Hükümetin karşısındaki siyasi unsurlara sermayenin destek vermesi illegal veya kanuni dayanağı olmayan faaliyet haline geldi.
Dünyada ve Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleyince 2 yıl sürecek muazzam bir siyaset-iş-düşünce dünyası değişim sürecine girdiğimizi görüyorum. Dolayısıyla zeminin tekrar yerine oturması için dikkatlice seyretmemiz gereken bir süreçten geçeceğiz.
Aslına bakarsak, tüm dünyada liberal ekonomi ve liberal demokrasi gerilerken, otoritenin tamamen merkezileşmesi ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne benzer bir hale dönüşmesi 2011 yılında yazdığım bir bilimsel makalede bahsettiğim bir konuydu. Çünkü kapitalizme karşı çıkan yok ama serbest piyasa ve kurallı ekonomi ile yan yana geldiğinde tam olarak çalışmıyordu.
Kanunları takip etmek zorlaştı
Kapitalizmi kurallı ve serbest piyasa ile test edince, iki adet sıkıntı ortaya çıktı. Birincisi kurallar sınırsız zenginleşmenin önüne dikilince bazıları ellerindeki güçle adaleti yozlaştırdılar, dolayısıyla hakça paylaşım ve rekabet ortamı çöktü. İkinci sıkıntı ise "aşırı mevzuat" sebebiyle iş yapma refleksi ve esnekliği kayboldu, katma değeri artırmak ve yeni atılımlar yapmak zorlaştı. Bunun üzerine hükümet olanlar giderek daha fazla otoriter hale geldi. Kanunlar sürekli değişmeye başladı ve takip etmek giderek zorlaştı. Büyük iş insanları rekabet ortamının eksikliğinden kaynaklanan bir refleksle, doğrudan liderlerle anlaşmaya başladılar. Bu durum yapısal reformları "gereksiz" hale getirdi. Eşitlik içinde yarışmak değil, liderlere veya kilit noktadaki insanlara yakın olmak daha elle tutulur bir seçenek haline geldi.
Hükümetin müsaadesi olmadan büyümek imkansız oldu
Hal böyleyken, yeni muhafazakarlık yayıldı ve liberalizm ile kapitalizm arasında bir tercih yaparak, "liberal kapitalist demokrasi" yerine "kapitalist seçimli demokrasi" veya Rusya ile Çin'de olduğu gibi "kapitalist seçimli otokrasi" tercih edildi. Tüm bunların neticesinde devletin yani hükümetin müsaadesi olmadan büyümek imkansız olduğu gibi, hükümetin karşısındaki siyasi unsurlara sermayenin destek vermesi illegal veya kanuni dayanağı olmayan faaliyet haline geldi.
Tüm bunlar Aldous Huxley'nin 1950'lerde yazdığı "Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret" adlı kitabında bahsettiği bir öngörüyü gerçekliyor: “Gelecekteki iktidarlar kişilerin yetenekleri doğrultusunda işlerini geliştirmelerini desteklerken, söz konusu yeteneklerini siyasette kullanmalarına müsaade etmeyecek ve bunu cezalandıracak.”
Kelimesi kelimesine haklı çıkan bu öngörü dahilinde hem dünyada hem de Türkiye'de yaşanacak gelişmelerin kitapta bahsedilen diğer öngörüleri de doğru çıkaracağına inanıyorum.