2025 yılı gelişmekte olan ülke fonlarına üç yıllık aradan sonra yeniden giriş görülüyor. Sene başından beri toplam giriş halen 2021 yılının %40’ı, 2017 yılının üçte biri düzeyinde.
Pozitif sürpriz yapan tüketici enflasyonu ve Micron sonuçları ile moral bulan ABD endeksleri zirveye yakın seviyelerden seneyi bitirmeye hazırlanıyor. Hisse senedi opsiyonları, endeks vadeli işlemleri ve endeks opsiyonlarının vadelerinin aynı güne denk gelmesi nedeniyle işlem hacmi cuma günü 12 aylık ortalamaya göre %50 daha yüksek.
Teknoloji hisseleri geleneği bozmayarak yükselişte başı çekiyor. Altın madenleri, bankacılık, havacılık, otomotiv, yarı iletkenler aylık bazda en çok değer kazanan hisseler. Elektrik-gaz dağıtımı, enerji, gayri-menkul, gıda, sağlık geride kalan sektörler. Faiz indiriminden daha çok yararlanan küçük şirketlerin ağırlıklı olduğu Russell Nasdaq ve S&P endekslerine göre daha güçlü seyrediyor.
Japonya Merkez Bankası’nın politika faizini 30 yılın en yüksek seviyesine çıkarması Fed vadeli fiyatlamalarını çok değiştirmedi ama tahvil getirilerinde kısa vadeli bir artışa sebep oldu. Aylık bazda bakıldığında verim eğrisinin kısa ucu enflasyonun hız kesmesini satın alırken, orta-uzun vade harekete katılmıyor.
Perakende yatırımcı hareketlerine bakıldığında hisse-tahvil karışımlı fonlardan çıkış görülüyor. Yatırımcılar hisse senedi pozisyonlarını tahvil fonları yerine doğrudan altın alarak korumaya başladılar. Genişleyici maliye politikası endişesi ile tahvil getirileri ve politika faizi arasındaki ilişkinin 1998 sonrası ilk kez bozulması ve bononun oynaklığının artması yatırımcıların altına yönelmesine neden oluyor.
2025 yılı gelişmekte olan ülke fonlarına üç yıllık aradan sonra yeniden giriş görülüyor. Sene başından beri toplam giriş halen 2021 yılının %40’ı, 2017 yılının üçte biri düzeyinde. Ama küresel ticaret savaşlarının ve bölgesel savaşların gölgesinde geçen bir yıl için fena bir sonuç değil.
Türkiye gelişmekte olan ülkelere girişten sınırlı oranda yararlanabildi. Mart ayındaki siyasi şok sonrası gelişmekte olan piyasalardan negatif ayrışan Türkiye tahvil ve hisse senetleri. Aralık ayındaki atağa rağmen aradaki farkı kapatamadı. Gerek hisse senedi gerekse tahvil piyasasında uluslararası yatırımcı pozisyonu tarihsel ortalamaların çok daha altında kaldı.
MSCI gelişmekte olan ülkeler hisse endeksi sene başından beri dolar bazında %27 kazandırırken, Türkiye %4 kaybettirdi. Son iki ayda manşet enflasyonda pozitif sürpriz ve Merkez Bankası’nın adım büyütmesi sayesinde, banka hisselerinde %25 getiri ile endeks yeniden 200 günlük dolar bazlı ortalamasının üzerine çıkmayı başardı. Ama genele yaygın bir yükseliş söz konusu değil. Beyaz eşya, demir-çelik, havacılık, otomotiv, petrokimya, rafineri sektörleri yükselişte geride kaldı.
Türk Lirası uluslararası yatırımcıların konsensüs olarak önerdiği tek Türkiye varlığı. Yıl içinde yaşanan siyasi şoklara ve yanı başımızdaki savaşlara rağmen Türk Lirası sınırlı oynaklık ile en cazip beşinci carry getirisi sağlayan para birimi oldu.
2026 yılında Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine rağmen Türk Lirası cazip getiri sağlar mı? Merkez Bankası’nın enflasyonun gerilemesi ile birlikte faizleri indirdiği ana senaryoda Türk Lirası’nın cazibesini koruyacağına inanıyoruz.
Ama bu ortamda getiriyi artırmak için kısa vadede kalmak yerine orta vadeli DİBS’lere yönelmek daha doğru olur. Politika faizinin 2026 sonunda %28’e indiği baz senaryoda tahvil getirilerinde 10 puanlık bir gerileme öngörüyoruz.
Borsa İstanbul, ekonomik programın başarıya ulaşmasını en güçlü fiyatlayan yatırım aracı olur. Ülke risk priminde ve tahvil getirilerinde gerileme ve Avrupa ekonomisinde canlanma işaretleri Borsa İstanbul’da üç sene sonra yeniden anlamlı bir reel getiri elde edilmesini sağlayabilir.