Son günlerde ekonomide öyle “derin ve detaylı” analizler yapılıyor ki sokaktaki vatandaş muhtemelen “Bunlar ne konuşuyor, neyin peşinde” diye düşünüyor.
İşleri giderek daralan esnaf ne yapacağını bilemiyor; KOBİ sahipleri kabus görüyor. Hele hele Merkez Bankası “Konkordato talebinde bulunan şirketler Türkiye ekonomisinde çok büyük bir yer tutmuyor” yaklaşımı sergileyince karamsarlık daha da arttı. Herhalde zor durumdaki şirketlerin sahipleri artık tümüyle gözden çıkarıldıklarını düşünmeye başladı.
Sokaktaki vatandaş ve reel sektör bunları yaşarken geçen perşembeden beri süregelen bir tartışma var. Merkez Bankası’nın enflasyon hedefini sabit tutma, buna karşılık gerekmesi halinde tahminini değiştirme kararı konuşuluyor. 2025 için hedef yüzde 24’te tutulurken tahminin yüzde 25-29 arası ilan edilmesinin mantıksızlığı üstünde duruluyor. “Sabit hedef- değişken tahmin uygulaması bir takvim yılı başında başlatılsa daha iyi olurdu” görüşü dile getiriliyor.
Bu arada Merkez Bankası’na dönük eleştiriler karşısında cansiparane savunma sergileyenlere rastlanıyor. Merkez Bankası’nın bu kararının tartışmasız doğru olduğunu savunan “uzman” bazı isimler, kendileri gibi düşünmeyenleri cahil olmakla suçlayacak düzeye inebiliyor. Kim ne diyebilir ki, herkes elbette istediği düzeye inme özgürlüğüne sahip.
Girişte de vurguladım ya, vatandaş olan biteni, bu tartışmaları uzaktan izliyor ve “Bunlar ne diyor” diye düşünmeden edemiyor. Toplumda yoksulluk giderek derinleşirken genç nüfus çok daha büyük bir derde sahip. Onlar iş peşinde, iş!
NENİ ORANI YÜZDE 27
15-34 yaş grubu genç nüfus sayılıyor. TÜİK’in dün açıkladığı veriler, bu yaş grubundaki nüfusun yılın ikinci çeyreği itibarıyla 24 milyon olduğunu ve bu 24 milyon kişinin 6,5 milyonunun ne eğitimine devam ettiğini, ne çalıştığını gösteriyor. Yani 6,5 milyon kişi ne eğitimde, ne istihdamda, kısaca NENİ!
Ya da başka bir ifadeyle bu 6,5 milyon genç boşta geziyor. Oran yüzde 27. Her 100 gençten 27’si ne okuyor, ne çalışıyor; adeta hiçbir şey yapmıyor.
Ne eğitimde ne istihdamda olanların oranı 15-24 yaş grubunda yüzde 22,1, 25-29 yaş grubunda yüzde 31,3, 30-34 yaş grubunda yüzde 31,5 düzeyinde.
NENİ oranında son beş yılın verilerine bakınca 2021’e göre bir iyileşme olduğu dikkati çekiyorsa da, 2021’de pandeminin etkisinin hâlâ sürdüğünü ve oranların bu yüzden o yıl yüksek seyrettiğini dikkate almak gerekir.
ÜNİVERSİTE MEZUNLARININ YÜZDE 28’İ
Ne eğitimde ne istihdamda olan 15-24 yaş grubundaki nüfusun bitirilen eğitim düzeyine göre dağılımına ilişkin veriler de işsizlik sorununun boyutu hakkında can sıkıcı gerçeklere işaret ediyor.
Bu yaş grubunda yükseköğretim görmüş olanların yüzde 28’i işsiz. Bu oranı yorumlarken şu hataya düşmemek gerekiyor. “Daha üniversite eğitimi devam eden milyonlarca genç var, işsizlik tabii ki yüksek görünür” denilemez; çünkü unutulmasın, bu oran ne eğitimde ne istihdamda olanları kapsıyor. Dolayısıyla hâlâ eğitimine devam edenler zaten bu değerlendirme içinde yer almıyor.
TÜİK verilerine göre ikinci çeyrek itibarıyla üniversite eğitimini tamamlamış 25 yaşından küçük genç sayısı 1,2 milyon. Bu gençlerin de yüzde 28 oranındaki 334 bini işsiz.
Üniversite mezunu erkek sayısı 438 bin, bunların yüzde 23,6 oranında 103 bini henüz iş bulabilmiş değil.
Kadınlarda ise tablo daha karanlık. Üniversite mezunu 25 yaşından küçük kadın sayısı 754 bin ve bunların yüzde 30,6 oranında 231 bini işsiz.
Burada akla “Neredeyse bir milyon atanmayan öğretmen var, bu sayılar az” düşüncesi de gelebilir ama bu sayının 25 yaşından küçük üniversite mezunlarını kapsadığını hatırlatmak isterim.