Mehmet KAYA
Kuzey Yarı Kürede orman yangını mevsiminin başladığı dönemde, OECD tarafından yayımlanan bir raporda, 1979’dan bu yana iklim değişikliğinin de etkisiyle orman yangını mevsiminin uzadığı ve sıklığı ve etkileri dahil geniş anlamda şiddetinin de arttığı belirtildi. Raporda, orman yangınlarının yüzde 70’inin insan davranışı kökenli olduğu belirtilerek, yangınların sıklığının ve büyüklüğünün artması nedeniyle yangınların söndürülmesi yönündeki faaliyetlerin giderek etkisinin azaldığı, hatta bazı yangınların aylarca sürmesi nedeniyle yangınla mücadele için ayrılan kaynakların hızla harcandığı vurgulandı. Bunun yerine raporda, orman ve bitki örtüsünün korunması için denetim ve kurumların güçlendirilmesi, yasa dışı kullanımların, tahribatların önlenmesi, arazi kullanımı ve şehir-konut gibi yapıların ilişkisinin ormanı koruyacak şekilde tasarlanması, orman yangınlarına acil müdahale kapasitesinin artırılması önerildi.
Küresel olarak, 1979’dan bu yana orman yangınlarının ekosisteme olumsuz etkilerinin yüzde 27 oranında arttığı kaydedildi. Avustralya ve ABD’ye yönelik yapılan iki ayrı analizde, Avustralya’da yangın sayısının 1980’den bu yana iki kat arttığı, ABD’de ise 1985-2017 yılları arasında, yangınların ekosisteme olumsuz etkisinin sekiz kat büyüdüğü vurgulandı. Raporda Türkiye’ye yönelik özel bölüm bulunmamakla birlikte, iklim değişikliğine bağlı senaryoların her birinde, ABD, Portekiz, Fransa gibi ülkelerle aynı kuşakta bulunan Türkiye’nin yangın sıklığı ve yangın süresinin artışında dünyanın en riskli bölgesinde olduğu görüldü.
“İklim Değişikliği Bağlamında Orman Yangınlarını Kontrol Etmek” başlıklı çalışmada, iklim değişikliği ile orman yangınlarını artırdığı, süresini uzattığı ve etkisini büyüttüğüne dair veriye dayalı analizler yer aldı. ABD’de ve Avustralya sonuçları verilen çalışmada iklim değişikliği sonrası yangın ihtimalinin yüzde 30 arttığı, orman yangınlarının yarattığı hava kirliliğinin iklim değişikliğini tetikleyen unsurlardan biri olduğu kaydedildi. Yangınların çevre yanında insan sağlığı yönünden de olumsuz etkileri bulunduğu belirtilen raporlarda buna ilave olarak yaşanan yangınlar sonrası bitki yetişmeyen bölgelerin büyüklüğünün de arttığı anlatıldı.
Ülkelerin yangın çıktıktan sonra söndürmeye yönelik kapasitelerini güçlendirdiği, son 20 yıl içinde bu alana yapılan yatırımların 4 katına çıktığı belirtilen çalışmada, “Bu çabaya karşılık orman yangınlarını söndürme yeteneklerinin sınırları da bu dönemde ortaya çıkmıştır. Aylar süren orman yangınları olmuştur. Böyle yangınlar ayrılan kaynakları da zorlamıştır. Birkaç yangın çıktığında da ölüm riski artırmaktadır” denildi.
Raporda, ülkelerin orman yangınını söndürme yanında önleyici tedbirler almasının faydasına da vurgu yapıldı. Bu bağlamda, sağlıklı bir ekosistemin orman yangınlarını azalttığı hatırlatılarak, bozulmuş orman ve turba bölgelerinin özellikle korunması gerektiği vurgulandı. Yasadışı olarak ormanların bozularak kesilmesinin önlenmesi, yasa dışı ormana müdahalelerin durdurulması da tavsiyeler arasında yer buldu. Ülkelerin arazi yönetimlerini her yönden iyileştirilmesi önerildi.
Yangına müdahale kapasitesi artırılmalı
Ölüm riskine karşı genel çapta arazi yönetimi, riskli konut vb. alanların planlamayla risklerden uzaklaştırılması önerilerine de raporda yer verildi. Ayrıca, ülkelerin yangın sonrası ekonomik ve sosyal etkileri de göz önünde bulundurması tavsiyesi yer aldı.
Nihayetinde, orman yangını riski ölçümü yapılarak bu risklerin kaynaklarında önlenmesi yönünde adım atılması, yangın anında da erken müdahale dahil yangına müdahale kapasitesinin artırılması önerildi. Raporda devam eden iklim değişikliğinin orman yangını riskini kapsam, yangın mevsimi, yangın süresi ve etkileri bakımından artırmaya devam edeceği belirtilerek, 2 derecelik bir küresel ısınma senaryosunda dünyanın hemen hemen tamamında riskin artacağı belirtildi. Bu senaryolarda Türkiye’nin en riskli bölge içinde olduğu görüldü.