HÜSEYİN GÖKÇE
Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), ödeme sistemleri üzerinden kayıt dışılığın önlenmesi amacıyla çok yönlü bir çalışma yürütüyor. Bu kapsamda bir dizi önlemi hayata geçiren MASAK son olarak sanal POS cihazlarıyla ilgili düzenleme taslağı hazırladı.
Bu taslak sanal POS cihazı kullanan satıcıların kimlik doğrulamalarına yönelik esasları değiştiriyor. Ödeme kuruluşlarına, sanal POS cihazı verecekleri satıcıların kimlik doğrulama işlemlerinin video görüşme veya bizzat görüşme yoluyla yapılması yükümlülüğü getiriliyor.
Ancak MASAK’ın iyi niyetle gerçekleştirmeyi planladığı bu düzenlemeye bazı itirazlar var. Daha doğrusu düzenlemenin hayata geçirilmesiyle maksadın hasıl olup olmayacağına yönelik sorular ortaya atılıyor. Kaynaklar, özellikle video görüşmelerinde başarı oranının yüzde 30’da kaldığını belirtirken bunun sanal POS’lar üzerinden gerçekleştirilen e-ticareti engelleyebileceği uyarısında bulunuyorlar.
Bu görüşe kaynak olarak Türkiye Bankalar Birliği’nin raporu gösterilirken, başarısızlıktaki temel sebebin de kimlik kartları üzerindeki çiplerin okunamamasını gösteriyorlar.
Düzenlemeye göre uzaktan erişimle kimlik tespiti yapılamaması halinde, tespit yüz yüze yapılacak. Ancak ödeme kuruluşlarının şube ağları olmadığı için bu seçenek tamamen devre dışı kalacak.
Gelelim sanal POS sisteminin kötü niyetli kullanımına. Uzmanlara göre eğer sadece kayıt dışı ekonominin önlenmesi amaçlanıyorsa bu mevcut sistemle de zaten sağlanabilir. Yani sanal POS kullanan satıcılar zaten burada elde ettikleri geliri bankalara aktarıyorlar, üstelik zaten bankalar bunların kimlik tespitini yapmış oluyor.
Sanal POS ile ticaret yapanların yüzde 70’inin yüksek komisyon oranları sebebiyle pazaryerleri yerine kendi sitelerinden satış yaptığı kaydedilirken, çok sayıda küçük tacirin bu düzenlemeyle birlikte sistemin dışına itileceği kaydediliyor.
MASAK, POS cihazları üzerinden kayıt dışılığın önlenmesi amacıyla kapsamlı bir çalışma yürütüyor. Bu çalışmalarda iki konu üzerinde yoğunlaşılıyor. Bunlardan ilki son dönemlerde açılan davalarla gündeme gelen, ortada bir ürün olmadan satış yapılması yani kara paranın aklanması. Diğeri ise sanal tefecilik olarak adlandırılan uygulama. Burada da bankalardan kredi kullanamayan kişilerin kredi kartlarından yüksek faiz hesaplanarak çekim yapılması. Her iki uygulamanın da önlenmesi noktasında önemli soruşturmalar açılarak yargıya intikal ettirildi.