TÜİK 2026 yılından itibaren TÜFE’nin hesaplama yönteminde çok önemli bir değişikliğe gidecek. Yapılacak değişikliğin ne olduğu çok yüzeysel olarak ekim ayı sonunda duyuruldu, ayrıntılı bilginin ise ocak ayı TÜFE haber bülteniyle birlikte paylaşılacağı belirtildi. Yani bu konudaki ayrıntılar 3 Şubat 2026 tarihinde açıklanacak.
Yeni endekste iki temel değişiklik var. Birincisi TÜFE’nin 2003 olan baz yılı 2025 olarak değiştirilecek.
Ama ağırlıkların belirlenmesinde yaşanacak değişiklik çok daha önemli. Ağırlıklar şimdiye kadar hanehalkı bütçe anketi sonuçlarından elde ediliyordu. Oysa artık GSYİH’deki hanehalkı nihai tüketim harcamaları esas alınacak.
TÜİK’in bu konudaki açıklamasında yapılacak değişikliğin TÜFE’nin yeniden oluşturulması olmadığı, yalnızca mevcut tarihsel verilerin yeni sınıflama yapısına uygun şekilde yeniden gruplandırılmasını ifade ettiği belirtilmiş ve daha sonra şöyle denilmişti:
“Hâlihazırda TÜFE’de kullanılan tüm harcama düzeylerinde ağırlıkların ana kaynağı hanehalkı bütçe anketidir. Yeni TÜFE serisinde ise grup düzeyindeki ağırlıklar, hanehalkı tüketim eğilimlerini daha kapsamlı ve güncel biçimde yansıtan ulusal hesaplar hanehalkı nihai tüketim harcamaları verilerinden elde edilecektir. Alt düzey ağırlıklar ise hanehalkı bütçe anketi ile belirlenmeye devam edecektir. Bu yapı sayesinde, endeksin hem bütünsel hem de ayrıntılı tüketim kalıplarını daha iyi yansıtması hedeflenmektedir.”
Acaba?
Bu düzenlemeyle endeksin tüketim kalıplarını daha iyi yansıtması, dolayısıyla daha sağlıklı bir enflasyon oranı ortaya koyması hedefleniyor olabilir de, pratikte böyle bir sonuç elde etmek mümkün olacak mı, olmayacak mı, sorun burada…
Ayrıca bu düzenleme tüketim kalıplarını daha iyi yansıtacaksa niye Avrupa Komisyonu’nun kararı beklendi? Çünkü TÜFE’deki değişiklik TÜİK’in kendi başına aldığı bir karar değil; bu, Avrupa Komisyonu’nun kararı ve bu karar TÜFE ağırlıklarının ana kaynağının “ulusal hesaplar hanehalkı nihai tüketim harcamaları” olmasını zorunlu kılıyor.
Kararın kime ait olduğu konusu bir yana sonucun ne olabileceğine dönelim…
Bu yeni düzenlemeyle birlikte tüketici fiyatlarındaki artış Avrupa ülkelerinin genelinde daha iyi ölçülecek olabilir. Kaldı ki o ülkelerde enflasyon hangi düzeyde ki daha iyi bir ölçüm kayda değer bir fark yaratsın.
Peki ya Türkiye’deki ölçümün kalitesi ne olacak; daha sağlıklı oranlar mı göreceğiz, yoksa Türk halkının çoğunluğu için daha aleyhte oranlar mı çıkacak ortaya?
Bunu ancak TÜFE’deki mevcut ağırlıkları, ulusal hesaplardan gelecek hanehalkı nihai tüketim harcamalarının oranıyla kıyaslayarak görebiliriz.
Dar gelirlinin aleyhine
Türkiye’de özellikle dar gelirli kesimlerin açıklanan enflasyon oranına inanmamalarının altında yatan en büyük etken TÜFE’deki harcama kalıbıyla kendi harcama kalıplarının pek uyuşmaması.
TÜFE’deki harcama gruplarının ağırlığı Türkiye ortalamasını gösteriyor. Doğru ya da yanlış; gerçekçi ya da değil; bu oranlar Türkiye ortalaması…
Oysa dar gelirli kesimler daha çok gıda ve barınmaya, yani konutla ilgili harcamaya para ayırmak durumunda kalıyor.
Dolayısıyla bu iki grubun, özellikle de gıdanın ağırlığı yeni düzenlemeyle artacak mı, azalacak mı, bu merak ediliyor.
Hemen söyleyeyim; gıdanın ağırlığı azalacak. Ama GSYİH’den gelecek ağırlık yeni bir düzenlemeyle ya da yaklaşımla değiştirilmezse…
Çok büyük bir fark ortaya çıkmayacak belki ama en azından fark gıdanın payı aleyhine olacak.
Eğer GSYİH’de verisi belli olan son yılın, yani 2024’ün ağırlıkları kullanılırsa gıdanın ağırlığı yüzde 21,72 olacak. Oysa TÜFE’de gıdanın mevcut durumdaki ağırlığı yüzde 24,97. Arada 3,25 puanlık fark var.
GSYİH’deki ağırlıklar için 2024 değil de önceki yılların ortalaması alınırsa fark biraz değişebilir. O yüzden tabloda son beş yıllık ortalama ağırlıklar da yer alıyor.
Güvensizlik daha da büyüyecek
TÜFE oranlarına mevcut durumda bile çok büyük güvensizlik var. TÜFE, yeni ağırlıkların etkisiyle daha düşük çıktığında bu güvensizlik daha da artacak.
Kaldı ki oran, fiyat artış hızı gerçekten yavaşladığı için düşük çıksa bile bu durum hemen yeni ağırlıklara bağlanacak.
Yeni ağırlıklarla vatandaşa “Sen aslında gıdaya harcamanın dörtte birini değil (örneğin) beşte birini ayırıyormuşsun, artık hesaplamayı ona göre yapacağım” dediğiniz zaman, aslında gıdaya harcamasının en az yarısını ayırmak durumunda olan vatandaşın ne düşüneceğini tahmin etmek hiç zor olmasa gerek.
Bu da gelecek yıl TÜİK’e dönük eleştirilerin dozunun çok daha fazla olacağının işareti.
