GEÇEN hafta Denizli Genç İş İnsanları Derneği’nin (DEGİAD) davetiyle “2025 Ekonomi Değerlendirmesi, 2026 Beklentileri” toplantısı için Denizli’ye giderken Denizli Sanayi Odası Meclis Başkanı, Askon Demir Çelik Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İsmail Okan Konyalıoğlu aradı:
- DEGİAD’daki toplantınız 17.30’da başlıyor. Sizi havalimanından ben alsam, fabrikada iş dünyasında arkadaşlarla durum değerlendirmesi yapsak.
Askon Demir Çelik’teki sohbet 14.00’e kadar sürdü. Sohbetin sonuna doğru DEGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Sözkesen geldi. Birlikte DEGİAD’ın merkezine doğru giderken Şeref Oğuz ve bana döndü:
- Aslında siz babamı tanırsınız. Babam, holdingimiz Funika’nın kurucusu Osman Nuri Sözkesen.
Holdingin adıyla birlikte Osman Nuri Sözkesen’i de, 7 Ekim 2009 tarihli haberlerin başlığını da anımsadık:
- Funika’nın sahibi intihar etti…
Kemal Sözkesen konuşurken 7 Ekim 2009 tarihli meslektaşım Osman Nuri Boyacı’nın haberinden Nuri Sözkesen’in öyküsünü yeniden okudum:
- ODTÜ’de inşaat mühendisliği eğitimi gören Osman Nuri Sözkesen, kimyager olan eşi İlknur Sözkesen ile İsviçre’de, Zürih Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı.
- 1983-1984’te Hawaii’deki Japon-Amerikan İdari Bilimler Enstitüsü’nde (JAIMS) işletme okudu. Fujitsu, Nihankokan, Kanematsu’da staj yaptı.
- 1985 yılında memleketi Denizli’ye dönüp Japonya’da staj yaptığı şirketlerin isimlerinin ilk ikişer harfinden yola çıkarak “Funika Dış Ticaret”i kurdu.
- Zamanla kendisi de ev tekstili, bornoz, sabahlık, havlu ve plaj kıyafetleri üretimine girdi. Sayısı artan şirketlerini “Funika Holding” çatısı altında topladı.
- Holding, otomotiv, medya, inşaat, kart hizmetleri alanlarına uzanan 12 şirkete kadar ulaştı. İhracatta 40 ülkeye uzandı.
- Gök cisimlerine ve uzaya olan ilgisi nedeniyle adı “Ufocu işadamı”na çıktı.
- 2006 yılından itibaren sorunlar yaşamaya başladı. 2009 yılının ilk aylarında da Funika Tekstil’de üretimi durdurdu.
Boğaziçi Ekonomi mezuniyeti sonrası London School of Economics’te master yapan Kemal Sözkesen, 7 Ekim 2009’da babasının intihar haberini aldığında Londra’da Maxis Securities adlı fon yönetim şirketinde yatırım uzmanı olarak çalışıyordu:
- Hemen Denizli’ye döndüm. 24 yaşındaydım. Ailece büyük bir şok yaşadık. İlk şokun ardından şirketlerin durumuna baktık. 30 milyon dolar borç vardı. Bize “reddi miras” yapmamızı öneren avukatlar oldu.
Alacaklı bankalarla görüşmeleri anımsadı:
- Bankalara, “Borçlarımızı yeniden yapılandıralım, bize zaman tanıyın. İşlerimizi düzene sokup, ödemeye başlayalım” teklifi götürdüm. Borcumuzun büyük bölümünün muhatabı bankanın yöneticileri yeniden yapılandırmaya sıcak yaklaşmadı.
Söz konusu bankanın ana hissedarına ulaşma şansı yakaladığını vurguladı:
- Bankanın ana hissedarı hikayemizi dinleyince, “Ben de babamı kaybettiğimde çok gençtim. Hikayeniz beni etkiledi. Arkadaşlarıma söylerim, sizinle yeniden yapılandırma imzası atarlar” dedi.
