Türkiye enflasyonda yıllık bazda yüzde 5’lik hedef ve 2025 için yüzde 24’lük tahmin ile yoluna devam ediyor.
Yüzde 5, adeta kutsal bir oran, ona hiç dokunulmuyor. Yıllık yüzde 5 en son ne zaman mı gerçekleşmiş; 2011’de. Yıllık TÜFE 2011’in ocak ayında TÜFE yüzde 4,90, şubatta yüzde 4,16, martta yüzde 3,99, nisanda yüzde 4,26 olmuş. 2009’da da yedi ay yüzde 5’li düzeylerde gerçekleşme sağlanmış. Sonra yüzde 5’i ara ki bulasın!
Kulağa nasıl hoş geliyor, göze nasıl hoş görünüyor değil mi? Baksanıza 2011 yılının mart ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 3,99; gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi. Mart 2011 itibarıyla son on iki ayın dördünde fiyatlar düşmüş, sekiz ayda artış kaydedilmiş; yıllık oran da 3,99... Yıllık enflasyonun bu düzeyde açıklandığı günleri hatırlamaya çalışalım; TÜİK’in enflasyon oranlarını düşük hesapladığı hiç dile getiriliyor muydu, en azından şimdiki kadar bir şikayet var mıydı?
İşte Merkez Bankası da “Geçmiş zaman olur ki” diyerek hemen her açıklamasında yıllık hedefin yüzde 5 olduğuna vurgu yapıyor.
Yüzde 5 artık nostaljik bir oran. O günleri anıp yüzde 5 de yüzde 5, diye adeta haykırılıyor ama yok, olmuyor bir türlü. Olacağı da yok zaten...
Yüzde 5 orada dursun, nostaljik bir oran olarak kalsın; “Bizim enflasyonumuz da bir dönem tek hanelerdeydi, yüzde 4-5’ti diyelim” ama gelin artık “gerçeklere” dönüp olabileceğe bakalım...
ENFLASYON DA TEKERRÜRDEN İBARET
Bu yılın ilk beş ayındaki TÜFE artışı yüzde 15,09.
Bundan sonrası için hesap basit...
■ Yıllık yüzde 24’lük tahminde kalınabilmesi için son yedi aydaki toplam artışın yüzde 7,74 olması gerekiyor.
■ Yıllık artışta yüzde 29’luk üst sınıra razı olunduğu takdirde, ki çoktan olundu, bu kez de son yedi aydaki toplam artışla ilgili alan biraz genişliyor ve yüzde 12,09’a çıkıyor.
Soru şu; peki yüzde 7,74 ve yüzde 12,09’luk oranlar geçmişle bağlantı kurulduğunda ne ifade ediyor?
Bu oranları geçmişin son yedi ayıyla kıyaslamak pek doğru değil, her yılı kendi içinde “ilk beş ay-son yedi ay” şeklinde kıyaslamak daha doğru.
Ama önce geçmiş yılların “ilk beş ay-son yedi ay” kıyaslamasına bakmakta yarar var...
Tabloda 2005’ten bu yana olan dönemi görüyorsunuz. Söz konusu kıyaslamanın kolay yapılabilmesi için ilk beş aydaki artışı 100 kabul ederek son yedi aydaki oranın kaça denk geldiğine de yer verdim.
Şimdi bu yıla dönelim...
İlk beş aydaki yüzde 15,09’u 100 kabul ettiğimizde yıllık yüzde 24 için son yedi aydaki yüzde 7,74, 51’e denk geliyor. Yani son yedi ayda, ilk beş aydaki artışın neredeyse yarısı kadar bir artışta kalmak gerekiyor.
Beş ayda 100, sonraki yedi ayda 50, tam oranı verelim, 51,29. Olabilir mi?
Bu soruya yanıt verebilmek için önceki yıllara bakalım; 100’e 50’lik bir denge oluşmuş mu? 2014’te 49,30 var, 2011’de 51,32, 2008’de 54,28, 2022’de 59,23 var.
Gerçekçi olalım; bu yılın son yedi ayındaki artış ne yüzde 7,74’te kalır, ne de yüzde 24’lük yıl sonu tahmininde kalmak mümkün olur.
YÜZDE 29, O DA ZOR
Yılı yüzde 29’da kapatmak, hiç kuşku yok ki 24’e göre çok daha mümkün.
Ama 29 da zor. 2005-2024 yıllarını kapsayan yirmi yılın yalnızca yedisinde son yedi ayın artışı ilk beş ayın altında kalmış. Yalnızca bir yıl (2007) ilk beş ve son yedi ay hemen hemen aynı oranda. On iki yılda ise son yedi ay, ilk beşten aydan daha fazla artışa konu olmuş.
Bu yıl da ilk beş ay ile son yedi ay aynı artışın gerçekleşeceği varsayılsa yıllık oran yüzde 32,5 eder.
DİYELİM 29 OLDU, PEKİ BU BAŞARI MI?
Geçmişte ne olduğunu bir kenara bıraksak...
Yüzde 24’lük tahminden de tümüyle vazgeçsek...
Halen yüzde 29 olan üst sınır dolayında bir gerçekleşme başarı sayılabilir mi?
Kaldı ki Merkez Bankası daha bir yıl önce bu yılın enflasyonunu yüzde 14 tahmin ediyordu. Aslında nereden nereye savrulduk da pek farkında değiliz!
Yüzde 14 önce 21’e çıkarıldı, sonra 24’e, şimdi de “29 da iyi bir oran, böylece üst bant aşılmamış olacak” deniliyor.
Bu oranlarla Türkiye’nin dünyadaki sıralamasını vurgulamaya çalışıyor değilim. Neyse ki o sıralamadan aşağılara düşmeme başarısını(!) gösteriyoruz. Değil 29’da kalmak, 24’ü bile tuttursak hâlâ üst sıralardaki yerimizi koruyoruz.