İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen’in davetiyle “Airports Council International” (ACI-Uluslararası Havalimanları Konseyi) toplantısı için Çin'in Guangzhou şehrine giderken, Haziran ayı sonlarında Eskişehir Sanayi Odası’nda gerçekleşen “Fırtınada Yön Bulmak” toplantısının notlarına baktım.
Hakan Güldağ’la birlikte katıldığımız, Eskişehir Sanayi Odası ve EKONOMİ Gazetesi işbirliği ile düzenlenen toplantıda konuşan Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, söze şöyle girdi:
- Ekonomide belirsizliklerin yoğunlaştığı bu dönemde sağlam veriye, güçlü analizlere ve yön gösteren fikir birlikteliklerine ihtiyacımız var.
Celalettin Kesikbaş, Eskişehir Sanayi Odası olarak nabız ölçmek üzere anketler yaptırdıklarını belirtip, Mayıs ayı sonlarında gerçekleştirdikleri anketten bazı mesajları sıraladı:
- Eskişehir’deki sanayi işletmelerinde hem konjonktürel hem de yapısal risklerin arttığı işaretleri var.
- Özellikle iç talep yetersizliği, dış pazarlarda daralma, düşük kur ve enflasyonist baskılar nedeniyle üretim, yatırım ve ihracat kapasitesinde sınırlama eğilimi görülüyor.
- Eskişehir sanayicisi, “Ben artık yatırım yapmıyorum” mesajı veriyor.
- Finansmana erişim, yüksek kredi maliyetleri, nakit akış sıkıntıları ve tahsilat zorlukları, şirketleri en çok zorlayan etkenler olarak karşımıza çıkıyor.
- Ankete katılanların yüzde 98’i enflasyonun üretim maliyetlerini artırdığını ifade ediyor. Bu artışın özellikle işçilik ve enerji maliyetlerinde yoğunlaştığını belirtiyor.
- Özellikle düşük katma değerli üretim yapan firmaların rekabet gücü zayıflıyor. Ankete katılanların yüzde 90’ı ihracatta rekabet sıkıntısını dile getiriyor.
- Kredi daralması, yüksek faiz ve teminat yükümlülükleri, özellikle KOBİ’lerin yatırım yapma ve işletme sermayesi ihtiyacını karşılamasını oldukça zorlaştırıyor.
- Şu anda nakit akışı komple bozulmuş durumda. Şirketlerin başının en büyük belası kârsızlıktan çok nakit akışı bozukluğu.
Eskişehir Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, toplantı sonrasında sohbet ederken şu noktanın altını çizdi:
- Türkiye, şirketlerimize yetmiyor. Dışarı gitmek gerekiyor. Şirketlerin globalleşmesinin teşvik edilmesini sağlayacak mekanizmalara ihtiyaç var.
İhracatta yaşanan sıkıntıyı şu hesapla ortaya koydu:
- Şirketler hammadde ve ara malını peşin parayla alıyor. Ürettiğini ihraç ediyor. İhracat gelirinin şirketin hesabına girmesi 120 günü buluyor. Bu, 240 milyar dolarlık ihracatta 80 milyar dolarlık finansman ihtiyacı anlamına geliyor.
Konuyu Çin’e taşıdı:
- Çin ile rekabet yerine işbirliği yapmak gerekiyor. Ben Çin’e gittim, rahat ettim.
Çin konusundaki bu sözleri üzerine, uçakta Kesikbaş’ın sunucu kutuları ve telekom ürünleri üreten Lande Endüstriyel Ürünler ile fiber optik altyapıya odaklanan Alfafonet şirketlerini inceledim. Bu tarama sırasındaKesikbaş’ın Mayıs 2024’teki Çin seyahatinden paylaşımları dikkatimi çekti:
- 15 gündür Çin’de iş seyahatindeyim. Orta ölçekli tüm kentlerinde yük ve yolcu taşıma trenle gerçekleşiyor. Kırsaldaki tüm kentler demiryolları ile ülkenin her yerine ve limanlara bağlanmış. Çin, demir ağlarla örülmüş.
- Kırsaldaki kalkınma (büyüme değil, kalkınma) insanların yüzüne gülümseme ve mutluluk olarak yansıyor.
- Türkiyemizin de demir ağlara çok ihtiyacı var. Özellikle Eskişehir’in demiryolu ile Gemlik ve Körfez’e bağlantısı çok önemli.
- Bölgesel ve kırsal kalkınmanın önemine bu seyahatimde çok net tanık oldum. Adamlar sıkı çalışıyor. Az laf, çok iş.
Celalettin Kesikbaş’ın bu paylaşımlarını da okuduktan sonra uçakta mesaj yazdım:
- Başkan, Haziran ayı sonlarındaki toplantıda, “Çin’e gittim, rahat ettim. Çin ile rekabet yerine iş birliği yapalım” demiştiniz. Bu sözlerinizi biraz daha açar mısınız?
