1972 yılında Mehmet, Melih ve Semih Çelet kardeşlerin kurduğu Desa, 1983 yılında Samsonite’ın Türkiye distribütörü olmuş, 1985’te Çorlu’da ilk tabakhaneyi kurmuştu.
Libya’ya ihracatın sağladığı olanaklarla 1980’lere hızlı giren Desa, “Leibbrand” ile ortaklığın eşiğinden dönmüş, Almanya, İsviçre, Danimarka, ABD ve Singapur’daki yatırımlarıyla dünyaya açılmış, iç piyasada mağaza sayısını artırmaya başlamış, 1989 yılında ilk ayakkabı fabrikasını devreye almıştı.
Ancak, Özal döneminin sona erdiği 1990’lı yıllarda yeni hükümet (Çiller Hükümeti) yönetiminde, Türkiye ekonomisi sürdürülemez bir iç borç yükü ve gittikçe biriken yapısal sorunlar sebebiyle sıkışmaya başlamıştı.
Hükümetin ekonomide aldığı hatalı kararlar ve devletin borçlanma ihtiyacı artarken, faizlerin de hatalı bir şekilde düşürülmesi döviz krizine neden olmuştu.
1994 yılında patlayan krize döviz borcuyla yakalanan Desa, bugün artık faaliyette olmayan bazı alacaklı bankalar vadesi gelmeden borçlarını tahsil etmeye kalkınca Çelet Ailesi'nin şahsi kefaletleri devreye girdi.
Bu zorlu süreç, hem Melih Çelet’in ailenin elinde bulunan gayrimenkulleri satıp sermaye olarak şirkete koyması ile hem de şirketin başında olduğunu ve borçların günü geldiğinde ödenmesinin teminatı olarak şahsi kefaletini ortaya koyması ile aşıldı.
Son yıllarda Desa’da CEO’luk görevini yürüten Burak Çelet (Melih Çelet’in oğlu), o günleri şöyle anımsadı:
- 1994 bizim için çok önemli bir yıldı. Türkiye’de çok büyük bir ekonomik kriz yaşanıyordu. Daha çok ihracat yaptığımız için yurt dışından aldığımız hammaddelerden dolayı taşıdığımız açık pozisyonlar vardı.
- Yapılan yüksek devalüasyon yüzünden bir gecede 3-4 banka üzerimize geldi ve neredeyse batma noktasına dayandık. Ben 18 yaşımda, kendi evimde üç kez yeddi emin oldum.
- Şükür, o dönemde hiçbir çalışanımızın ücretini aksatmadık. Annemin ziynet eşyalarını satıp, maaşları ödeyerek operasyona devam ettik.
- Sonuna kadar işimizin arkasında durduk, bu durumdan yüzümüzün akıyla çıktık. Benim için hem dirayetli olmanın hem de sözünün eri bir işverenliğin önemini göstermesi adına çok kıymetli bir deneyimdi.
1994 krizi sırasında yaşadıkları Melih Çelet’in risk algısını ve şirketin iş yapış şeklini temelden değiştirdi. Melih Çelet, aldığı dersleri Nuri Çolakoğlu’nun kaleme aldığı, Desa’nın öyküsünün anlatıldığı “Olmazı Oldurmak” kitabında şöyle özetledi:
- Çok zor bir dönem atlattık. Ekonomi yönetiminin hatalı politikalarından dolayı, hiçbir “aşan taşanımız” yokken bugün artık piyasada olmayan bir takım bankaların etik dışı uygulamaları ile karşı karşıya kaldık ve sıkıntılı bir sürece girdik.
- O süreçten pes etmeden çalışarak çıktık. Yaşananlar bana büyük ders oldu. Kendime, “Hükümetlerin aldığı kararlar yüzünden şirketim asla riske girmeyecek. Desa’nın artık devletin alabileceği yanlış karardan etkilenmemesi için ne gerekirse onu yapacağım” diye söz verdim.
- İlerleyen yıllarda işimizin yapısını oluştururken buna dikkat ettim. Perakende, üretim, ihracat ve ithalat fonksiyonlarını aynı anda barındıran bir iş yapısı oluşturduk.
- Gereksiz risklerden her zaman kaçındık ve dağın arkasındaki muhtemel tehditleri öngörerek bertaraf edecek stratejiler üretmeye çalıştık.
- Her dönemde cari fazla vermeye ve döviz açık pozisyonu taşımadan ilerlemeye dikkat ettik. Kimi zaman bu tedbirli yaklaşım büyüme oranlarımızı baskıladı ama her daim istikrarlı bir kurum yolculuğunda en önemli dayanak noktamız oldu.
- Bu yaklaşım sayesinde, 1994 yılında neredeyse işimizden olacakken, 2001 krizinde kârlılık rekorları kırarak Hürriyet Gazetesi’ne manşet olduk:
1994 krizi DİBE VURDU
2001 krizi ZİRVEYE ÇIKTI
Desa Yönetim Kurulu Başkanı Melih Çelet ve CEO Burak Çelet’le kitap için buluştuğumuzda 1994 krizinden çıkarılan ders sonrası oluşturdukları stratejinin altı sık sık çizildi:
- “Yarın neler olabilir, başımıza neler gelir” diye iyice düşünmeden adım atmak, hareket etmek yok.
