DEDE mesleği dokumacılık olan İbrahim Gümüşoğlu, ticaret lisesini bitirdikten sonra 1997 yılında ailesinin işlerini devraldıktan bir yıl sonra 1998 yılında Gaziantep’ten ilk tekstil ihracatını Yemen’e yaptı.
İbrahim Gümüşoğlu, 2001 yılında Gümüşoğlu İç ve Dış Ticaret’i kurarak yola devam etme kararı aldı. Çok geçmeden 2002 yılında Mehmet Hayri Gümüşoğlu ile birlikte Gümüşoğlu Tekstil Sanayi ve Ticaret Limited Şirketini kurdu. Adım adım ticarete, üretimi de ekledi.
2004 yılında daha modern ve yüksek kapasiteli üretim altyapısı oluşturmak amacıyla Gaziantep 3. Organize Sanayi Bölgesi’ne taşındı. Gümüşoğlu, halı üretiminde kullandığı ipliğin standartlarını yükseltmek, tedarik sürekliliğini sağlamak ve maliyet avantajı elde etmek amacıyla iplik tesisi kurdu. İplik ihtiyacını kendi bünyesinden karşılar hale geldi.
Gümüşoğlu Tekstil, 2008 yılında sektördeki rekabet gücünü artırmak amacıyla yeni halı dokuma makinesi yatırımı yaptı. 2013 yılında şirketin unvanı değiştirildi:
- Gümüşoğlu Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Şirket 2017 yılında Gaziantep 5. Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) 134 bin metrekare alan üzerine kurulu yeni tesisine geçti. İplik, dokuma halı ve tüfte halı üretim hatlarını bir araya getirdi. Böylece, hammaddeden nihai ürüne kadar tüm süreçlerin tek merkezde yürütüldüğü entegre üretim yapısına ulaştı.
Gümüşoğlu Tekstil, 2017 yılında önemli bir adım daha attı, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescilli “Voxx Carpet” ile markalaşma sürecini başlattı.
Geçen Ekim ayı başlarında EKONOMİ Gazetesi’nin PwC ile birlikte Sapanca’daki Elite World Hotel’de düzenlediği “Dönüşen Liderlik” zirvesinde GTC’nin kurucusu Müge Sevil, katılımcılar arasındaki iş insanını tanıştırdı:
- Gaziantep’te kurulu Gümüşoğlu Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Gümüşoğlu…
İbrahim Gümüşoğlu, kısa tanışma faslının ardından işe ilk başladığı yıllara döndü:
- Başlangıçta kuşak ve havlu üretimi yaptık. Sonra adım adım halı üretimine girdik. Parça halı dahil üretim yaparken iki yıl önce tümüyle cami halısıyla öne çıkan zemin döşeme halılarının üretimine yoğunlaştık.
Kendisiyle ilgili şu tanımı yaptı:
- Ben hem tüccar hem imalatçıyım… Babam halı üretimine 1987-1988 döneminde başlamıştı. Ben “Tek kişilik A.Ş.” gibiyim.
4’ı kız, 5 kardeş olduklarını belirtti:
- Tek erkek evlat benim. İşler benim üzerimde. Amcamla ortaklığımız vardı. 2005’te hissesini satın aldık.
Mevcut iş akışını şöyle sıraladı:
- Hammadde ithalatı
- İplik üretimi
- Halı üretimi
- İhracat-markalı ihracat (Voxx)
İplikten halı üretimine uzanan tesisleriyle ilgili çerçeveyi şöyle çizdi:
- Kendi içimizde 6 farklı işletme gibiyiz. Toplam yatırımımız 60 milyon dolar civarında.
Gümüşoğlu Tekstil’in halı üretim kapasitesinin 20 milyon metrekare olduğunu bildirdi:
- Tekstil ihracatçıları liginde 13’üncü sıradayız. 2024 yılında 50 milyon dolarlık ihracat yapmıştık. 2025’i 55 milyon dolarlık halı ihracatıyla tamamlamak üzereyiz. Üretimimizin tamamına yakınını ihraç ediyoruz.
Gümüşoğlu Tekstil’in hisselerinin yüzde 27.5’inin halka arzı için Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) izahname taslağını ilettiklerini kaydetti:
- Halka arzla birlikte kurumsallaşma hedefine doğru önemli yol alacağız. Halka arzla birlikte bir anlamda lig atlayacağız.
İki kız, iki erkek dört çocuk sahibi olduğunu vurguladı:
- Oğullarım Mehmet Hayri Gümüşoğlu ve Mert Gümüşoğlu şirketimizin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyor.
Şirketin kapasite kullanım oranını merak ettim, paylaştı:
- Yüzde 60-70 dolayında seyrediyor. Teknoloji yatırımlarımız bizi Çin ile bile rekabet konusunda güçlendirdi.