Kesikbaş’tan mesajıma şu yanıt geldi:
- Şirketlerimiz artık Türkiye için bir gömlek büyük geliyor. Türkiye’de üretip ihracat yapmayı öğrendik ve bu işi çok iyi de yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
- Ama artık dünya değişiyor. Çin ile hatta Doğu Avrupa’daki şirketlerle bile rekabet edebilmek çok zor.
- Şirketlerimizin bekası için değişik bir şey yapmak gerekiyor. O da globalleşmek, global hareket etmek. Yani, dünyanın her yerinde üretip, her yerine satabilmek lazım.
Şu noktayı irdeledi:
- Bunu yaparken de tehlikeli olan konu, kolaycılığa kaçmak, elin Çinlisinin malına kendi markanızı yazdırmak çözüm değil.
- Yaratmış olduğumuz marka değeri üzerine özgün tasarımlarımızı dünyanın her yerinde üretebilmek, ürettirebilmek, pazarlara yakın olmak şirketlerimize çok daha değer katıyor.
- Bu yüzden Çin ile rekabet değil işbirliği yapmak, şirketlerimizi global ölçeğe taşımak açısından son derece önemli.
Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, Çin ile ilgili kendi deneyiminden süzdüklerini böyle dile getiriyor…
Her işte olduğu gibi Çinli şirketlerle işbirliği yaparken “kazan-kazan” dengesini iyi sağlamak gerekiyor…
Çin’de Mercedes, BMW Audi, VW ve Lotus için üretim yapıyoruz
ÇİN’in sanayi merkezleri arasında yer alan Guangzhou’da havalimanından kent merkezine doğru giderken Bayraktarlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bayraktar’la 2-3 ay önce İstanbul Havalimanı’nda karşılaştığımızdaki sohbetimizi anımsadım.
Farba ve Almanya’dan satın aldıkları Odelo markasıyla otomotiv sektörüne far ve stop lambası üretimi yapan Bayraktarlar Holding’in Başkanı Bayraktar, kısa süre önce Çin’den döndüğünü belirtmiş, izlenimlerini paylaşmıştı:
- Çin, elektrikli araçta çok hızlı yol almış durumda. Artık Çin’de yollarda daha çok kendi araçları görülüyor. Avrupalı dev üreticilerin işi Çin’de zorlaşıyor.
Ardından Ahmet Bayraktar’a mesaj yazıp sordum:
- Almanya’dan satın aldığınız Odelo şirketinizle Çin’de Mercedes’e üretim yapıyordunuz. Devam ediyor mu bu üretiminiz? Durum nedir?
Bayraktar, şu yanıtı verdi:
- Evet, Çin’de Mercedes’e Odelo fabrikamızdan üretim yapıyoruz. Ayrıca Çin’deki fabrikamız, ülkedeki BMW, Audi, Volkswagen (VW) ve Lotus için de üretim yapıyor.
Fabrikanın hangi şehirde olduğunu merak ettim, aktardı:
- Biz Tianjin’in Wuging bölgesindeyiz. Karayolu ile Pekin’e 2 saatlik mesafede.
İki soru daha yönelttim:
- Çin’deki işlerinizden memnun musunuz? İşleriniz büyüyor mu, küçülme mi var?
İstanbul Havalimanı’ndaki sohbetimizdekine benzer değerlendirme yaptı:
- Çin’de yerli elektrikli araç üretimleri pazardan çok önemli pay almaya devam ediyor. Geçmişte Çin pazarına hakim olan başta Alman araç üretimleri olmak üzere çok pazar kaybetti, kaybetmeye devam ediyor.
Almanlar’ın elektrikli araç üretiminde geride kaldığının altını çizdi:
- Alman otomotiv sektörü Çin’deki yerli araçlar karşısında sürekli pazar kaybediyor. Çinli elektrikli araç üreticileri arasında da büyük rekabet oluştu. Bu da Alman markaları ayrıca olumsuz etkiliyor.
Global otomobil pazarında ve Çin’de büyük değişim yaşandığının altını çizdi:
- Yeni markalar pazar payını artırırken dünyanın en iyi markaları çok büyük pazar kaybına uğruyor.
Şu yorumunu paylaştı:
- Bu değişimin sonuçlarını kestirmek bugün çok zor ve belirsiz. Dolayısıyla eski batılı araç üreticilerinin geleceğinde önemli sorunlar görülebilir.
Çinli üreticilerin şu yönüne işaret etti:
- Yenilikçiler ve maliyet avantajları çok iyi…
Çin’de üretim yapan Türk sanayicisinin otomotiv sektörünün içinden aktardığı gözlemleri böyle…
Başta BYD olmak üzere Çinli üreticilerin ülkemizde yatırım atağına geçmeleri de bu durumu ortaya koyuyor değil mi?