ABD borsalarındaki teknoloji kaynaklı satış dalgası güçlü bir uyarı sinyali verse de, Borsa İstanbul için belirleyici olan küresel dalga değil iç dinamikler. Orta vadede Borsa İstanbul’un dünya ile arasındaki farkı kapatması zor, ama farkı azaltması mümkün.
ABD borsalarında teknoloji kaynaklı sert bir satış dalgası ile haftayı bitirdik. Broadcom’un hayal kırıklığı yaratan satış tahminleri başta yarı iletkenler olmak üzere yapay zekâ şirketlerinde genele yaygın bir satışı tetikledi. Saat farkı nedeniyle ABD merkezli teknoloji dalgasının küresel etkileri henüz görülmüyor. Pazartesi sabahı Asya borsaları ve Avrupa vadelileri açılınca daha iyi fikrimiz olacak.
Büyüklüğü 60 trilyon dolara yaklaşan bir piyasada, Çarşamba günü Oracle Perşembe günü Broadcom ile başlayıp genele yayılan satış dalgası teknik olarak kötü bir sinyal. Satış dalgasını değerlemesi şişmiş teknoloji hisselerinden çıkıp banka, enerji, gıda, sağlık gibi sektörlere rotasyon olarak görmek çok inandırıcı değil. Teknoloji hisselerindeki satışın büyüklüğü ile diğer sektörlere gelen alışlar birbirini dengelemiyor.
ABD piyasasından gelen diğer rahatsız edici sinyal uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükseliş. Geçmiş otuz yılın verisi Fed’in faiz indirdiği zamanlarda 10 yıllık tahvil faizlerinin de az veya çok aşağı geldiğini gösteriyor. İki istisna 1998 ve 2025 yılları. 1998 yılında faizlerdeki artış Asya kriz yaşarken ABD ekonomisinin güçlü olması ile açıklanıyor. Altyapı yatırımları nedeniyle uzun vadeli borçlanma ihtiyacının artması diğer bir gerekçe.
2025 yılında uzun dönemli borçlanma maliyetlerindeki artış ise genişleyici maliye politikaları nedeniyle arzın artmasından ve talebin bir kısmının altın gibi değerli metallere kaymasından kaynaklanıyor. İki yıla kadar olan vadeler Fed rüzgârından kısmen yararlanıyor. Ama uzun vadeli tahvil getirileri arzın kontrolsüz artacağı endişesi ile yükseliyor. ABD Hazinesi kısa vadeli borçlanıp, uzun vadeli tahvil getirilerini baskılayamaz mı? Maalesef bu koz daha önce Yellen döneminde kullanıldı.
Türkiye piyasaları geçen hafta ABD hisselerindeki oynaklıktan neredeyse hiç etkilenmedi. Gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının iyi olması ülke risk primini ve tahvil getirilerini aşağı çekerek bu pozitif ayrışmada etkili oldu. Ama asıl itici güç manşet enflasyonun iki aydır düşük çıkmasını kullanan Merkez Bankası’nın faiz indiriminde adım büyütmesiydi. Bankalar geleneği bozmayarak bu dönemde en çok kazandıran sektör oldu.
Kısa vadede daha az etkili olan, ama orta vadeli yatırımcıların ilgilendiği temalar:
i) Rusya-Ukrayna arasında ABD’nin zorlaması ile yapılacak bir anlaşma,
ii) asgari ücret artışın ilk tahminlerin üzerinde %25-%30 bandında olma potansiyeli.
İlk temayla ilgilenenler Rusya’da iş yapan barış hisselerinde pozisyon alıyor. Diğer temada ise iç talebin güçlenmesinden yararlanacak perakende hisseleri öne çıkıyor.
ABD teknoloji hisselerindeki satış bizi etkiler mi? Sanmıyoruz. ABD’deki satış, eldeki kuşun daldaki kuşa tercih edilmesinden kaynaklanıyor. Borsa İstanbul’da ne elde, ne dalda kuş var. Son 12 ayda Çin harici gelişmekte olan ülkeler %29, ABD %16 kazandırırken, MSCI Türkiye dolar bazında %8 kaybettirmiş.
Orta vadede Borsa İstanbul dünya ile arasındaki farkı kapatabilir mi? Sanmıyoruz. Ama farkı azaltabiliriz. Dezenflasyon ile desteklenen faiz indirimleri, Rusya-Ukrayna barışı, asgari ücret artışları orta vadede piyasanın yönünü ve hisseler arası rotasyonu belirleyecek üç gelişme.