MALATYALI İş İnsanları Derneği’nin (MİAD) 16’ncı genel kurulunda Yunus Akdaş’ın yeniden Genel Başkan seçilmesinin ardından Divan Başkanı Naci Ekşi, toplantının konuk konuşmacısı İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç’i kürsüye davet etti.
Avdagiç, MİAD’daki konuşması için şu çerçeveyi belirledi:
- Kriz dönemlerini başarıya dönüştürmek…
Söze fahri hemşerisi olduğu Malatya’dan girdi:
- Malatya’nın rengi olmasaydı, herhalde Türkiye mozaiği hep eksik kalırdı. İstanbul’un da girişimci ruhu nakıs olurdu. Malatya, İstanbul’un mayasını karan şehirlerimizin başında gelir. İstanbul’da yaşayan 420 bini aşkın Malatyalı, İstanbul için, Türkiye için çalışıyor.
2026 yılına girmeye hazırlanırken, çok kutuplu ticaret düzeninin Türkiye için lojistik, üretim ve enerji geçiş yollarında hem stratejik fırsatlar hem de riskler barındırdığını belirtti:
- Dezenflasyon süreci devam ederken, Türkiye ekonomisi dirençli görünümünü korumaya çalışıyor. Enflasyondaki yavaşlama ve finansal istikrarla birlikte parasal aktarım mekanizmasında kısmi iyileşme, enflasyonda zor dönemin geride kaldığına işaret edediyor.
Enflasyonla mücadelenin ekonomide temel öncelik olmaya devam ettiğinin altını çizdi:
- İki yıldır dezenflasyon politikası uyguluyor ve fiyat istikrarını yeninden tesis etmeye çalışıyoruz. Bunun anlamı, “sıkı para ve maliye politikaları” uygulanması demek. Ekonominin daralması demek. Finansmandan başlayarak bir dizi sorunlarla karşılaşılması demek.
Bu süreçte dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı:
- Ayakta kalabilmek,
- Çarkları durdurmamak,
- Üretimi devam ettirmek,
- Rekabetçiliği kaybetmemek önemli.
Şirketleri sağ salim “güvenli liman”a ulaştırmanın önemine değinip sürdürdü:
- Biz bir yandan ekonomi yönetimlerinden sorunlara çözüm üretmesini talep ederken, diğer yandan kendimize şu soruyu sormalıyız: Benim firmam bu krizi, bu kritik dönemi nasıl fırsata çevirir?
Sorunun yanıtı için Çin’e uzandı:
- Çincede “krizi” ifade eden kelime iki sembolden oluşur. Birincisi “meydan okuma”, ikincisi “fırsat” anlamına gelir. Çinliler her krizin içerisinde bazı fırsatları taşıdığını bilir ve onu fırsata çevirir. Biz de dünyadaki kriz ve ekonomimizdeki sıkıntıya bu gözle bakabilmeliyiz.
Böylesi dönemlerde “Her şeyi yapmanın çok basitleştiğini, ancak basit şeyleri yapmanın zorlaştığını” vurguladı:
- Karar alma sürecini hızlandırmak için bize yol gösterecek ilke ise “basitlik yasası” olarak bilinen “Occum”ın “Usturası”dır. Bir sorunun çözümü için onlarca fikir olduğunda bu ilke der ki:
En basit açıklama, büyük ihtimalle doğru olandır.
Gereksiz ayrıntılar elimine edilirse doğru yaklaşımı bulmak mümkün olur.
Bu noktada önerilerini ortaya koydu:
- Bu süreci zorluk dönemi olarak değil, aynı zamanda kurumsallaşma, verimlilik ve rekabet gücü artışı için bir fırsat penceresi görelim.
- Nakit akışlarını etkin ve disiplinli biçimde yönetmek, finansal dayanıklılığı artıracak tedbirler almak ve maliyet kontrolünü sistematik hale getirmek önem arz ediyor.
- Bu süreçten yeni başarı hikayeleri çıkarmak mümkün. Yeter ki çağın dili dijitalleşme ve verimlilik artışını destekleyen modellere yatırım yapalım.
- Kur-enflasyon makası sebebiyle fiyatlarda rekabetçiliğimizin azalmasına karşı farklı rekabetçilik unsurlarını öne çıkarmaya gayret edelim.
- Finansmana erişim, iş dünyamız açısından en hassas başlıklardan biri. Bu süreçte KOBİ’lerimizin finansman sıkıntısının hafifletilmesi ve nakit akışının desteklenmesi açısından “TOBB Nefes Kredisi” gibi mekanizmaların çoğaltılması önemli.
TOBB’un ve İTO’nun bu konuda yoğun gayret gösterdiğinin altını çizip İkinci Dünya Savaşı döneminden mesaj seçti:
- Dünyanın içinden geçtiği bu krizler ve tuhaflıklar dönemine, İkinci Dünya Savaşı’na yol gösteren bir sözle bakmalıyız. Savaş sürecini Birleşik Krallık adına büyük başarıyla yöneten Winston Churchill’in “İyi bir krizi asla ziyan etmeyin” sözü şirketlerimize yol göstermeli.