Tekstil boya şirketinde o dönemde kârlılığın daha iyi olduğunu aktardı:
- Toparlanma şansı olmayan işlerimizi tasfiye ettik. Ana işimize odaklandık. Çok şükür bankaların bize tanıdığı sürede borçlarımızı ödedik.
Günümüze döndü:
- Hazır giyim ve tekstil sektörünün ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılı dönemden daha fazla etkilendiğini biliyorsunuz. Bu ortamda işimizi sürdürüyoruz.
Funika Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kemal Sözkesen’i dinlerken yeniden arşive girdim. Anadolu Ajansı’nın 5 Ekim 2017 tarihli şu haberini gördüm:
- Eşinden kalan şirketle Avrupa’ya açıldı…
- Nuri Sözkesen’in vefatı sonrası çocuklarıyla birlikte borç içindeki şirketin başına geçen İlknur Sözkesen, 9 yılda fabrikayı Avrupa’nın en büyük havlu boya terbiye tesisi haline getirdi.
DEGİAD buluşması için gittiğimiz Denizli’de Kemal Sözkesen’den Funika Holding’in “bunalımdan düze çıkış” hikayesini dinleme şansı yakaladık.
Sözkesen’in bahsettiği banka patronunun bu hikayede önemli rolü olmuş değil mi?
‘SA’, lastikte fazla ‘ıskarta’ya yol açıyor
1980’li yılların ilk yarısında, Hazım Kantarcı’nın Sabancı Holding’e bağlı Lisa Genel Müdürü olduğu günlerdi. Lassa lastiklerinin Avrupa ülkelerine ihracatı gündeme gelmiş, üzerindeki yazı kafalarına takılmıştı:
- Lastiğin üzerinde kabartma harflerle, “B.F. Goodrich lisansıyla üretilmiştir” yazıyordu. Ayrıca tüm markalama ve açıklamalar lastiğin yanağına işlenmişti. Lassa markası da logodaki gibi yuvarlak içine alınmıştı ve göze iyi görünmüyordu.
Kantarcı, “Birleşik Reklamcılar”a bir çalışma yaptırdı. İzmir Tolga ve Ali Taran’la birlikte Sakıp Sabancı’nın odasına sunum için girdi. İlk sözü Tolga aldı:
- Sabancı logosu, şirket logosu, marka logosu ayrıdır. Kurumsal logo ile markayı karıştırmamak gerekir. Artık dünya bu yönde yürüyor. “B.F. Goodrich lisansıyla üretilmiştir” dahil Türkçe yazıları kaldıralım, Lassa’yı da “SA”yı beyaz yuvarlak içine almadan yazalım.
Tolga bunları anlatırken sektörün önde gelen yabancı markalarından örnekler ortaya koydu. Sakıp Sabancı yumruğunu masaya vurdu:
- Ben o “SA”ya ne emekler verdim. Olmaz, kaldıramayız.
Kantarcı araya girdi:
- Efendim, biz arkadaşlarla biraz daha çalışalım. Size yeniden sunum yapalım.
Kantarcı, logonun mevcut şekliyle yazılması nedeniyle üretim sırasında ortaya çıkan ıskarta miktarını hesaplattı. Lassa’daki “SA” ayrımını kaldırmak için Sakıp Sabancı’ya ikinci sunum sırasında “ıskarta”ya dikkat çekti:
- Efendim, biz bu “SA” ayrımını yapmak için fabrikada önemli miktarda ıskarta veriyoruz.
Sakıp Sabancı, ekonomik gerekçeyi dinleyince öneriyi kabullendi:
- Yüreğimden önemli bir parçayı kopardın.
Sabancı Holding’te CEO’luk görevinde de bulunan Hazım Kantarcı, geçen hafta vefat edince, yazdığı kitaba göz gezdirdim, “LasSA” öyküsünü oradan aldım.
Hazım Kantarcı’ya Allah’tan rahmet diliyorum…
