Bugün dünya genelinde hakim olan siyasi şiddet, sürdürülebilirliğin önündeki en büyük tehditlerden biri. Çünkü sürdürülebilirlik, doğası gereği ortak akıl, uzun vadeli işbirliği ve güven inşa etme üzerine kurulu. Popülizmin ve kutuplaşmanın gölgesinde kalmaya devam edersek, ortak geleceğimizi de kaybedeceğiz.
Hareketin simge ismi Charlie Kirk’ün öldürülmesi, yalnızca Amerikan siyasetini değil, küresel tartışma ortamını da derinden sarstı. Utah Valley University’deki bir konuşması sırasında uğradığı silahlı saldırıyla yaşamını yitiren Kirk, yıllardır iklim değişikliğini küçümseyen, toplumsal kutuplaşmayı besleyen ve popülist söylemleriyle bilinen bir figürdü. Onun ölümü, siyasi şiddetin ulaştığı boyutu gözler önüne sererken, aslında şu soruyu gündeme getirdi: Kutuplaşma çağında sürdürülebilir bir gelecek nasıl inşa edilebilir?
Bugün dünya genelinde popülist liderlerin kullandığı sert ve kutuplaştırıcı dil, toplumlarda gerilimi artırıyor. Charlie Kirk gibi figürler, kısa vadede kendi kitlelerini etkilerken, uzun vadede öfkeyi ve karşıtlığı büyütüyor. ABD’de yaşanan bu saldırı, aslında küresel bir eğilimin yansıması: Farklı görüşler artık tartışma masasında değil, sokakta ve şiddet üzerinden karşı karşıya geliyor. Kimse kimseyi dinleme çabasına girmiyor ve kendi gibi düşünmeyeni yok etmeyi tercih ediyor.
Sürdürülebilirlik: Kutuplaşmayı aşan ortak zemin
Bugün dünya genelinde hakim olan siyasi şiddet, sürdürülebilirliğin önündeki en büyük tehditlerden biri. Çünkü sürdürülebilirlik, doğası gereği ortak akıl, uzun vadeli işbirliği ve güven inşa etme üzerine kurulu. İklim krizinden gıda güvenliğine, enerji dönüşümünden toplumsal adalete kadar bütün meseleler, ancak birlikte, ortak akıl ile çözüme ulaşabilir. Kutuplaşmanın ve şiddetin hâkim olduğu bir ortamda ise bu ortak zemin yok olur.
Charlie Kirk’ün en çok etki ettiği kesim gençlerdi. Onları, bilimsel veriler yerine ideolojik sloganlarla harekete geçirmeye çalışıyordu. Oysa bugün aynı gençler, sürdürülebilirlik konusunda dünyada en dinamik değişim aktörleri. Sosyal girişimlerden iklim hareketlerine, yeni teknolojilerden gönüllülük ağlarına kadar geleceği dönüştürme gücü gençlerin elinde. Bu nedenle, dünyayı yönetenlerin karar vermesi gereken çok önemli bir konu var: Gençler öfkeyle mi, yoksa çözüm üretme iradesiyle mi bir araya getirilecek?
Charlie Kirk’ün ölümü, şiddetin kimseye kazandırmadığını tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. Kutuplaştırıcı dil kısa vadede “taraftar” yaratabiliyor. Kirk’ün X’te 5,2 milyon, TikTok’ta ise 7,3 milyon takipçisinin olması bunun somut bir göstergesi; fakat bu yaklaşım, uzun vadede ortak geleceğimizi çürütmekten başka bir işe yaramıyor. Sürdürülebilirlik ise tam tersine, farklılıklarımızı bir araya getirerek bizi güçlendirmeye odaklanıyor.
Popülizmin ve kutuplaşmanın gölgesinde kalmaya devam ettiğimiz sürece, ortak geleceğimizi kaybedeceğiz. Sürdürülebilirlik ise bize başka bir yol sunuyor: Dayanışma, ortak sorumluluk ve uzun vadeli barış. Bugün, her zamankinden daha fazla, siyaseti aşan bir sürdürülebilirlik vizyonuna ihtiyacımız var.