2004 yılında kurulan İbrahim Çeçen Vakfı, yalnızca burs veren bir kurum değil; “dayanışmacı filantropi” yaklaşımıyla eğitim, gönüllülük ve kalkınmayı bir araya getiren özgün bir modelin öncüsü. Vakıf, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Zirvenin Şefleri ve Turizm Meslek Lisesi projeleriyle Ağrı’dan başlayarak Türkiye’ye ilham veriyor.
Türkiye’nin doğusundan başlayarak ülke geneline yayılan bir iyilik zinciri… 2004 yılında kurulan İbrahim Çeçen Vakfı (İÇV), 20 yılı aşkın süredir yalnızca burs veren bir kurum olmanın ötesine geçiyor ve “dayanışmacı filantropi” yaklaşımıyla gençlerin eğitim, gelişim ve toplumsal sorumluluk yolculuğuna eşlik eden, sürdürülebilir etki yaratan bir modelin öncüsü oluyor.
İbrahim Çeçen Vakfı’nın hikâyesi aslında bir eğitim sevdasıyla başlamış. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Çeçen, “Babam Sayın İbrahim Çeçen, eğitime gönülden bağlı bir insan. Farklı alanlarda projelerimiz olsa da her şeyin merkezinde eğitim var. Çünkü eğitim olmadan hiçbir dönüşüm kalıcı olamaz” diyor.
Bugüne kadar 18 binden fazla öğrenciye burs, 748 sporcuya destek, 11 kalıcı eser, 52 yayın, 950 akademik makale teşviki ve 250 Erasmus öğrencisi ile geniş bir etki alanı yaratan vakıf, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ni de “vakıf destekli devlet üniversitesi” modeliyle Türkiye’ye kazandırdı.
Çeçen Vakfı, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi imzacısı olarak, çalışmalarını BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu şekilde yürütüyor. Nitelikli Eğitim, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Eşitsizliklerin Azaltılması, İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme, Sürdürülebilir Şehirler ve Amaçlar için Ortaklıklar, vakfın pusulasını oluşturan ana başlıklar.
“Dayanışmacı filantropi”nin en çarpıcı örneklerinden biri ise Zirvenin Şefleri Projesi. Adını Ağrı Dağı’ndan alan bu proje, gastronomi eğitimi gören gençleri profesyonel mutfak hayatına hazırlıyor.
Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Çeçen, bu yolculuğu ve gelecek vizyonunu şöyle anlatıyor:
Bağıştan fazlası: “Dayanışmacı Filantropi” modeli
“Klasik bağış anlayışında, ‘veren’ ve ‘alan’ arasında tek yönlü bir ilişki vardır. İbrahim Çeçen Vakfı bu anlayışı dönüştürerek “dayanışmacı filantropi” kavramını hayata geçirdi. Burada burs sadece maddi bir destek değil; öğrencilerin farklı alanlarda gelişimini mümkün kılan bir araç. Örneğin bursiyerler yalnızca finansal destek almakla kalmıyor; spor, kültür, gastronomi gibi alanlarda uygulamalara dahil oluyor. IC Holding’in şirketleri, çalışanları ve iş ortakları da sürece katılarak ortak faydayı büyütüyor. Bu model, gençlerin yalnızca kendi kariyerleri için değil, toplum için de değer yaratan bireyler haline gelmesini sağlıyor. Gençlerimizin mutlaka gönüllülük faaliyetlerine katılmasını istiyoruz. Çünkü inanıyoruz ki, bu yaşlarda öğrenilen toplumsal sorumluluk duygusu onların kişiliklerine yerleşiyor. İleride hem kendilerine hem çalıştıkları topluma daha güçlü katkı sağlayacak bireyler haline geliyorlar.”
