Bugün Sahra Altı Afrika’da 1 milyar insan hâlâ yemek pişirmek için odun, kömür gibi kirli ve zehirli yakıtlar kullanıyor. Bu, her beş haneden dördü demek. Kadınlar ve çocuklar için nefes almak bile lüks. Her yıl 815 bin insan sırf bu yüzden hayatını kaybediyor.
Temiz pişirme teknolojilerine erişim dışarıdan bakıldığında teknik bir konu gibi görünüyor olabilir. Ancak Afrika’daki milyonlarca insan için bu mesele, hayatta kalmakla, kalitesiz bir hayat arasında gidip gelen bir gerçeklik. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) geçtiğimiz günlerde yayımladığı temiz pişirme raporu bu gerçekliği sayılarla gözler önüne serdi. Bugün Sahra Altı Afrika’da 1 milyar insan hâlâ yemek pişirmek için odun, kömür gibi kirli ve zehirli yakıtlar kullanıyor. Bu, her beş haneden dördü demek. Kadınlar ve çocuklar için nefes almak bile lüks. Her yıl 815 bin insan sırf bu yüzden hayatını kaybediyor. Oysa 2015’te, Birleşmiş Milletler’in 2030 hedefl eri belirlenirken “herkes için temiz pişirme teknolojisine erişim” açıkça söz verilmişti. 2030’a sadece beş yıl kalmışken, IEA bize bu hedefin Afrika için artık imkânsız olduğunu söylüyor. En iyi ihtimalle, kıtanın bu hedefe ulaşması 2040’ı bulacak. O da yeterince finansman ve siyasi irade sağlanabilirse…
Peki neden böyle oldu? Çünkü verilen sözlerin büyük kısmı tutulmadı. 2024’te Paris’te düzenlenen temiz pişirme zirvesinde ülkeler ve şirketler 2,2 milyar dolarlık taahhütte bulundu. Ama bugüne kadar bunun yalnızca 470 milyon doları gerçekten aktarıldı. IEA’nın hesaplarına göre, bu dönüşüm için 2040’a kadar yılda 2 milyar dolarlık yatırım gerekiyor. Yani toplamda 37 milyar dolar. Küresel enerji yatırımlarının yüzde 0.1’i bile değil… Kenya merkezli düşünce kuruluşu Power Shift Africa’nın kurucusu Mohamed Adow, durumu açıkça “verilmiş sözlerin tutulmadığı derin bir siyasi başarısızlık” olarak tanımlıyor.
Gerçekçi bir yol haritası var, ama…
Raporda, Hindistan, Endonezya ve Çin gibi ülkelerdeki başarılı örnekler üzerinden Afrika için de gerçek çi bir yol haritası sunuluyor. Bu ülkelere bakıldığında, altyapı yatırımları, gelir düzeyindeki artış ve etkili politikaların 20 yıl gibi kısa bir sürede yüzde 80-90 oranında erişim sağladığı görülüyor. Afrika’nın da benzer adımlar atması halinde, 2040 hedefi ulaşılabilir kabul ediliyor. Mevcut durumda kıtada temiz pişirme teknolojilerine erişimi olanların oranı yalnızca yüzde 23. 2050’ye kadar bu oranın yüzde 62’ye yükselmesi bekleniyor. Ancak bu oran bile evrensel erişim anlamına gelmiyor.
LPG, elektrik, biyoyakıt: Ne tür bir geçiş?
Bugün Kenya’dan Nijerya’ya, Uganda’dan Burkina Faso’ya kadar kırsaldaki kadınlar hâlâ saatlerce odun topluyor. Kız çocukları okula gidemiyor. Solunum yolları hastalıkları yaygın. Yoksulluk, eğitimden önce evdeki ocağa takılıyor. Bazı ülkeler, LPG gibi geçici çözümleri “nihai çözüm” gibi sunuyor. IEA, 2040’a kadar yeni kazanımların yüzde 60’ının yine LPG ile gerçekleşeceğini, kalanının ise elektrik, biyoetanol, biyogaz ve gelişmiş biyokütle teknolojileriyle karşılanacağını öngörüyor. Ancak bu noktada ciddi bir tartışma da gündemde. Kampanyacılar, LPG ve karbon kredilerinin gerçek çözüm olmadığını; Afrika’yı fosil yakıtlara bağımlı kılabileceğini ve gelişmiş ülkelerin emisyon sorumluluğunu bu şekilde ihraç ettiğini savunuyor. Power Shift’ten Adow’a göre bu durum "iklim liderliği değil, iklimden kaçış." LPG kısa vadede bir alternatif olabilir, ama Afrika’nın uzun vadede kendi temiz enerji teknolojilerine erişimi olmalı. Güneş enerjisi, biyogaz, gelişmiş ocaklar… Bunların hepsi var, teknolojisi hazır. Sadece yatırım eksik, ya da sadece öncelik eksik. Karbon piyasalarıyla sorunu çözmeye çalışanlar da var. Bazı projeler işe yarıyor, ama bazıları sadece kâğıt üstünde kalıyor.
Kadınlar ve kız çocukları en çok etkilenenler
Bu tablo bize bir kez daha gösteriyor ki, enerjiye erişim meselesi sadece altyapı ya da teknoloji meselesi değil; aynı zamanda bir adalet, cinsiyet eşitliği ve iklim dayanışması sorunu. Enerji geçişinde en geride kalan kıta olan Afrika, yine en az sorumluluğu taşıdığı küresel krizin yükünü omuzluyor. IEA İcra Direktörü Fatih Birol’un dediği gibi, bu sorun çözülebilir. Teknoloji var, bilgi var. Gerekli olan şey, gerçek bir uluslararası dayanışma, şeff afl ık ve taahhütlerin yerine getirilmesi. Eğer küresel toplum gerçekten adil bir geçişten söz ediyorsa, bu geçiş Afrika’nın mutfaklarından başlamalı. Çünkü bazen bir ocağın dumanı, bütün bir sistemin çöküşünü anlatır. Ve bazen bir kadının pişiremediği yemek, insanlığın kaybettiği umuttur…
Odunla yemek pişiriyorum çünkü başka seçeneğim yok
Temiz pişirme teknolojilerine erişim bir enerji meselesi olmaktan çok daha öte: Bir toplumsal cinsiyet eşitliği, sağlık ve eğitim meselesi. Kadınlar günde ortalama dört saatlerini yakacak toplamakla geçiriyor. Bu sadece sağlıklarını değil, eğitim ve gelir fırsatlarını da ellerinden alıyor. Nijerya’da Bodo köyünde yaşayan Grace Pila’nın sözleri durumu özetliyor: “Odunla yemek pişiriyorum çünkü başka seçeneğim yok. Gazım yok, güneşim yok. Hükümet yardım ederse, ben de bırakırım odunu.”