Yahu, (kriz dönemleri dışında) ekonomiler büyürken sürekli GSYH rekoru kırılır, tüketim de ihracat da rekor kırar.
Yok, peşi sıra patlak veren skandallardan söz etmiyorum. İçine düştüğümüz çukuru ha bire kazarak hep derine, yetmez daha daha derine inme marifetimizin rekor üzerine rekor kırmasından da bahsetmiyorum. Son zamanlarda aylık ihracat değerimiz her açıklandığında bir böbürlenme bir afra tafra. Neymiş; “bu ay da rekor kırmışız”. Komik…
Yahu, (kriz dönemleri dışında) ekonomiler büyürken sürekli GSYH rekoru kırılır, tüketim de ihracat da rekor kırar. Beteristan da kırar, Âlâistan da, Tanzanya da, İsviçre de, Özbekistan da, Türkiye de. Öyle olmasaydı bugün hâlâ dedelerimizin gelir düzeyinde olurduk; onların hayat standartlarında yaşardık. Beteristan’da da, Âlâistan’da da, Patagonya’da da, Tanzanya’da da, İsviçre’de de, Özbekistan’da da, Türkiye’de de. Ne var bunda?
Aylık değerlerle uğraşmayayım. Kısadan yıllık ihracat değerlerine bakayım. 1970-2024 dönemini alıyorum: 55 yıl söz konusu. Bu dönemin 41 yılında ihracatımız kendinden önceki yılların her birinden (dikkat: bir öncekinden değil, tüm önceki yıllardan) yüksek olmuş. En fazla rekor 1990-2009 döneminde: 20 yılın 18’inde rekor kırmışız. En az rekorun kırıldığı 10 yıllık dönem ise 2010-2019; beş yılı es geçmişiz. Bu yıl, ilk yedi ayda ihracatımız bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 5,3 arttı; anlaşılan 2025’te de rekor kıracağız. Ne var bunda?
İhracat ya da GSYH; önemli olan rekor kırmak değil, önemli olan şu: Birincisi, ne kadar arttıkları. İkincisi; ihracat için ihraç ürünlerinizin karşı taraf açısından ne kadar vazgeçilmez olduğu ve karşı tarafın geliri arttıkça sizden daha çok mal satın alıp almadığı. GSYH açısından da gelir dağılımı, ülkenin diğer ülkelere göre konumu, ülkede yaşayanların mutlulukları, akşam yatıp sabah kalktıklarında yeni bir skandalla karşılaşıp karşılaşmadıkları.
Hangi rekoru tercih ederdiniz?
Basit bir hesap: 55 yıllık bir dönem olsun yine (1975-2024 mesela). Kişi başına GSYH ortalama her yıl yüzde 1 artarsa, dönemin sonundaki kişi başına gelir düzeyi dönemin başındakine kıyasla yüzde 71 daha yüksek oluyor; eh işte. Ortalama hayat standardı yükseliyor ama çok fazla değil. Elbette, her yıl rekor üzerine rekor kırıyoruz. Oysa kişi başına gelir düzeyi her yıl yüzde 2,5 artarsa, elli beş yıl sonra dönem başına göre 3,79 kat daha fazla kişi başına gelirimiz oluyor. Elbette, yine her yıl rekor üzerine rekor kırıyoruz. Durun daha bitmedi; kişi başına gelirimiz her yıl ortalama yüzde 5 artsın, bakın dönem sonunda ne oluyor: 13,94 kat daha fazla kişi başına gelir düzeyine sahip oluyoruz. Müthiş değil mi? Şüphesiz, yine her yıl rekor üzerine rekor kırıyoruz. Hangi rekoru tercih ederdiniz?
Yine bitmedi: 1975-2024 döneminde dolar cinsinden (tamam dolar da değer yitiriyor ama söyleyeceğim açısından çok önemi yok) ortalama yıllık ihracat artışımız yüzde 11,8. Oysa rekor üzerine rekor kırdığımız 2025’in ilk yedi ayındaki ihracat artışı yüzde 5,3. Rekor kırdığımız 2024’te ise yüzde 2,3. İyi mi?
Aklımızla dalga geçeceğinize şu skandalları ve toplumsal çürümeyi önlemeye çaba harcasanız…