Yoğun bir biçimde spor müsabakalarını izlerken teknoloji ve gelecek üzerine düşünmeden edemedim. Acaba bizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Savaş dönemleri teknolojinin en hızlı geliştiği ve ardından yeni düzenlerin ortaya çıktığı tarihi süreçlerdir. Bugünün dünyasında da benzer bir sistem geçerli olsa da, haberleşme olanaklarının gelişmesine bağlı olarak daha kansız süreçlerle bu dönüşümleri anlama fırsatı buluyoruz. Bu, savaşların ortadan kalkması anlamına gelmese de Wilhelm Reich’ın küçük adamına gelişmeleri anlatmak ve kafasında yeni bir gerçeklik resmetmek için büyük emeklerin harcandığı bir dünyayı da ortaya çıkarıyor.
İşte o dünyada anlatılanların yanında ayrıntıları yakalamak asıl gerçeğe ulaşmak açısından önemli bir araç sunuyor. Televizyondan akıllı telefona ilerlerken insanlar giderek, ufalan ekranlardan daha geniş dünyalara açılan kapıların önünde durmaya başlarken pencereden ya da çıktıkları sokaktan olaylara bakmaktan vazgeçti. Bu dönüşüm sürecinde insanların dokunabildikleri ise gerçeklik olmaktan çıkıp o küçücük ekran olmaya başladı. Görülen bu geniş dünya içinde insanların anlayabildiklerinin sınırları ise giderek daraldı.
Bu kadar datayı elde edip bu kadar sığ kalınmasının nedeni, başka türden bir bombardıman: enformasyon bombardımanı. Bu, mangal yaparken arkadaşları ile gevezelik yapan birinin farkında olmadan ateşte elini yakması gibi bir durum oluşturuyor. Oysa ki mangalcının kazanma noktası, “pişmiş mi pişmemiş mi ona bakıyorum” mazeretiyle herkesten önce mangaldaki eti ağzına atabilmesidir; elini yakması değil.
Bunun enformasyon ve medya ile ilgili bir örneğini, daha önce Eurovision şarkı yarışması ile ilgili olarak anlatmıştım. 2023’te 67'ncisi düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nı İsveç'i temsil eden Loreen kazandı. Tattoo isimli şarkıyı seslendiren Loreen, topladığı 583 puanla Eurovision 2023'ün galibi oldu. Finalin ikincisi 526 puanla Finlandiya olurken Finlandiya'yı üçüncü sırayı alan İsrail takip etti. Ukrayna adına yarışan Tvorchi grubu ise Heart of Steel isimli şarkılarıyla yarışmada altıncı oldu. Biz yıllardır “bize haksızlık yapıldığı” iddiasıyla yarışmaya katılmıyoruz. Bu, yarışmanın temel özelliği düşünüldüğünde çok ilginç bir politika haline geliyor. Eurovision şarkı yarışması, Avrupa Yayın Birliği’nin (EBU) Avrupalı ülkelere yayın yapan ağının işlerliğini kontrol etmek üzere düzenlenen bir yarışmaydı. Üstelik cep telefonları ile oy veren halkın katılımını sağlamak için giderek artan ölçüde şova dönüşen ve bu şekilde ilgi çekmeye çalışan yarışmada haksızlık yapmak çok kolay değildi. Bütün bunlar bir kenara Eurovision Avrupa’da ne kadar kabul gördüğünüzün ve ne kadar etkili olduğunuzun da bir göstergesiydi.
Suyun köpüğünü oluşturan bu hak/haksızlık tartışmasını bir kenara bırakıp tarihe dönersek, Türkiye, 2003’teki yarışmada birinci olmuştu. Şu andaki iktidarın ilk yıllarına denk gelen bu gelişmenin yaşanmasının da önemli bir gösterge olduğunu düşünüyorum. Vikipedi bu konuyu “Kıbrıslı sunucu Türkiye'nin 8 puanını vermeden önce eliyle barış hareketi yapıp ‘Europe, peace to Cyprus’ (Avrupa, Kıbrıs'a barış) demiştir. Türkiye toplam 167 puan alarak ilk kez yarışmada birinci olmuştur.” ifadeleriyle kapsıyor. Bizim Kıbrıs Rum Kesimi ya da Güney Kıbrıs olarak andığımız coğrafya, bir yıl sonra önemli bir gelişmeye sahne oldu. Google’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanlık Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi kaynaklı olarak getirdiği sonuçta şu ifade yer alıyor: “Dolayısıyla Kıbrıs, de facto bölünmüş ada olarak 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliği'ne üye oldu.”
