Türkiye İstatistik Kurumu, devletin resmi veri üreticisidir. Kritik verilerinin yasal yaptırımı vardır ve karar vericiler açısından hayati önem taşır. Özellikle enflasyon verisi ile her ay toplumda büyük tartışmalara yol açmakta, işsizlik, üretim, gelir gibi veriler ile daima göz önünde bulunmaktadır.
Son aylarda zaten yüksek seyreden enflasyona dair geliştirdikleri “hissedilen” ifadesiyle, hemen herkesin diline düşmüş, ürettiği veriler eleştiri konusu olmuş, bağımsızlığı sorgulanır, ilan ettiği rakamların taraflı olduğu söylenir hale gelmiş… Belli ki TÜİK’in bir itibar restorasyonuna ihtiyacı var.
SEFALET ÜZERİNDEN İLİŞKİ SONLANMALI
En çok zikredilen ve tartışılan verilerine bakıyoruz; enflasyon ve işsizlik. Bu ikisinin bileşeninden oluşan veriye; “sefalet endeksi” deniyor. Nitekim dünya sefalet sıralamasında Türkiye, ilk 10’da yer alıyor. TÜİK algısı ne yazık ki sefalet (işsizlik+enflasyon) üzerinden yürümektedir. Yazık değil mi?
Bilinen gerçek şudur; ölçemezsen bilemezsin, bilemezsen yönetemezsin. TÜİK de bizim ölçüm merkezimizdir ve onun ürettiği istatistikler güvenilir olmak zorundadır. ENAG, İTO eğer enflasyon için giderek TÜİK yerine kullanılır olmuşsa, “Merkez Bankası gibi rasyonele dönmesi” gerekiyor.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Peki, rasyonele nasıl dönecek?
Toplumla ilişkisini enflasyon ve işsizlik rakamı üzerinden kurmanın dışına çıkarması ve yeni verileri cazip hale getirmesi gerekiyor. Dili sürekli sorunlar üzerinden kurarsan, halkın gözünde “kötü haberci” durumuna düşersin. İşsizlik de enflasyon da sevilmeyen, ürkütücü, hoş olmayan verilerdir.
Oysa üretim, tarım, orman varlığı, sosyal hayat, ticaret dünyası, demografi gibi çok sayıda alanda “işsizlik ve enflasyon gibi” itici olmayan veriler söz konusudur. Toplum, onunla en fazla hangi veriyle iletişim kuruyorsan, seni öyle belleyecek, algısını da bu boyutta şekillendirecektir.
Veri okuryazarlığı artırılabilir mi?
Anadolu’da, üniversitelerde veri okuryazarlığı seminerleri düzenlenmeli ve periyodik olarak yapılmalı. Ancak bu şekilde bir veri okuryazarlığı gelişebilir. Ekonomi, her birimizi finansal okuryazar olmaya zorlamaktadır. Sağlıklı karar verebilmek için veri okumayı da bilmek gerekiyor.
Mademki TÜİK bizim veri üreticimizdir, onun ürettiklerini nasıl kullanacağımızı, sitesinden nasıl faydalanacağımızı anlatabilir. Misal ticaret sanayi odaları, STK’larla “veri okuryazarlığı” programları düzenleyebilir. Bu durum, TÜİK’in toplumla bütünleşmesini sağlayacak, algısını düzeltecektir.
NOT
HALKA DOKUNAN İSTATİSTİKLERE İHTİYACIMIZ VAR
TÜİK’in fondötenli verilerden kurtulması yeniden itibarını inşa etmesi açısından önemli. İlan ettiği rakamların gerekçesini de açıklamalı. Kırılımları ile vermeli. Ayda bir kez “istatistik günü” yapmalı. Ayın ortasına doğru düzenli basın toplantıları ile bunu desteklemeli.
TÜİK Başkanını tanımıyoruz. Nasıl bir yaklaşımı var bilmiyoruz. TÜİK nasıl okunur? TÜİK nasıl kullanılır eğitimleri verilmeli. TÜİK’te, google’da dolaşır gibi dolaşmamız gerekir. Oysa ancak uzmanının kullanabileceği, kullanışsız hale gelmiş bir sistematikte yürümeye devam ediyoruz.
TÜİK’i, öyle bir iletişimi olmalı ki; hayatımızın içerisine koymamız gerekir. İhtiyaç olan istatistikleri düzenli olarak takip edebileceğimiz veri setleri oluşturmalı. Mesela mobbing gibi istatistikler yayınlamalı. Anketlerle verileri desteklenmeli istatistikler. Halka dokunan istatistikler oluşturulmalı.
TÜİK’in; doğru ürüne, yeni ürüne ve diri&duru iletişime ihtiyacı var.