Böcekler, doğanın en küçük görünen ama en büyük öğretmenleri… Böcekler Gezegeni bize yalnızca bir biyoloji dersi değil, insanın kendine bakma cesaretini de sunuyor: Kibri, önyargıları ve görmezden geldiklerimizle yüzleştiğimiz bir ayna.
KİTAP dergisinin bir önceki sayısında sizlere “arılar” konusunda yazılmış bilimsel seriden nasıl etkilendiğimi anlatmıştım. Bitki ve hayvanlarla ilgili “önyargı-odaklı kültürün” yarattığı ve bizleri önemli ölçüde etkileyen, değer bilmez varlık konumuna düşüren yönlerine değinmiştim.
Bu yazıda Anne Sverdrup-Thygeson’un “Böcekler Gezegeni / Tuhaf, Faydalı ve Hayranlık Uyandırıcı Dostlarımız Üzerine” kitabından söz etmek istiyorum. Koç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan eser, Dilek Başak’ın çevirisiyle dilimize kazandırılmış.
Kolay okunan, bir macera gibi sizi peşinden sürükleyen kitabın çok önemli özelliği, “Ol mahiler derya içredir deryayı bilmezler” (balıklar denizde yaşar ama denizi bilmezler) anlatımını doğruluyor.
Çoğumuz, böceklerin koku aracılığıyla pek çok biçimde konuştuklarını öğrenince hayret etmekten kendimizi alamayız.
Çağımızda yaşanan büyük dönüşümü ünlü bir Çin bedduasıyla anlatırız: “Tanrı sizi büyük dönüşüm dönemlerinde yaşatsın!” Sonra da büyük dönüşüm dönemlerinde “uyum yeteneğinin” ne denli önemli olduğunu vurgularız.
Böcekler Gezegeni kitabını okurken “Gündelik yaşama uyumlu görüşe sahip olma konusunda yusufçukların üstüne yoktur” gerçeğini öğrenince şaşmamak mümkün değil. Demek ki, çevremizi iyi gözlersek, börtü böcek diye küçümsemesek, doğanın bu küçük canlılarından öğrenecek çok şeyimiz var.
Böceklerin “bilgi edinme, analiz yapma yetenekleri” ve öğrenebildiklerini kanıtlayan bulgulara erişince kendimizden utanmamız gerekiyor: Biz insanların ne kadar kibir ve üstünlük inancı batağına saplandığımızı kavrayarak bir adım geri çekilme ihtiyacı hissettiğimizi de anlıyoruz.
Eğer yaşamla ilgili derin düşüncelere daldığınız zamanlar varsa, Böcekler Evreni’ni mutlaka okuyun: Küçükler, çevikler ve seksiler. Bu saptamayı yapan böcek bilimcisi yazar, böceklerin üreme konusundaki inanılmaz yeteneklerini size kanıtlayacaktır.
Biliyorsunuz, “nesli sürdürme” bütün canlıların temel içgüdüsüdür; kutsal kitaplarda da bu konuda hükümler vardır: “Semereli olun ve çoğalın, yeryüzünü doldurun ve onu tabi kılın” hükmünde olduğu gibi (Yaratılış 1:28).
İnsanoğlu yaşam serüveninde cinsiyet ayrılığı diye bir hastalığa da tutulmuştur. Kadın hakları konusunda uzun yıllardır verilen savaşımın geldiği noktayı düşününce, böcekler dünyası bizi utanca sürüklüyor. Arılar dünyasında kraliçelerin bile yönetime hâkim olmadığını; tüm hâkimiyetin dişilerde olduğunu öğrenince, insan kendi yarattığı kültürün ayrıcalık düzeni karşısında yüzünün kızardığını hissediyor.
Besin zincirinde böceklerin birbirini yemesini küçümseyen insanoğlunun, birbirlerini yeme konusundaki ayıplarını anlamaları için böcekler dünyasının aynasına bakmaları gerekiyor.
Gerçekçi olmak gerekirse Böcekler Gezegeni, evrim sürecinin nasıl bir şey olduğunu öğreten önemli bir kitap: “Evrim ilerlemesini asla merhamete borçlu olmamıştır!”
Bir söğüt ağacının dibinde gölgelenirken, tozlaşma ya da polen yaymanın hem böcekler hem de bitkiler için her durumda kazanç sağlayan bir durum olduğunu; söğüt ağaçlarının doğanın kontak anahtarlığını yaptığını bilirseniz, gölgedeki serinlemeye bitki ve böceklere duyduğunuz saygıyı da ekleme olgunluğuna ilerleyebilirsiniz.
Bugün yaşadığımız dünyada insanlar için “gıda arzı güvenirliği” ve “gıda güvenliği” kritik sorunlardan biridir. Böcekler Gezegeni’ni okursanız, karıncalar ve termitlerin tarımsal üretimi nasıl dengeli ve yüksek tuttuğunu öğrenir; varlığınızı da onlara borçlu olduğunuzu düşünerek kültürel önyargılarınızı teker teker kırabilirsiniz.
Ne anlatırsak anlatalım, böcekler evreninin bizim için ne kadar önemli olduğunu bir yazıya sığacak cümlelerle anlatmak mümkün değil. En doğrusu: kitabı edinin, okuyun ki, bize öğretilmiş olan kültürün ne kadar eksikli ve boşlukta olduğunu daha iyi anlayasınız.
Böcekler
Gezegeni,
Anne Sverdrup-
Thygeson,
Türkçesi: Dilek Başak,
Koç Üniversitesi
Yayınları