Teknoloji nimetinin hakkını vermek gerekiyor
Bunların hepsi teknoloji sayesinde ulaşabildiğimiz enformasyon. Gerek Eurovision şarkı yarışmasının yayınlanması ve gerekse bu bilgilere Google üzerinden ulaşabilmem teknolojinin nasıl bir nimet olduğunu bize hatırlatıyor. Bu deneyimde Vikipedi’nin hiç de işlevsel olmadığını görebiliyorum. Telefon rehberi gibi, herkes var ama aradığınızı bulmanız neredeyse imkânsız. Google’a dönüp ayrıntılı arama yaparak 2023 Eurovision sıralamasına ulaşabildim. İşe yarar sonuçlar genellikle, günlük haber sitelerinden geldi ama bunlar da “bu oldu, şu oldu” şeklindeki haberlerdi. Dolayısıyla üzerinde çalışılarak size aktarılan bu analizi ancak burada okuyabiliyorsunuz. Bu, bir önceki yazımda bahsettiğim (https://www.ekonomigazetesi.com/kose-yazisi/medyaya-yatirim-zamani-58276) yeni medya modelinin değerine daha fazla inanmamı sağladı. İhtiyar adamın bu gevezeliğinin ardından yeniden konumuza dönelim.
2023 Eurovision yarışmasında bir Avrupa ülkesi olmamasına karşın üçüncü olan İsrail’in, bu şekilde Avrupa’ya kabul edilmesinin ardından yaptıkları konusunda yorum yapmayacağım ama yaşanan süreç Avrupa’nın kendisini yeniden tanımlamasını gerektiriyor. Yaşlı kıta, ihtiyarlığın güvence odaklı bakış açısı ile askeri güvenlik ve enerji ihtiyacı/sürdürülebilirlik konusundaki değerlendirmelerini gözden geçirmeli.
Yarışmada ilk iki sırada yer alan 10,57 milyon nüfuslu İsveç ve 5,64 milyon nüfuslu Finlandiya konusunda ise güncel değerlendirmeler yapmam gerekiyor. Finlandiya, Avrupa basketbol şampiyonası Eurobasket’te Sırbistan’ı elemeyi başardı. İsveç ise, bize zor anlar yaşattı. Rastlantı mı: “Tanrı zar atmaz” diye bir söz olduğunu hatırlatırım.
Google’a sorunca iki ülke için ayrı ayrı şu yanıtları alıyorsunuz:
Finlandiya Cumhuriyeti, 4 Nisan 2023'te Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) üye oldu.
İsveç, 7 Mart 2024'te Kuzey Atlantik Antlaşması'na Katılım Belgesini sunarak NATO'nun 32. üye ülkesi oldu. Bizim Eurovision’a katılmama kararı ile kendimizi konumladığımız yer konusunda da yorum yapmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Ancak bu tavrın 5G süreci ile uyumsuzluk oluşturduğunu ifade etmek durumundayım. 5G’nin asıl değeri, uçtan uca 5G üzerinde çalışan bir yapı oluşturulduğunda ortaya çıkıyor. Bu sistem sadece hız, kapasite ve düşük gecikme ile tanımlanmıyor. Bir otoban gibi, üzerindeki farklı dilimlerde (slice) farklı ihtiyaçlar için farklı hız ve kapasite özellikleri tanımlanabilmesi ile de farklı bir sistem ortaya koyuyor. Bu sistemin benim açımdan en önemli özelliği, yüksek hız ve kapasitesi sayesinde bütün cihazların güncellemelerinin anında yapılmasına izin verecek olması. 2008 krizinden önce şirketlerin performansının üç aylık ve yıllık bilançoları ile ölçüldüğünü ve o zamanlar Lehman Brothers diye bir şirket olduğunu hatırlayanlar, 5G ile yaşanacak değişimin büyüklüğünü de ortaya koyuyor. O zihniyet, bugün ABD seçimlerinden bir gece önce seçim tahminleri ve kriptoların değerinin nasıl değişeceği konusunda yapılan yorumu değerli hale getiren teknolojik gelişmeler karşısında çoktan silindi gitti. Ancak bugün çevrimiçi oyun tutkunlarının ekranlarının donmaması ve daha hızlı reaksiyon göstermeye olanak sağlaması konusunda algılayabildiği yeni gerçeklik, hayatın kendisinin herkes için sürekli akışın olduğu bir yeni dünya anlamını taşıyor. Buna hiçbirimiz hazırlıklı değiliz. En hazırlıksız olanlar da, sosyal medya tepkisini etkisizleştirmek için interneti yavaşlatmak gibi çözümlere tevessül edenler. O zaman hepimizin bu yeni gerçekliğe kendimizi hazırlamak için çaba sarf etmesi gerekiyor.
