güven ortamının iyileştirilmesi beklentilerine hizmet etmelidir.
Yerel yönetimlere kayyım tayini uygulaması, sonuç olarak o kentte ve ilçelerde yaşayan yurttaşları seçilmiş bir yerel yönetimden mahrum etmek sonucunu doğurmaktadır. Kayyım ataması bağlamında cezalandırılan, görevden alınan yerel yönetici değil, onu seçen halk olmaktadır. Görevden alınan yerel yöneticinin yerine gelecek kişi demokratik yollarla belirlenebilmeli ve görevden alınan yerel yönetici hakkındaki ceza soruşturması da bir taraftan kendi mecrasında sürdürülebilmelidir.
Yine son haftalarda TBMM gündemine gelmiş olan ve kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak bilinen Türk Ceza Kanunu değişikliğinin içerdiği belirsizlikler, çelişkili ve tartışmaya açık uygulamalara neden olabilecek ve hak ve özgürlüklere orantısız bir sınır getirebilecektir. Mevcut haliyle, STK’ların, basının, araştırmacı ve akademisyenlerin hangi eylemlerinin suç oluşturabileceğine dair çok sayıda belirsizlik içeren yeni suç tarifinin herkes için güvensiz ve öngörülemez bir ortam yaratması riski bulunmaktadır.
Önümüzdeki önemli toplumsal ve ekonomik sorunları aşabilmek için özgürlükleri daraltan düzenleme ve uygulamalardan kaçınmalı, hukuk güvenliği ile öngörülebilirliği sağlamalıyız.”