Eğitimde özgün bir model: Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
“Eğitim olmadan kalıcı kalkınma olamaz. Bu yüzden Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ni kurduk. Türkiye’de bir ilk olan vakıf destekli devlet üniversitesi modelini hayata geçirdik. Üniversitemiz bugün yalnızca Ağrı’nın değil, tüm bölgenin eğitim merkezi haline geldi. Vakıf, üniversitenin yalnızca kuruluş aşamasında değil, bugün de maddi ve manevi olarak destek vermeyi sürdürüyor. Özellikle Tıp Fakültesi öğretim üyelerine verilen düzenli mali katkılar, bölgeye nitelikli akademisyen çekilmesini sağlarken, IC Kariyer Köprüsü programı da holding şirketlerindeki profesyonelleri üniversite öğrencileriyle buluşturarak kariyer vizyonlarını genişletiyor.”
“Zirvenin Şefleri”
“Dayanışmacı filantropi’nin en çarpıcı örneklerinden biri ise Zirvenin Şefl eri Projesi. Adını Ağrı Dağı’ndan alan bu proje, gastronomi eğitimi gören gençleri profesyonel mutfak hayatına hazırlıyor. AİÇÜ’de kurulan 500 metrekarelik endüstriyel mutfak laboratuvarı, öğrencilerin teoriyi pratiğe dönüştürmesini sağlıyor. İstanbul ve Antalya’dan gelen şefl erle yürütülen eğitimlerde öğrenciler yalnızca mutfak becerilerini geliştirmiyor; aynı zamanda bir meslek ediniyor, ekonomik bağımsızlık kazanıyor. İlk iki yılda 350 öğrenci projeden faydalandı; katılımcıların yüzde 60’ını kadınların oluşturması ise projenin toplumsal cinsiyet eşitliğine yaptığı katkıyı ortaya koyuyor. Üçüncü yılında projeye yeni boyutlar eklendi: Türkiye ve yurtdışından şefl erle workshoplar, yemek fotoğrafçılığı, ürün kullanımı, sosyal medyada markalaşma gibi derslerle öğrenciler artık yalnızca şef değil, gastronomi alanında kendi markasını yaratabilecek bireyler olarak yetiştiriliyor."
Türkiye’nin her köşesi için ilham veren bir örnek
Ağrı, Türkiye’nin kalkınmada öncelikli illerinden biri. Uzun yıllar eğitimde, turizmde ve istihdamda yaşanan eksikliklere rağmen bugün yeni bir dönüşüm hikâyesi yazılıyor. Bu dönüşümün en güçlü aktörlerinden biri de İbrahim Çeçen Vakfı.
Kurucusu İbrahim Çeçen’in memleketine olan bağlılığı, vakfın yönünü belirliyor. 20 yıldır yürütülen projeler sayesinde Ağrı, yalnızca eğitim alanında değil, gastronomiden turizme kadar birçok alanda gelişim hamlesi yaşıyor. Günseli Çeçen, “Ağrı bizim için yalnızca bir coğrafya değil, bir sorumluluk. Babam Sayın İbrahim Çeçen Ağrılı. Doğduğu topraklara vefa duygusuyla, 20 yıldır tüm odağımızı bu bölgeye çevirdik. Çünkü kalkınmada öncelikli illerden biri olan Ağrı’da yaptığınız her işin çok büyük bir karşılığı var. Ağrı’da turizmi geliştirmek de en büyük hayallerimizden. Doğubayazıt’ta temelini attığımız Turizm Meslek Lisesi bunun için çok önemli bir adım. Yanında kurulacak uygulama oteliyle birlikte öğrenciler hem eğitim alacak hem de turizm sektöründe deneyim kazanacak. Bizim vizyonumuz Ağrı’yı yalnızca eğitimde değil; doğası, tarihi ve gastronomisiyle bir gastrokültür rotası haline getirmek” diyor.
İbrahim Çeçen Vakfı’nın, eğitimde fırsat eşitliği, toplumsal sorumluluk ve bölgesel kalkınma odaklı bu yaklaşımı, yalnızca Ağrı için değil, Türkiye’nin her köşesi için ilham verici bir örnek teşkil ediyor.