Türkiye’nin dijital potansiyelinin yalnızca teknoloji ithaliyle değil; yerel yeteneklerin geliştirilmesi, ölçeklenebilir bulut altyapılarının yaygınlaşması ve üretken yapay zekânın benimsenmesiyle açığa çıkacağına dikkat çekiliyor. E-ticaretten finans teknolojilerine, oyun ekosisteminden dijital devlete uzanan geniş bir alanda bölgesel bir güç haline gelen Türkiye, dijital ekonominin bir sonraki aşamasına doğru ilerliyor. Yapay zekâ ise bu dönüşümü hızlandırarak şirketlerin üretkenliğini artırıyor.
Google Türkiye Ekonomik Etki Raporu’nun öne çıkan bulgularından biri, dijital yatırımların yarattığı güçlü çarpan etkisi. Rapora göre Türkiye’de dijital araçlara ve platformlara yapılan her 1 TL’lik yatırım, ekonomide ortalama 5,6 TL’lik katma değer yaratıyor. Bu oran, dijitalleşmenin geleneksel yatırım kalemlerine kıyasla daha yüksek bir getiri potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor.
2025 sonrası dijitalleşme, sektörler açısından yalnızca bir teknoloji yatırımı olmaktan çıkarak rekabet gücünü belirleyen temel bir stratejiye dönüşüyor. Küresel raporlar; yapay zekâ (AI), bulut bilişim ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi teknolojilerin iş yapış biçimlerini köklü biçimde değiştirdiğini ortaya koyuyor.
Küresel dijital dönüşüm pazarının 2025 itibarıyla 2 trilyon dolar seviyelerine ulaştığı, 2030’a kadar ise bu büyüklüğün iki katından fazla artmasının beklendiği belirtiliyor. Bu büyümenin itici gücünü AI entegrasyonu, otomasyon ve veri analitiği oluşturuyor. Finans sektöründe açık bankacılık, RegTech ve AI tabanlı dolandırıcılık önleme çözümleri öne çıkarken; sağlık sektöründe tele-sağlık, uzaktan hasta izleme ve AI destekli teşhis sistemleri yaygınlaşıyor.
Perakende tarafında çok kanallı müşteri deneyimi ve kişiselleştirilmiş pazarlama çözümleri rekabet avantajı yaratıyor. Üretim sektöründe ise Endüstri 4.0 ve 5.0 yaklaşımlarıyla akıllı fabrikalar, gerçek zamanlı veri analizi ve IoT tabanlı üretim sistemleri ön plana çıkıyor.
Telekom ve IT sektörü, 5G ve 6G altyapıları ile agentic AI çözümleri sayesinde dijitalleşmenin merkezinde yer alıyor. Uzmanlara göre dijitalleşme doğru planlanmadığında, sektörler arasında verimlilik ve kârlılık farklarının daha da derinleşmesi riski bulunuyor. Bu çerçevede 2025 sonrası dönem, dijitalleşmenin bir tercih değil; sürdürülebilir büyüme ve rekabet gücü için zorunluluk haline geldiği bir sürece işaret ediyor.
Yapay zekâ destekli kişiselleştirme, çok dilli içerik ve daha hızlı yanıt deneyimi sayesinde çevrimiçi perakendenin 110 milyar TL’lik ek büyüme potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor. Bu teknolojiler tüketici deneyimini geliştirirken, ihracat odaklı e-ticaretin erişim alanını da genişletiyor.
Google Türkiye Ekonomik Etki Raporu’nda yer alan projeksiyonlara göre yapay zekâ teknolojileri, Türkiye ekonomisine 2035 yılına kadar toplamda 3 trilyon TL’nin üzerinde ek değer yaratma potansiyeline sahip. Raporda, AI destekli verimlilik artışının yıllık ekonomik büyümeye %7’nin üzerinde katkı sağlayabileceği ifade ediliyor. Bu etkinin; üretim, hizmet ve kamu süreçlerinde zaman, maliyet ve hata oranlarının düşmesiyle gerçekleşeceği vurgulanıyor.
KOBİ’ler dijital araçlarla yeni müşterilere ulaşıyor
Google’ın sunduğu dijital çözümleri kullanan KOBİ’lerin %80’den fazlası, bu araçlar sayesinde yeni müşteri kazandığını belirtiyor. Rapora göre dijital reklam ve arama çözümleri, KOBİ’lerin satış hacmini artırırken ihracat yapan işletme oranında da belirgin bir yükseliş sağlıyor. Dijitalleşme, küçük ve orta ölçekli işletmeler için ölçeklenebilir büyümenin temel unsurlarından biri olarak öne çıkıyor.
Raporda dikkat çekilen önemli bir diğer nokta ise dijitalleşmenin sektörler arası farkları derinleştirme potansiyeli. Dijital araçları etkin kullanan sektörler ve şirketler; verimlilik, müşteri erişimi ve gelir artışı sağlarken, dijital dönüşümden uzak kalan alanlar rekabet gücü kaybı riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu durum, dijital dönüşümün sektör politikaları açısından stratejik önemini artırıyor.
Dijital beceriler istihdamın geleceğini belirliyor
Rapora göre dijital becerilere sahip işgücüne olan talep her yıl çift haneli oranlarda artıyor. Dijital pazarlama, yazılım geliştirme, veri analitiği ve AI odaklı roller, önümüzdeki 10 yılın en hızlı büyüyen meslek grupları arasında yer alıyor. Google ekosistemi, doğrudan ve dolaylı etkileriyle yüz binlerce nitelikli dijital iş pozisyonunu destekliyor.
Google Türkiye Ekonomik Etki Raporu, dijitalleşmenin artık destekleyici bir unsur değil; ekonomik büyümenin ana motoru haline geldiğini ortaya koyuyor. Yapay zekâ, bulut ve veri temelli çözümler üretkenliği artırırken maliyetleri düşürüyor ve rekabet gücünü yükseltiyor. Rapora göre dijital dönüşüm yatırımlarını erteleyen ülkeler ve şirketler, orta vadede büyüme kaybı riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Yapay zeka geliştikçe eşitsizlik riski de büyüyor
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) Technology and Innovation Report 2025: Inclusive Artificial Intelligence for Development başlıklı raporu, yapay zekânın yalnızca teknolojik bir yenilik değil; uluslararası iş gücü, ekonomik üretim ve kalkınma politikalarının merkezinde yer alan stratejik bir unsur haline geldiğini ortaya koyuyor. Rapora göre frontier (uç) teknolojilere, özellikle AI’a yönelik küresel piyasa değeri 2033 yılına kadar yaklaşık 4,8 trilyon dolara ulaşabilir.
Ancak bu büyüme potansiyeliyle birlikte, teknolojinin edinimi ve faydalarının dağılımı konusunda ciddi eşitsizlik riskleri de bulunuyor. Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ekonomiler arasında AI altyapısı, veri erişimi ve uzmanlık açısından önemli farklar söz konusu. Bu durum, ekonomik fırsatların küresel ölçekte dengesiz dağılmasına yol açabilir. Raporda, “AI üretkenliği artırma kapasitesine sahip olsa da hükümetlerin ve politika yapıcıların eşitsizliği derinleştirmeyecek düzenlemeler geliştirmesi gerekiyor” mesajı veriliyor. UNCTAD ayrıca yapay zekânın küresel istihdam üzerinde %40’a varan bir etki potansiyeline sahip olduğunu; bu etkinin hem verimlilik artışı hem de iş kaybı riski açısından kapsamlı ve dengeli bir politika yaklaşımı gerektirdiğini vurguluyor.