Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Bankalar Birliği (TBB), 66. Genel Kurulu’nda " Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem artık geride kalmalı. Büyümenin devamı için reel sektörümüzün finansmana kesintisiz erişimi tabii ki olmazsa olmazdır" dedi.
Bakan Şimşek, genel kurulda yaptığı konuşmada önümüzdeki 5 yıl içerisinde küresel büyümenin yüzde 3 civarında olmasını beklediğini belirterek, “Burada tabii ki küresel parasal sıkılaştırmanın etkisi de var, yapısal karşı rüzgarlar da var. Küresel parasal sıkılaştırma etkisini çok net bir şekilde hissettiriyor. Küresel enflasyon düşüyor ancak hala uzun dönem ortalamalarının oldukça üzerinde. Enflasyondaki düşüş tabii ki önemli. Küresel parasal sıkılaşmanın muhtemelen sonuna gelindi. Son 20 ayda 12 gelişmiş ülke 104 kez, 22 gelişmekte olan ülke 158 kez, toplamda 262 kez faiz artışı yaptı. Yani 2024’ün ikinci yarısından itibaren bir gevşeme olasılığı artmıştır" ifadelerini kullandı.
2023’TE YÜZDE 4,5 BÜYÜME ÖNGÖRÜYORUZ
Şimşek, 2003-2022 döneminde ortalama, ülkemizin reel olarak yüzde 5,4 büyüğünü söyleyerek şöyle devam etti: “2023 yılında bütün bu sıkıntılı küresel finansal koşullara rağmen yüzde 4,5 civarında bir büyüme öngörüyoruz. Ancak bir süredir büyümenin temel belirleyicisi iç talep olmuştur. Tabii iç talepteki bu güçlü artış makro finansal istikrarı, cari açık ve enflasyon üzerinden tehdit ediyor. Bu türden bir sorunlarla ülkemizi karşı karşıya bırakmış durumda.”
SERMAYE PİYASALARIMIZA FON AKIŞI BAŞLADI
Teşebbüs hürriyetini, serbest kambiyo rejimini, dalgalı kur sistemini, dışa açık ve kurala dayalı ekonomi ilkelerini benimseyen bir sistem anlayışı içerisinde ilerleyeceklerini altını çizen Şimşek, “Kısa vadede bizim önceliğimiz tabii ki makro finansal istikrarın kalıcı bir şekilde tesis edilmesi ve öngörülebilirliğin artırılmasıdır. Para, maliye ve kredi politikalarımızı bu hedefleri sağlayacak şekilde oluşturuyoruz, şekillendiriyoruz. Finansal istikrarımızı güçlendirmek ve piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artırmak için para politikasında başlattığımız sadeleşme ve sıkılaşma adımları devam edecektir. Para ve maliye politikalarını eşgüdüm içerisinde yürütmeye devam edeceğiz” dedi.
Şimşek, “Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye ilişkin daha olumlu bir perspektif sunmaya başlamışlar, hatta geçtiğimiz hafta içerisinde bir kredi derecelendirme kuruluşu bankacılık sektörümüzün görünümünü negatiften durağana güncellemiştir" diyerek, "Sermaye piyasalarımıza fon akışı başlamıştır. Tüm bu gelişmeler yurt dışı finansman imkanlarına erişimi kolaylaştırırken aynı zamanda maliyeti de önemli ölçüde azaltmıştır ” şeklinde konuştu.
KARBON PİYASASINI KURACAĞIZ
Sistemik öneme haiz risklerin, kurumların takibinin daha etkin yapılacağını vurgulayan Şimşek, “Karbon piyasasını kuracağız. TCMB ürünlerinin katılım finansa uyumunu sağlayacağız. Katılım esaslı sigortacılığın gelişmesi için ilave adımlar atacağız. Bu güçlü yapısı ve daha destekleyici dış finansman koşulları altında sektörün reel ekonomiyi desteklemek için önümüzdeki dönemde yurt dışı finansman imkanlarını daha güçlü bir şekilde değerlendirmesini bekliyoruz. Dolayısıyla sektörden bir beklentimiz bu” diye konuştu.
ÖZEL BANKALARIN HAKLI GEREKÇELERİ KALMADI...
Şimşek, iç talepte bir dengelenme ihtiyacı bulunduğunu belirterek, bankalardan, cari açığın iyileşmesi ve dezenflasyon sürecinin başarısı için programlarına uygun hareket etmelerini beklediklerini vurguladı. Özellikle ihracatın desteklenmesinin büyük önem arz ettiğine işaret eden Şimşek, şunları kaydetti: “Bugüne kadar kamu bankalarının ihracat ve yatırımların finansmanıyla ticari kredilerde çok büyük bir rol üstlendiğini görüyoruz. Özel sektör bankalarının bu anlamda geride kalmasının sebeplerini de iyi biliyoruz. Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem artık geride kalmalı. Çünkü bunun şartları ortadan kalkmıştır. Bu sürdürülebilir değildir. Artık haklı bir gerekçeleri de kalmamıştır. Reel sektörü desteklemek esas vazifemizdir. Reel sektör tabii ki yatırım, istihdam, üretim ve ihracat çerçevesinde önceliklendirilecektir. