Türkiye, Batı cephesi içinde yıllarca dengeyi ABD ile AB arasında aramıştı. AB’nin küresel güç olmak bir yana dağılma emareleri gösterdiği bir ortamda, Pekin Ankara açısından yeni denge unsuru olmaya aday.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Çin’deki zirve toplantısı sadece dünya güç dengesindeki safların değil, eski-yeni dünya düzeni savunucularının da yer değiştirmekte olduğunu ortaya koydu.
ABD Başkanı Trump, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bizzat Amerikalılar tarafından kurulan küresel düzeni adım adım yıkarken, mevcut “eski düzeni” savunan tarafın Çin haline gelmesi ilginç. Çin Devlet Başkanı Şi’nin, zirvede “Soğuk savaş zihniyetine ve zorbalığa karşı çıkılması gerektiğini” vurgulayıp, BM merkezli uluslararası sistemin korunması çağrısı önemliydi. Şi, yine İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, henüz SSCB ve ABD faşistlere karşı kazanılmış zaferi birlikte kutlarkenki “işbirliği ortamında” kurulmuş Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) de sahip çıktı konuşmasında. BM ve DTÖ, Trump’ın ikinci başkanlık döneminde en çok zarar verdiği küresel sistemler.
İki fotoğraf arasındaki derin uçurum
Çin ve ABD’nin “küresel liderlik” anlayışları da, dünyanın iki ucunda gerçekleşen iki farklı zirvede verilen fotoğraflarda somut olarak ortaya çıktı zaten. Bir tarafta Beyaz Saray’da “makam koltuğuna” oturup Batı cephesinin belli başlı aktörlerini “karşısına dizen” Trump; Diğer tarafta ŞİÖ zirvesinde katılımcı ülkelerin liderleriyle yan yana, hatta eşleri de fotoğrafa dahil ederek “eşit ilişki” mesajı veren Çin Devlet Başkanı Şi.
Şi, Türkiye’den “küresel güney ülkesi” olarak bahsetti
Ankara açısından bakıldığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ŞİÖ zirvesine bizzat katılması da, Çin Devlet Başkanı ile yaptığı görüşmede Şi’nin Türkiye’den bahsediş şekli de kritik önemde. Türkiye bir NATO ülkesi olarak Batı cephesinin “doğal üyesi” konumunda. Çin Devlet Başkanı Şi, bu somut olguya rağmen Türkiye’den “küresel güneyin parçası” olarak bahsetti Erdoğan’la görüşmesinin ardından.
Türkiye’nin Trump döneminde ABD ile kurmaya çalıştığı yakın işbirliği, Zengezur’daki Amerikan rolünden Gazze’nin geleceğine, hatta Kıbrıs’ta çözüm yöntemine kadar pek çok görüş ayrılığı üzerinden zaten yara almıştı. Buna yakın zamanda bir de Suriye’de PYD-YPG restleşmesi eklenecek gibi görünüyor.
İşte böyle bir dönemde Çin’den gelen “küresel güney ülkeleri olarak birlikte çalışmalıyız” mesajı Türkiye için adeta “can simidi” gibi.
Orta ölçekli bir devlet, bölgesel bir güç olarak Türkiye, Batı cephesi içinde yıllarca dengeyi ABD ile AB arasında aramıştı. AB’nin küresel güç olmak bir yana dağılma emareleri gösterdiği bir ortamda, Pekin Ankara açısından yeni denge unsuru olmaya aday. Şi’nin açıklamaları da Çin’in bu role “sıcak baktığını” gösterir nitelikte.
Erdoğan’ın ŞİÖ toplantısında “aile fotoğrafına” girip, bir gün sonra Pekin’de gerçekleşen Çin’in İkinci dünya Savaşı’nda Japon işgaline karşı zaferinin 80. yıldönümü törenlerine katılmaması ise Ankara’nın “Batı’yı da boşlamama” çabasının tezahürü niteliğinde.
Ancak AK Parti hükümetlerinin 25 yıllık iktidarı süresinde dış politikadaki savrulmalar göz önüne alındığında, Türkiye açısından küresel düzlemde -şimdilik- kurulmakta olan o dengenin korunabileceğine ilişkin bir öngörü yapmak pek mümkün değil elbette.