Global Impact Investing Network Raporu net bir mesaj veriyor: Etki yatırımı artık niş değil, ana akım. Sermaye, iklim krizini derinleştiren iş modellerine de toplumsal faydayı artıran yeniliklere de aynı hızla ölçek kazandırabiliyor. Dolayısıyla bugün kritik soru şu: Sermaye hangi geleceği fonlayacak? Bu sorunun cevabı yalnızca finans dünyasını değil; gezegenin ve gelecek kuşakların kaderini de belirleyecek.
Küresel krizler derinleşirken sermayenin yönü yeniden şekilleniyor. Etki yatırımı pazarı, ekonomik dalgalanmalara rağmen büyümeye devam ediyor. Ancak bu büyümenin toplumsal adalet ve şeffaflıkla birlikte gelişmesi gerekecek. Global Impact Investing Network’ün (GIIN) yayımladığı State of the Market 2025 raporu, etkisi ölçülebilir sosyal ve çevresel faydayı hedefleyen yatırımların giderek güçlendiğini ortaya koyuyor. Rapora göre etki yatırımları pazarının yıllık bileşik büyüme oranı son altı yılda yüzde 21'ken, geleneksel piyasalardaki büyüme yalnızca yüzde 5 seviyesinde kalmış durumda. Bu, sermayenin sadece kâr arayışında olmadığını, dünyayı dönüştürme isteğinin de giderek güçlendiğini gösteriyor.
Etki yatırımcılığı ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelerde konumlanıyor
Rapor, yatırımcıları harekete geçiren motivasyonları da net biçimde ortaya koyuyor. Yatırımcıların yüzde 43’ü, etki yatırımını en çok misyon uyumu nedeniyle tercih ediyor. Ancak bu tablo, finansal getiri beklentisinin geri planda kaldığı anlamına gelmiyor. Bu yıl yatırımcıların yüzde 58’i, potansiyel finansal performansı potansiyel etki performansının önüne koyduğunu belirtiyor.
Rapor, etki yatırımcılarının coğrafi dağılımına dair önemli veriler de sunuyor. Rapora göre, küresel çapta araştırmaya katılan 429 kuruluşun yüzde 87’si bugüne kadar en az bir etki yatırımı gerçekleştirmiş durumda. Bu kuruluşların yüzde 85’i yüksek gelirli ülkelerde faaliyet gösteriyor. Merkezlerin dağılımına bakıldığında, Kuzey Amerika yüzde 35 ile ilk sırada gelirken, onu Batı Avrupa yüzde 21 ve Kuzey Avrupa yüzde 13 ile izliyor. Bu tablo, etki yatırımcılığının hâlâ ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelerde konumlandığını gösteriyor.
Yatırımların çoğu özel piyasalarda
Etki yatırımı yapan kuruluşların yüzde 73’ü özel piyasalara odaklanırken, yalnızca yüzde 6’sı kamu piyasalarına ağırlık veriyor. Bu durum, sosyal ve çevresel etki yaratma motivasyonunun özellikle girişimler, özel şirketler ve proje finansmanı üzerinden şekillendiğini ortaya koyuyor.
Etki yatırımı yapmamış olan 55 kuruluş, bunun başlıca nedenlerini şöyle sıralıyor: Yüzde 24 ile kaynak eksikliği, yüzde 18 ile müşteri talebinin yetersizliği yüzde 16 ile hissedar ilgisinin sınırlı olması ve sektörel bilgi ve uzmanlık eksikliği. Bu sonuçlar, etki yatırımı pazarındaki büyümenin yalnızca finansmana değil, farkındalık ve yetkinlik gelişimine de ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
Etki yatırımında küresel adalet arayışı devam ediyor
Raporun verileri, sermayenin daha adil bir biçimde dağılmasının önünde hâlâ önemli engeller bulunduğunu ortaya koyuyor. Etki yatırımı pazarı büyüyor ancak coğrafi yoğunlaşma, en büyük dönüşüm ihtiyacı olan bölgelerin fonlara daha zor eriştiğini düşündürüyor.
GIIN’in bulguları, etki yatırımlarının geleceği için yeni bir tartışma başlatıyor: Sadece etki yaratmak yetmez; etkiden kimlerin yararlandığı da önemli…
“İyi olan kârlı olmaz” önyargısı çürüyor
Veriler oldukça çarpıcı. Etki yatırımlarının finansal getirileri pek çok varlık sınıfında geleneksel yatırımları geride bırakıyor. Bu da uzun yıllar süren “iyi olan kârlı olmaz” önyargısını çürütüyor. Yatırımcıların yüzde 90’ı etki performansından, yüzde 72’si finansal performanstan memnun. Etkide memnuniyet seviyesinin daha yüksek olması ise toplumsal faydaya hizmet etmenin yarattığı güçlü motivasyondan kaynaklanıyor.