Melih Çelet, “tedbirli yaklaşım”larının altını bir kez daha çizmek için şu örneği verdi:
- 40 yıldır işbirliği yaptığımız Samsonite’ı Türkiye’ye yatırıma ikna etmeye çalışıyordum. İkna da ettim. Düzce’de fabrikamızın yanı başında 60 dönüm yer de almıştık o yatırım için. 2 yıldır beklemedeyiz. Yatırım için en uygun dönemi bekleyeceğiz.
53 yıllık öykünün yer aldığı “Deri Modasında Dünya Markası Olma Yolunda Desa’nın İlham Veren Hikayesi”, “Olmazı Oldurmak” kitabından çıkarılacak önemli dersler var…
Topla, tüfekle sizi kimse yıkamaz ama içinizden yıkılırsınız, dikkat edin
1985-1986 döneminde Migros’un o zamanki Genel Müdürü Uğur Çatbaş, Desa’nın kurucusu üç kardeşten Melih Çelet’i aradı:
- Vehbi Bey (Koç) seninle tanışmak, sizin fabrikaya gelmek istiyor.
Melih Çelet çok heyecanlandı. Vehbi Koç, Tofaş’ın ürettiği Kartal model otomobille Desa’nın o dönemki fabrikasına gitti. Melih Çelet, Koç’u kapıda karşıladı, asma kattaki odasına geçtiler. Koç, söze şöyle girdi:
- Antepli, seninle ilgili çok güzel şeyler duydum.
Melih Çelet meraklandı:
- İnşallah bir hatam yoktur Vehbi Bey…
Vehbi Koç sürdürdü:
- Yok… Sen Beşinci mi, Altıncı mı Kalkınma Planı’nda deri sektörünü yazıyormuşsun. Şimdi Ortak Pazar konusu gündemde. Otomotivde problem çıkacak diye korkuyorum. Bunu seninle konuşayım diye geldim.
Koç, sohbetin sonunda üretim bölümünü görmek istedi. Melih Çelet, Koç’un zorlanabileceğini düşündü:
- 7 katlı, çıkamazsınız…
Koç, “Çıkarım” diye yanıt verdi. Tüm katları gezdiler:
- Bayağı genç bir ekip var. Bunları eğitiyor musun?
Melih Çelet yanıtladı:
- 18 yaşın altında kimse yok. Elemanları ilk aldığımızda eğitiyoruz, sonra işe başlatıyoruz.
Aradan zaman geçti, Vehbi Koç, Melih Çelet’i eşiyle birlikte Yeniköy’deki evine yemeğe çağırdı. Mehmet, Melih ve Semih Çelet, eşleriyle birlikte Koç’un evine konuk oldu.
Koç, üç kardeşi bir arada görünce tavsiyesini paylaştı:
- Oğlum, sizi topla tüfekle kimse yıkamaz ama içinizden yıkılırsınız, bunu unutmayın. Hanımlar, “O onu aldı” diye başlar. “O öyle dedi, bu böyle yaptı” derken iş zora girer. Desa’yı seviyor, takip ediyorum. İnanılmaz başarılı olacaksınız ama aile içi ilişkilere dikkat edin.
1994 krizi döneminde bir gazetenin sürmanşetinde bir haber yayınlandı:
- Pamukbank, Desa’ya icra takibi başlattı…
Vehbi Koç, o günlerde kalp ameliyatı geçirdiği Houston’dan (ABD) yeni dönmüştü. Asistanı Melih Çelet’i aradı:
- Doktorları konuşmasını yasakladılar ama Vehbi Bey sizinle görüşmek istiyor. Lütfen kısa konuşun.
Vehbi Koç sordu:
- Evladım, ne oldu? Bir haber okudum.
Melih Çelet’in gözleri doldu:
- Merak etmeyin, saçma sapan bir haber.
Koç, desteğini hissettirdi:
- Yapabileceğim bir şey varsa haberim olsun.
Melih Çelet, teşekkür etti:
- Hiç merak etmeyin. Biz gereğini yaptık, çözdük.
Vehbi Koç’un Desa ile ilgili “aile öngörüsü” 1996 yılında kendini gösterdi. Kurucu kardeşlerden Semih Çelet, 1989 yılında kurdukları ayakkabı fabrikasına ağırlık verilmesini istiyordu. 1994 krizi döneminde de aynı konuda ısrarcı oldu.
Melih Çelet, Semih Çelet’in ayakkabı konusundaki ısrarına karşı çıktı. Derken Semih Çelet, 1996 yılında ayakkabı fabrikası ve bazı gayrimenkulleri alarak, Desa’dan el sıkışıp ayrıldı.
Melih Çelet, “Olmazı Oldurmak” kitabında Mehmet Çelet’le yollarını ayırmalarının öyküsünü şöyle anlattı:
- 2003 yılına geldiğimizde Mehmet’in de benim de çocuklarımız büyümüştü ve çalışma çağına gelmişti. Ancak, geleceğe dönük aynı vizyonu ve beklentileri paylaşmıyorlardı. Bütün çocukları yan yana getiremeyecektim ve Desa için sürdürülebilir bir ortam olmayacaktı.
- Kurumu benden sonrasına sağlıklı bir şekilde devretme açısından halka arz öncesinde 2003 yılında Mehmet ile ayrılma kararı aldık.