Yine bugünlerdeki spor yayınlarından bazı örneklerle 5G dışındaki yeni gerçekliğin farklı boyutlarının altını çizip yazıya son vereceğim.
Gerçekler, inançlar ve teknolojiden büyüktür
- Turnuvalarda gördüğüm, milli takımların artık milli olmadığıdır. İnsan tiplerine bakarsanız herhangi bir belirleyici özelliğin bulunmadığını görebilirsiniz. Göçler ve nitelikli insan kaynağına olan ihtiyaç bunu zorunlu hale getirirken birlikte kazanma iştahı olan oyunculardan kurulu ekiplerin başarılı olduğunu görüyoruz. Bu durum, Gazi Mustafa Kemal’in tanımladığı biçimiyle “Ne Mutlu Türküm Diyene” ifadesinin değerini bir kez daha karşımıza çıkarıyor. Kazanmak için bunu canlandırmamız ya da aynı anlamda bir yenisi için çalışmamız gerekiyor.
- Güçlü gelenekleri olan ülkelerin takımları, inandıkları ve geçmişte kazandırdığını gördükleri yöntemleri unutmayı başaramıyor ve sonunda yeniliyorlar. Bu yaklaşım bir yere kadar götürse de, zirveye ulaştırmıyor. En çarpıcı örneği, Brezilya’nın kadın voleybol takımının Gabi’nin ısrarına teslim olmasıydı. Örnekler çoğaltılabilir. Japon kadın voleybol takımının başındaki Ferhat Akbaş’ın bu engeli aştığı ölçüde başarılı olduğunu görüyorum.
- Türk milli takımlarını yabancıların yönetmesi, bana Kurtuluş Savaşı öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nu hatırlatıyor. Bu kadar fedakâr ve başarılı oyuncudan bahsederken bunların hiçbirinin teknik direktörlüğe yükselememesini şaşırtıcı buluyorum.
- Basketbolda erkeklerdeki başarımızın her şeyden çok Ergin Ataman’a bağlı olduğunu düşünüyorum ve bu, bir önceki önermemin üzerinde daha fazla düşünmeyi de gerektiriyor. Kendisi, sadece alışılmadık oyun taktikleri ile milli takımı zor durumlardan kurtarmakla kalmıyor; aynı zamanda oyuncularının tepkilerinde “artistlik” yaptığı durumlarda da gaz almayı biliyor.
- Erkek basketbolundan devam edersem, Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu’nun Hepsiburada ile sponsorluk anlaşması imzalarken sarf ettiği “Türk basketbolunu sadece sportif olarak değil, finansal olarak da sağlam bir zemin üzerine oturtmayı hedefliyoruz” deyip bunun sportif başarı için şart olduğuna işaret etmesinin doğruluğu, bugünkü sonuçlarda kendisini göstertiyor.
- İnsan yetiştirmek yerine parası ile satın alarak güçlü takım oluşturma yaklaşımının belirli bir izleyici kitlesini tatmin etme dışında anlamı olmadığını düşünüyorum. Bu konuda en kötü örneği oluşturan futbol kulüplerimiz inşaat projeleri ve sermaye artırımları ile yarattıkları kaynakla pahalı transferler yaparak kendilerini sürdürmeye çalıyor. Roma’nın arenaları full çekiyordu ama bu Roma İmparatorluğu’nun ortadan kalkmasını engelleyemedi.
- Bunları bilmeden, anlamadan ve üzerinde düşünmeden ne ekonomide ne teknolojide ne de ekonomide muasır medeniyeti yakalama şansımız bulunmuyor. Bugün Eurobasket Letonya’nın başkenti Riga ile Kıbrıs’ın Limasol kentinde gerçekleşiyor. Ben çocukken Limasollu Naci’nin eğitim setleri birçok kişinin İngilizce ile tanışmasını sağlamıştı. Şimdi maçları izleyen birçok kişi Limassol diye yazılan yerini neresi olduğuna dikkat etmiyor olabilir. Tıpkı yıllar önce kış oyunlarının yapıldığı Sarajevo’nun Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna olduğunu anlamamamızda olduğu gibi. 5G’nin de içinde yer aldığı yeni gerçeklik bu tür farkında olmama durumlarını affetmeyecek.
- Telgrafın telleri ile kurtuluş savaşı kazanmış bir liderin ülkesinde yaşayan bir şeyden habersiz insanlar olarak gerçekleştireceğimiz performansı zaman sınayacak. Skoru takip eden başarısız bahisçiler mi olacağız yoksa zafer mi kazanacağız?