Gümüşoğlu Tekstil’in dünyanın makine halısı üretim merkezi olan Gaziantep’te 23 yılda üretiminin yüzde 100’üne yakınını ihraç eder noktaya ulaşması, Gümüşoğlu Ailesi'nin başarısını ortaya koyuyor…
‘YİD’ ihaleleri açık, şeffaf yapılmadı pahalıya mal oldu
HÜRRİYET Gazetesi’nde Ekonomi Müdürlüğü görevi yaptığım dönemde Ankara Bürosunda ekonomi muhabiri olan meslektaşım, yazar Çiğdem Toker, kısa süre önce Tekin Yayınevi’nden çıkan kitabını gönderdi:
- Yap İşlet Devret Projelerine DEVLETİN CEBİNDEN Büyük Simbiyoz…
Çiğdem Toker, usta ekonomi gazetecisi olarak “Yap-İşlet-Devret” (YİD) projelerini ele aldığı kitabında Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’la röportaja da yer verdi.
AK Parti’nin kurucu kadrosundan olan, 11 yıl süreyle Hazine’den sorumlu Devlet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Ali Babacan, “Yap-İşlet-Devret” projelerini şöyle tanımladı:
- Kamu kaynaklarına derhal başvurmadan, özel sektör kaynaklarını mobilize edecek şekilde ama kamu hizmetini özel sektör kaynaklarıyla yerine getiren bir model.
- Kamu borçlanma ihtiyacını azaltıyor, özel sektörün kaynağını mobilize ediyor. Devletin “Ben burada arkandayım arkadaş” garantisiyle birlikte özel sektörün daha kaliteli işi daha çabuk yapmasını beraberinde getiriyor.
- Modelde, teoride bir şey yok. Zamanında birçok uluslararası toplantıda bizden istediler. Kaç ülkenin bakanına farklı farklı yerlerde modeli anlattım.
Babacan’ın bu sözleri üzerine Çiğdem Toker sordu:
- Peki sorun nerede, hangi aşamada çıktı?
Babacan, şöyle yanıtladı:
- “Yap-İşlet-Devret” ihaleleri açık, şeffaf yarışma ile yapılmadı. Teklif usulüyle yürüdü onların hepsi. Onun için çok pahalıya mal oldu.
- Satın alma garantisi ya da köprüde geçiş garantisi… Siz bunu yarışmasız yaparsanız ya da teklifi birkaç firmadan alırsanız o zaman pahalıya mal olur tabi.
Çiğdem Toker, o dönemde hükümetin içinde olduğunu anımsatınca Babacan’dan şu yanıt geldi:

- Onların hepsi ilgili harcamacı bakanlık tarafından yapılıyordu. Ulaştırma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü…
- Aynı dönemde bizim adeta çırpındığımız, “Bu işler galiba yanlış gidiyor” dediğimiz, “inşaat-sanayi dengesi bozuldu” dediğimiz dönemler.
- Hatırlayın, “Yolsuzlukla Mücadele Yasası”nı hazırladık. Aynı dönemde TV kanallarında, “Biz bu partiyi kurarken ismine ‘AK’ dedik. Yolsuzlukla mücadele konusunda sağlam duruş ortaya koymazsak bu bir beka meselesi haline gelecektir” diye çok söyledim.
- Bir yandan da “Burada sıkıntı var” diye anlatmaya çalıştık.
Çiğdem Toker, Babacan’a anımsattı:
- “Yap-İşlet-Devret” modelinde uygulama sözleşmeleri kamuoyuna açıklanmıyor…
Babacan, şöyle yanıtladı:
- Bu işler şeffaf ve yarışmayla verilmiş olsaydı hangi şartlarda yarışma oldu ve o yarışmayı kim aldı belli olurdu. Zaten şeffaflığın olmadığını gösteren önemli hususlardan biri de bu.
- Ticari sır, bankacılık sırrı, devlet sırrı kavramı, hepsi ayrı ayrı kavramlar.
- Aslında başka pencereden baktığımızda yargıya, Sayıştay’a ve TBMM’deki soruşturma komisyonlarına karşı ticari sır veya bankacılık sırrı diye bir şey olmaz.
- Herkese açmak zorunda. Sayıştay’a ticari sır olmaz. Sayıştay TBMM adına görevini gerçekten rahat yapabilsin diye. O zaman güvenilir bir Sayıştay olur.
- Herkesin içini rahatlatmak için “Yap-İşlet-Devret” projeleriyle ilgili çok ciddi bir gözden geçirme gerekiyor. Yeniden bir tarama, bir denetim gerekiyor.
Çiğdem Toker’in “Yap-İşlet-Devret Projelerine DEVLETİN CEBİNDEN Büyük Simbiyoz” kitabını alın, okuyun…
