ESRA ÖZARFAT
BURSA - Bursa’nın yaşam damarı Nilüfer Çayı, yıllardır süren sanayi, yerleşim ve tarım baskısı altında adeta can çekişiyor. Bursa Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (BUSİAD) tarafından hazırlanan “Herkesin Bildiği Sır – Nilüfer Çayı Raporu”, çayın sanayi kaynaklı kirlilik nedeniyle “su olarak tanımlanamayacak” seviyeye geldiğini ortaya koydu. Uludağ eteklerinden doğan Nilüfer Çayı, Doğancı ve Nilüfer barajlarını besleyen 1. sınıf içme suyu kalitesine sahipken, şehir merkezini geçip Marmara Denizi’ne ulaşana kadar 4. sınıf, yani en kirli su kategorisine geriliyor. Rapor, bu dramatik bozulmanın en büyük nedeninin endüstriyel kaynaklı kirliliklerden oluştuğunu ortaya koyuyor. BUSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Hüsamettin Çoban, Nilüfer Çayı kirleticilerini; endüstriyel tesislerin atık sularını arıtmadan, kaçak olarak deşarj etmesi, endüstri tesislerinin ya da OSB’lerin mevcut arıtma tesislerini etkin çalıştırmamaları ve debinin çok üzerinde atık su deşarj etmesi olarak açıkladı. Çoban: “Endüstriyel baskı aracı olarak sadece organize sanayi bölgelerini dikkate almak yanıltıcı olacaktır. Bu bölgelerin yanında özellikle Otosansit, Beşevler Sanayi Sitesi ve şehir içindeki yerleşim alanlarında veya tarım alanlarında faaliyet gösteren endüstriyel tesisler de önemli baskı alanlarıdır” dedi.
Su kirliliği yatırım planlarını öteliyor
Hüsamettin Çoban, özellikle yabancı yatırımcıların ve ana sanayilerin tedarikçi seçerken ya da yatırımlarını planlarken bölgedeki su stresini de göz önüne aldığını belirterek, Bursa’nın su sıkıntısı nedeniyle yatırım kaybettiğini de vurguladı. Çoban, kirliliğin önüne geçilebilmesi için öncelikle kirlilik kaynaklarının envanterinin çıkarılması gerektiğini, OSB, sanayi işletmesi ve tarımsal işletmelerin belirlenmesi ve kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini söyledi. Çoban ayrıca, arıtma tesislerinin 24 saat esasına göre işletilmesi, kaçak deşarjların önlenmesi, kanalizasyon altyapısının tamamlanması ve çayın düzenli olarak izlenmesi gerektiği vurguladı.
“Nilüfer Çayı Komisyonu” kurulmalı
Raporda ayrıca Balat ve Karacabey bölgelerinden alınan numunelerde çözünmüş oksijen oranının neredeyse sıfıra düştüğü, azot, fosfor ve ağır metal oranlarının ise standartların onlarca kat üzerine çıktığı tespit edildi. Endüstriyel atıkların içeriğinde tekstil boyaları, kimyasallar, ağır metaller (özellikle demir ve çinko), deterjanlar ve gıda sanayine ait yüksek fosfor yükleri yer alıyor. Bu kirleticiler, suyun doğal oksijen döngüsünü bozarak Nilüfer Çayı’nı biyolojik yaşamın sona erdiği bir bataklık sistemine dönüştürüyor. BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar ise “Nilüfer Çayı’nı bu hale getiren herkes bu sorunun da çözümünde paydaş olmalı” çağrısında bulunarak, dernekler, Valilik koordinasyonunda kamu kurumları, OSB yönetimleri, belediyeler ve üniversitelerin yer aldığı bir “Nilüfer Çayı Komisyonu” kurulmasını önererek tüm kesimleri mücadeleye çağırdı.
Bursa OSB’lerinde durum:
Bursa’da halihazırda faal 17 OSB bulunuyor. Bunlar arasında Bursa OSB, Demirtaş OSB, Nilüfer OSB, Uludağ OSB, Kestel OSB, Hasanağa OSB, Kayapa OSB, Barakfakih OSB ile Bursa Deri İhtisas ve Karma OSB atık sularını arıtarak Nilüfer Çayı’na veriyor. İnşa aşamasında olan TEKNOSAB ile Bursa Tekstil Boyahaneleri İhtisas OSB ise atık sularını arıtarak Nilüfer Çayı’na verecek OSB’ler olarak yer alıyor. TEKNOSAB atıkları Hasanağa OSB arıtma tesislerine vidanjörlerle taşınıyor. Bölgenin arıtma tesisi tamamlandığında atık sular arıtılıp Nilüfer Çayı’na verilecek. Bursa Tekstil Boyahaneleri İhtisas OSB’de ise arıtma tesisi inşaatı devam ediyor. Arıtmasını 1998 yılında kuran Bursa OSB’nin 96 bin metreküp/gün kapasitesi, arıtmasını 2007 yılında kuran DOSAB’ın 82.500 metreküp/gün, yine 2007 yılında arıtmasını devreye alan NOSAB’ın 792 metreküp/gün kapasitesi bulunuyor. Uludağ OSB, Kestel OSB ve Barakfakih OSB’nin arıtmaları ise Yeşil Çevre Kooperatifi tarafından yapılarak Nilüfer Çayı’na veriliyor. Sınır komşusu olan Kayapa OSB ise Hasanağa OSB’nin arıtma tesislerini kullanıyor.
Zincir, tarımdan ve sofraya uzanıyor
Nilüfer Çayı’ndaki su, hâlâ tarımsal sulamada kullanılmaya devam ediyor. BUSİAD’ın uyarısına göre, demir, çinko ve kimyasal bileşiklerle yüklü sular, hem toprağı hem de gıda zincirini tehdit ediyor. Uzmanlar, bu kirliliğin ürünlerde ağır metal birikimine ve uzun vadede halk sağlığı açısından ciddi risklere yol açabileceğini belirtiyor. Nilüfer Çayı’nın Marmara Denizi’ne dökülmeden önce taşıdığı yüksek fosfor ve azot yükü ise müsilaj oluşumuna zemin hazırlayan etkenlerden biri olarak gösteriliyor.