HÜSEYİN GÖKÇE/ANKARA
Türkiye’nin makine ihracatı ocak-temmuz döneminde, yüzde 0.92 artarak 16.2 milyar dolara çıktı. Bu dönemde miktar bazında yüzde 6.1 azalma olurken, kg fiyatı yüzde 6.7 artarak 7.9 dolara yükseldi. Temmuzda ise ihracat yüzde 4.4 artarken, yıllıklandırılmış ihracat yüzde 0.6’lık artışla 28.4 milyar dolara çıktı.
Makine dış ticaret verilerini değerlendiren Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu, ihracattaki sürdürülebilir başarının, üretim ve faaliyet ortamının uygunluğuna bağlı olduğunu söyledi.
Mevcut sistemde TL’nin bolca döviz almaya ve ithalata yettiğine dikkat çeken Karavelioğlu, bu durumun üretmeyerek enflasyondan kaçılamayacağı gerçeğini gizleyebildiğini bildirdi.
Karavelioğlu, son 5 yılda üretimini ikiye, ihracatını 1.5’e katlayan makine imalat sektörünün, hızı artırılmış işletme sermayesi ihtiyacına kaynak ayırmanın enflasyonist etkisi olmayacağı gibi, bunun aynı zamanda zorunluluk olduğunu da aktardı.
ABD ile gümrük vergisi görüşmelerinde AB’nin belirsizliğin maliyetine katlanmak yerine, zaten yüksek olan kazancından fedakarlık etmeyi kabullendiğini belirten Kutlu Karaveliğlu, bunların katlanacağı külfetten Türkiye gibi ana tedarikçilerin de etkileneceğini bildirdi.
Belirlenen tarifelerin enflasyona etkisi sınırlı kalacak gibi görünse de yatırım ve sanayi ikliminin kırılganlığının sürdüğünü söyleyen Karavelioğlu, “Küresel sanayi PMI’ın Temmuz ayında yeniden daralma bölgesine inmesi, ticaret müzakereleri ve tarife belirsizliklerinin reel üretimi tahminlerin ötesinde baskıladığını gösteriyor.” dedi.
“Uzun süredir söylediğimiz ithalat ikaz sistemini Avrupa kurdu”
Avrupa Komisyonu’nun ithalatı normalin dışında artan mal grupları ve ülkeleri belirlemek üzere kurduğu çalışma grubunun bir ısı haritası hazırladığına değinen Karavelioğlu, “AB, bizim uzun zamandır yurt içinde dillendirdiğimiz bir önlemi ivedilikle hayata geçirdi ve periyodik bir ısı haritasıyla hareketlenen rotaları ve mal gruplarını analiz etmeye başladı. Daha önce çelikte olduğu gibi, bu incelemelere dayanarak iç pazarına sistemli biçimde taarruz eden mallara karşı ticari önlemler uygulayacak.” diye konuştu.
“Batının önlen almaya çalıştığı Çin’e karşı Türkiye’nin bağımlılığı artıyor”
Bu yılın ilk yarısında Çin’den yapılan makine ithalatında yüzde 18.1 artış olduğunu hatırlatan Kutlu Karavelioğlu, küresel değer ve tedarik zincirinde Batı’nın önlem almaya çalıştığı Çin’e karşı Türkiye’nin bağımlılığının güçlendiğini anlattı.
Karavelioğlu, korumacılığın hızla arttığı ve tarifelerin ticaret rotalarını saptırdığı bir dönemde, bu durumun Türkiye’nin ithalat politikasındaki göreli esnekliği ortaya koyduğunu, pazar dengelerinin yerli üreticiler aleyhine sarsıldığını ifade etti.
Çin menşeli ürünler Katar üzerinden gümrüksüz Türkiye’ye gelebilir”
Katar ile imzalanan anlaşmanın Türkiye’nin genel dış ticaret dengesi için olumlu bir çerçeve sunmakla birlikte, makine sektörü özelinde dikkatle yönetilmesi gereken hassasiyetler barındırdığını bildiren Karavelioğlu, “Çin menşeli makinelerin Katar üzerinden millileştirilip sıfır gümrükle Türkiye’ye girmesi, uzun vadede ‘ticaret sapması’ riskini gündeme getirebilir. Gümrüksüz ticaret Katar’ı Türkiye’nin ithalat üssüne dönüştürebilir.” diye konuştu. Karavelioğlu, bu tür etkileri hızla fark edecek bir erken uyarı mekanizmasının, hem iç rekabetin korunması hem de ana ihracat pazarlarımızdaki konfor için güvence sağlayacağını belirtti.
“2026’ya farklı başlayabilmeliyiz”
Yılın kalan bölümünde iç ve dış talepteki daralma yanı sıra makine üzerinde ithalat ve yüksek finansman maliyetinin etkisinin süreceğini vurgulayan Karavelioğlu, “Son 1,5 yıldır süreklilik kazanan ve yılın ilk yarısında %6,5 olarak gerçekleşen makine üretimindeki daralma, sektörümüzün kapasite kullanım oranlarını ve verimliliğini aşağı çekmeye devam ediyor. Sektörümüzde yurt dışı ÜFE’de yıllık artış %33,3 gibi yüksek bir düzeye ulaşmış durumda ve bu uluslararası rekabet gücümüzü önemli ölçüde zayıflatıyor.” değerlendirmesinde bulundu.