Bugün öğrenmek zorunda olduğumuz şeyler, dün olduğundan çok daha fazla.
Bağlantı, etkileşim, rekabet ve işbirliği içinde olduğum herkes tanıktır ki, küçük ya da büyük attığım her adımda “ön araştırma” yapmaya özen gösteririm. İlgi menzilimde bir konferans bile olsa, konferansı düzenleyenlerin “varsayımlarını ve zihni modellerini” önceden anlamaya çalışır; yanıtını bulabileceğim soruların listesini yaparım.
Arkadaşımız Mustafa Kemal Çolak Maliye Hesap Uzmanları Vakfı(HUV) yönetiminin örgütlediği “ Yeni Dünya Düzeninde İş Dünyasının Rolü” temalı toplantıya birlikte katılmayı önerince sevindim.
Toplantıda görüşlerini dinleyeceğimiz insanların kimliklerine baktım: Boris Johnson, Osmanlı İmparatorluğunda mum ticareti yapmış Ahmet Hamdi ve Ali Kemal ile kan bağı olan, mum ticaretinde tekel kurmuş bir aileden geliyor. Johnson’ın kuzenleri İstanbul’da yaşıyor. Birleşik Krallık yurttaşı. Ünvanlarına göz attım: Muhafazakar parti lideri, Dışişleri Bakanı, Londra Belediye Başkanı, Brexit kararının öncülerinden biri. Gazetecilik mesleğine bulaşmış, Oxford Üniversitesi’ni bitirmiş, arka planı olan siyasetçi.
Roberto Azevedo Brezilyalı bir diplomat. Dünya Ticaret Örgütü’nde (DTÖ) 2008-2023 arasında ülkesini temsil etmiş. DTÖ’nün 2013’te yöneticiliğine seçilmiş. Yöneticilik görevini 7 yıl, 2020’ye kadar sürdürmüş. Yeşil dönüşüm konusunda birikimlerini değişik platformlarda insanlık için paylaşan biri. Şimdilerde 9G Danışmanlık firmasını eşiyle birlikte yönetiyor.
İki ayrı karakter
Toplantıyı “öğrenme özeniyle” izledim. Her anlamda farklı konumdaki bu iki insanın düşüncelerine yüz yüze erişme olanağı yaratan HUV yöneticilerine içten teşekkürlerimi iletmek isterim.
Boris Johnson, merkez-sağ siyasi yapılarda yaygın olan popülist ve pragmatist politikacı örneği. Bir uygarlık tasavvuru tanımlama, varsayımlar takımı ve zihni modelini ortaya koyma, iç tutarlılık özeni gösterme gibi bir derdi yok. Ne biliyor, ne düşünüyorsa onları çeperlerine kadar zorlayarak aktarıyor.
Johnson’u dilediğiniz kadar özenle dinleyin; kendi ülkesinin dış istihbaratını yöneten eski Türkiye Büyükelçisi’nin kaygılarını göremiyorsunuz. MI6 yöneticisi, hızlı değişim ve dönüşümden söz ediyor. Çok katmanlı yapıların yarattığı karmaşaya vurgu yapıyor. “Önemli olanın, belirsizliklerin yarattığı karmaşayı kavrayışa dönüştürecek” ipuçlarını yakalamak olduğunu söylüyor. Boris Jonhnson’ın anlattıklarında ise derinlik yok. Eklektik bir anlatımı tercih ediyor. Bir sonraki neslin yaşamına değer katma zihninin odağı değil; günün içinde ön sıralarda durma güdüsü daha güçlü…
Roberto Azevedo başka dünyanın insanı; daha derin bakıyor, daha kapsayıcı kavramaya çalışıyor. Çok iyi yetişmiş, kendini yetiştirmeye yatırım yapmış, yapmayı sürdüren biri.
Azevedo, değişim ve dönüşümü yaratan etkenlerle ilgili çok net analizler yapıyor. Nereden geldiğimizi anlattıktan sonra, nereye gidebileceğimizi sorguluyor. Jeoekonomik, jeopolitik, jeostratejik ve jeokültürel oluşumların arka planlarını açıklamaya çalışıyor. Özellikle Trump yönetiminin aldığı kararları nesnel bağlamlarıyla değerlendiriyor. Diğer ülkelerdeki yöneticilerin tutumlarını da irdeleyerek karmaşayı nasıl beslediklerini açıklıyor. Kişilerin, toplulukların, toplumların ve kuramların değerlerinin erimesini, sistemdeki evrilmeyi anlatıyor. Ardından da, ne olacağına ilişkin beklentilerini sıralıyor.
Azevedo’nun anlattıklarının tümünü köşe yazısında anlatmak mümkün değil, ama farkındalık düzeyimizi yükseltmesi gereken birkaç uyarıyı özetle paylaşalım: ABD’de yargının askıya alınması, adli sorunlar, özel kesimi rahatsız edici kararlar, erken seçim olasılığı üzerinde durduğu güncel olgular. Enflasyon oranındaki yükselme, stagflasyon, diğer ekonomilerin misilleme olasılığı ve ekonomik durgunluğun yaygınlaşması olasılığı. DTO kapsamındaki ticaretin yüzde 85’i ABD ile doğrudan etkileşim halinde olmayan ülkeler. Yapılacak iş, oluşumları yakından izlemek, yeni koşullara göre ölçeklendirme yapmak, enerji ve yapay zeka gibi konuları önemsemek, iklim değişikliğinde net bir tavır sergilemek, yeni eğilimlerin fırsat ve tehditlerinin ayırdında olmak… Azevedo diyor ki, “ Bu bir savaş hali. Olası gelişmelere karşı hazırlıklı olmak, nerde olursak olalım hızlı ve esnek davranmak gerekiyor.”
Trump’ın ahbabına soru
Anlattıklarından anladığımız kadarıyla Johnson, Trump ve çevresiyle yakın bağlantı, iletişim ve etkileşim halinde. Trump’ın ahbabına şu soruyu yönelttim: “Büyük güçlerin yükselişi ve çöküşünü araştıran ciddi tarihçilerin bir gözlemi var: Bir hegemon gücü yönetenler ‘altın çağ’ arayışına girmişse, orada çok ciddi bir çöküş süreci başlamıştır. Trump yönetimi de ‘altın çağ’ peşinde, bu bağlamda sizin değerlendirmeniz nedir? İkincisi, yumuşak gücün en önemli göstergesi olan ‘patent hakları’ konusunda Çin çok hızlı ilerliyor. Yumuşak güç analizi bağlamında, patentlerle ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Üçüncüsü de ‘kaliteli bilimsel makale’ açısından da Çin çok ileri adımlar attı; belirleyici durumda. Dördüncüsü ve daha da önemlisi, bir inisiyatif belirlenip, bir proje ortaya konduktan sonra, projenin öngörülen bitirme zamanı ile bitme zamanı, yani örgütlenme becerisi makası Batı ülkelerinde açılıyor; Çin’de kapanıyor. Bütün bunlar yakın gelecekte ‘güç merkezi’ ve ‘hegemon güç’ yapılanmasını nasıl etkiler? ”
Boris Johnson’un verdiği yanıtlar beni hiç tatmin etmedi… Salonda bulunan, ülkemizin kamu ve özel kesiminde önemli makam ve mevkiler doldurmuş insanlarımızı tatmin etti mi bilemiyorum. Ama bir şeyi iyi biliyorum: Bugün öğrenmek zorunda olduğumuz şeyler, dün olduğundan çok daha fazla…