Merkez Bankası faizi düşürüyor ama kredi faizleri düşmüyor, kaynak bulunamıyor. Net görülüyor ki, uygulanan reçetenin başarısızlığını kavrayıp, yavaş yavaş eski sisteme geri dönüyorlar.
Merkez Bankası beklendiği gibi faizleri 250 baz puan indirdi. Siyaset ve iş dünyasından çekindiği için daha az yapmadı, carry trade yapanları ve arkasındaki kurumları korkutmamak için daha fazla yapmadı. Açıklama metni ise Merkez Bankası Yöneticilerinin aklının karışmış olduğunu gösteriyordu. Eskiye dönüldüğünü açık açık yazamayacakları için, alengirli ifadelerle üzerini örtmeye çalışırken daha fazla çelişki yaratmışlar. Şimdi diğer detaylara kısaca bakalım.
Hane halkı tüketiminin ikinci çeyrek büyüme rakamına yaptığı büyük katkıyı görmezden gelerek başlayan rapor, parasal sıkılaştırmaya devam edileceğinin altını çiziyordu. Ancak TCMB Başkanı ve yöneticilerinin açıklamaları giderek uyumsuz olmaya başladı diyebilirim. Geçen ayın sonunda Enflasyon Raporu Açıklanırken "Temmuz'daki yükseliş geçici" diyen Fatih Karahan, beklenenden yüksek çıkan Ağustos enflasyonu ile alakalı herhangi bir cümle henüz sarf etmedi. Diğer taraftan "parasal sıkılaştırma" yapan bir Merkez Bankası'nın neden üst üste iki kez faiz düşürdüğü hiç sorgulanmıyor.
Merkez Bankası faizi düşürüyor ama kredi faizleri düşmüyor, kaynak bulunamıyor. Anlaşılıyor ki faizi düşük göstermek için tabelaya oynamak uygun görülmüş. Gelecek yılsonunda %16 beklenen enflasyona rağmen kredi faizlerinin 3 katından fazla olmasını açıklayacak bir cümle henüz kuramadılar. Net görülüyor ki, uygulanan reçetenin başarısızlığını kavrayıp, yavaş yavaş eski sisteme geri dönüyorlar. Yani, kabul edilebilir bir enflasyon seviyesi ile tolerans sınırını aşmayan faiz seviyesine doğru yol alıyoruz.
Göreve geldikleri gün kendilerinden önceki yönetimlere üstten bakan ekibin ortaya koyduğu performans eğer külliyedeki önemli isimlerden destek gelmeseydi, büyük ihtimalle görevlerinden alınmaları sonucunu yaratacaktı. Ancak "enflasyonu düşürdük" dediklerinde mutlu olacak tek bir insan bile bulamayacakları istikamete doğru sürükleniyorlar. Ben buna siyasetin daha fazla tahammül edemeyeceğini düşünüyordum ancak siyasetin gündemi bu aralar çok meşgul. Dolayısıyla ekonomiye sıra gelmeyecek.
Tek seferlik kamu geliri yaratmak için köprülerin gelirlerini satma planı, bütçenin ne halde olduğunu bize gösteren bir başka gerçek oldu. 2016'dan beri "gelecek sene daha zor olacak" diyoruz. Anlaşılan 2026 da böyle olacak.
Not: Köprülerin satılması deyince gelir-gider olarak özel sektöre devredilmesini anlıyoruz. "Sattıktan sonra parça parça götürecekler" diyen yok zaten. Dolayısıyla "satmadık" diye savunma yapmanın bir alemi yok.