MURAT KÜÇÜK
Yıllardır Türkiye’nin en büyük sorunu olan enerji ithalatı, hem cari açığa sebep oluyor, hem de enerji fiyatlarındaki istikrarı bozuyor. Enerjinin uygun koşullarda temin edilmesi, sanayide istikrarı sağladığı gibi rekabette de Türk üreticilerin elini güçlendiriyor. Yıllar önce enerji bağımsızlığını hedefleyen Türkiye, bu kapsamda hacimli yatırımlar gerçekleştirdi. Devasa barajlar ile başlayan enerji bağımsızlığı yolculuğu, yıllar içerisinde diğer yenilenebilir enerji kaynakları rüzgar ve güneş ile devam ediyor.
Türkiye elektrik üretiminde, biraz da zorunluluğun etkisiyle kaynak çeşitliliği sağlayan ülkeler arasında. Elektrik üretimindeki dengeli dağılım da bunu açıkça gösteriyor. Türkiye 2024 yılında ürettiği elektriğin yüzde 35,2'sini kömürden, yüzde 18,9'unu doğal gazdan, yüzde 21,5'ini HES’ten, yüzde 10,5’ini RES’ten ve yüzde 7,5’ini GES’ten elde etti. Jeotermalin elektrik üretimi içindeki payı yüzde 3,2 olurken, kalan yüzde 3,2’lik kısım ise diğer kaynaklardan karşılandı.
Hava koşullarına bağlı sistemlerin sayısı arttı
Dosya çalışmamıza katılan enerji sektörünün uzman isimleri, enerjide arz güvenliğinin üretim sürecinden başladığına dikkat çekiyor. HES, RES veya GES fark etmeksizin tüm yatırımların verimlilik odağında inşa edilmesi gerekiyor. Bir diğer aşama ise elektrik üretiminde kaynak çeşitliliğini artırmak ki Türkiye’nin bu noktada iyi olduğunu belirtmiştik. Fakat son yıllarda Türkiye’de GES odaklı bir yatırım dönemi başladı. HES, RES ve GES’lerin hava-mevsim koşullarına bağlı santraller olduğu unutulmamalı. Sektörün bilirkişilerine göre arzda sürekliliği sağlamak için bu santraller kömür ve doğal gaz santralleriyle desteklenmeli. Hatta mümkünse hibrit santral yatırımları artmalı. Uzman isimler, sadece yenilenebilir kaynaklar ile enerji çarkının dönemeyeceğini söylüyor ve İspanya ile Portekiz’de yaşanan kesintileri de plansız yenilenebilir geçişi olarak açıklıyor. Bir diğer konu da elde edilen elektriğin mümkün olan en düşük kayıp miktarı ile tüketiciye ulaştırılması. Türkiye, enerji nakil hatlarına güçlü yatırımlar yapsa da aksaklıklar yaşanabiliyor. Nakil hatlarının ne kadar önemli olduğunu Türkiye, Isparta’daki kesinti ile anlamıştı. Uzmanlar, stratejik alan enerjinin; üretim, kaynak çeşitliliği, dağıtım, iletim ve hatta tüketim noktalarıyla birlikte bir bütün olarak ele alınmasının zorunluluğuna işaret ediyor.
■ Üretimin zirvesinde HES’ler var
Mayıs 2025 itibarıyla Türkiye’nin kurulu gücü 119 bin 271 megavata ulaştı. Yine aynı döneme göre kurulu gücün kaynaklara göre dağılımı ise şöyle: Yüzde 27,1 HES, yüzde 20,6 doğal gaz, yüzde 18,4 kömür, yüzde 11,2 RES, yüzde 19 GES, yüzde 1,5 jeotermal ve yüzde 2,2 ise diğer kaynaklar. Ülkemizde elektrik üretim santrali sayısı, lisanssızlar da dahil olmak üzere 36 bin 86’ya ulaştı. Santrallerin 771’i HES, 71’i kömür, 381’i RES, 66’sı jeotermal, 329’u doğal gaz, 34 bin 10’u GES ve 458’i de ise diğer kaynaklı santraller.