Enerji ve tarım öne çıkıyor
Etki yatırımı kaynakları en fazla yüzde 21 ile finansal kapsayıcılık ve yüzde 20 ile enerji alanlarına yönelmiş durumda. Enerji sektörü, yatırımcıların yüzde 57’sinin portföyünde yer alarak en çok hedefl enen sektör konumunda. Tarım, sağlık ve su-temizlik alanları da önemli yatırım artışı bekleyen sektörler arasında. Bu alanlar küresel sürdürülebilirlik hedefl eri açısından stratejik öneme sahip. Dolayısıyla sermaye, iklim kriziyle mücadelede önemli bir kaldıraç görevi üstleniyor. Bu arada, etki yatırımları özellikle yüzde 56 ile düşük gelir grupları ve yüzde 19 ile kadınlar üzerinde yoğunlaşırken gençler yalnızca yüzde 7 oranında fon desteği alıyor.
Sektörün en büyük tehlikesi: Impact Washing
Etki yatırımlarında hızlı büyüme beraberinde riskleri de getiriyor. Yatırımcıların yüzde 62’si, sektörün en önemli sorununun “impact washing” olduğunu, yani vaat edilen etki ile gerçek etki arasındaki farkın giderek büyüdüğünü belirtiyor. Şeff afl ık, etki ölçümü ve ortak standartlar bu noktada kritik. Aksi takdirde güven kaybı, sektörün büyümesini frenleyebilir.
Ormansızlaşmayı engellemenin 10 yolu
Ormansızlaşmayı Tetikleyen Arazi Kullanımını Sınırlamak: Tarım, madencilik, yerleşim ve sanayi yatırımlarında sıkı planlama ve etki değerlendirme zorunlu olmalı. Orman alanlarının amacı dışında kullanılmasına net sınırlar getirilmeli.
Sürdürülebilir Tarım Uygulamaları: Tarımsal verimliliği artırmak. Bozulmuş arazileri yeniden tarıma kazandırmak. Monokültür yerine agroekoloji ve agroormancılık yöntemlerini yaygınlaştırmak. Böylece çiftçilerin ormanı açarak yeni alan kazanma ihtiyacı azaltılır.
Ormanların Ekonomik Değerini Tanıyan Politikalar: Karbon kredileri, ekosistem hizmetleri ödemeleri ve doğa bazlı çözümler ile “korumanın kazandırdığı” modeller geliştirilir.
Kaçak Kesimle Etkin Mücadele: Uydu, drone ve haritalama gibi dijital izleme yapılabilir, yaptırım gücü yüksek cezalar uygulanabilir. Böylelikle, izlenebilir tedarik zincirleri oluşturulur.
Yerel Halkı Güçlendirmek: Orman ekosisteminin gerçek koruyucuları çoğu zaman yerel topluluklar: Kooperatif modelleri, katılımcı orman yönetimi, geleneksel bilgi ile modern koruma yöntemlerinin birleşimi, toplum kazanırsa orman da kazanır.
Kağıt ve Odun Tüketimini Azaltmak: Geri dönüşüm oranlarının artırılması. FSC gibi sertifikalı orman ürünlerinin teşvik edilmesi. Dijitalleşme ve verimli kullanım. Tüketim alışkanlıkları değişmeden koruma mümkün değil.
Ekonomik Teşviklerin Doğa İçin Tasarlanması: Zararlı sübvansiyonlar kaldırılmalı, iklim uyumlu yatırımlar ve yeşil ekonomiler teşvik edilmeli.
- Bozulmuş Ormanların Restorasyonu: Yeniden ağaçlandırma değil, ekosistem restorasyonu. Doğanın kendini yenileme gücü desteklenmeli.
İklim Politikalarında Ormanlara Stratejik Rol: Ulusal emisyon azaltım planlarında yutak alanları güçlendirme hedefl eri artırılmalı. Ormanlar yalnızca doğa değil, iklim güvenliği meselesi.
Tüketici Bilinci ve Şeffaf Tedarik Zincirleri: Palm yağı, soya, sığır eti gibi orman kaybına yol açan ürünlerde: Etiketleme, doğrulanabilir sürdürülebilirlik standartları, tüketici farkındalık kampanyaları oluşturulabilir