Ardından yeniden tavsiyelerine geçti:
- Belirsizliklere teslim olmayıp bütün ekibimizle yeni bir motivasyon oluşturup istikametimizi gözden geçirmeliyiz. Sürece teslim olmak yerine süreci yönetmeliyiz.
- Veriye dayalı karar alma ve teknolojiyle yönetim becerilerini öne çıkarmalıyız. Yapay zeka, büyük veri ve otomasyon süreçlerinin hızla yaygınlaştığı günümüzde, yöneticiler hem teknolojiye hakim olmalı, hem de insan unsurunu bu dönüşümün merkezinde tutmalı.
“Çıkış yolu”nu şöyle tanımladı:
- Çıkış yolu, dış pazarlara ve verimliliğe odaklanmaktır. Bunun için her imkana sahibiz. Küresel değer zincirinde daha üst basamaklara çıkma kapasitemiz çok yüksek. Ciddi bir üretim gücü ve potansiyeline sahibiz.
MİAD üyesi iş insanlarının bir bölümünde Avdagiç’i dinledikten sonra, “sıkıntılı günler uzun sürecek gibi görünüyor” kanısı oluştu.
Özellikle KOBİ’ler, yaşanan krizi, sıkıntılı günleri fırsata çevirme becerisini gösterebilir mi?
Bu beceriyi gösteremeyenlerin sıkıntılı günleri atlatma şansı olur mu?
‘Yeşil Mutabakat’ı kulak ardı yapacak durumda değiliz
İSTANBUL Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, MİAD Genel Kurulundaki konuşmasında Avrupa “Yeşil Mutabakatı”na da dikkat çekti:
- “Yeşil Mutabakat”, en büyük ticari ortağımız AB ile ilişkileri yeniden tanımlayan, üretim ve ihracat modellerimizi kökten değiştiren, ticaret ve finansmanı yeniden şekillendiren bir belgedir. TÜİK verilerine göre 2024’te ihracatımızın yüzde 41.4’ünü AB ülkelerine yaptık.
Türk iş dünyasının “Yeşil Mutabakat”ı kulak ardı edecek durumda olmadığının altını çizdi:
- 1 Ocak 2026’da başlayacak olan “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması”nın maliyeti var. Bu uygulama, “demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen” gibi enerji yoğun sektörlerde öncelikle devreye girecek.
TÜSİAD’ın araştırmasından şu veriyi anımsattı:
- TÜSİAD’ın araştırmasına göre, eğer “Yeşil Dönüşüm”e uyum çalışmaları yapmazsak, 2030’a kadar GSYİH’nin yüzde 2.7-3.6’sı arasında kaybımız olacak. Bu konu çevre yükümlülüğümüz kadar rekabet gücümüz açısından da büyük önem taşıyor.
Sanayi tesislerinin karbon yoğun süreçlerini azaltacak şekilde modernize edilmesinin şart olduğunu kaydetti:
- Bu modernizasyon kısa vadede maliyetli görünse de uzun vadede hem karbon maliyetinden korunma hem de fonlar, yeşil tahviller ve sürdürülebilir finansman kanallarına erişim bakımından ciddi kazanç sağlayacak.
Bakırcılıkla yola çıktı tarım için drone üretimine uzandı
AMBALAJ Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir’le 22-25 Ekim 2025 tarihleri arasında TÜYAP’ta düzenledikleri “Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı”nı gezerken Kayalar Şirketler Grubu’nun standına da uğradık.
60 yıl önce bakırcılıkla yola çıkıp endüstriyel mutfak ve ambalaj sektörlerine uzanan Kayalar Şirketler Grubu’nun standında drone sergilenmesi dikkatimizi çekti. Kayalar Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Kaya, heyecanla bilgi verdi:
- Türkiye tarımının teknolojik dönüşümüne katkı sağlamak için çalışıyoruz. İlaçlama, sulama ve taşıma alanlarında yerli ve milli ekipman geliştirilmesi, tarımda verimliliğin artırılması ve çiftçilerimizin ihtiyaçlarının karşılanması hedefimizdir.
Stantdaki drone’un arkasındaki ekranda akan görüntüye işaret etti:
- Bitkinin fide döneminden meyvenin tomurcuk haline, tohum yüzeylerinin ilaçlanmasından don riskine karşı korumaya kadar pek çok kritik aşamada kullanılabilen endüstriyel tarım drone’ları ve ekipmanlarımız ile sahadayız.
Drone başındaki kısa sohbetimizi şu mesajla noktaladı:
Türk sanayisinin ileri teknoloji çözümleriyle dünya pazarında güçlü bir yer edinmesi için üretmeye, geliştirmeye ve değer katmaya devam ediyoruz.
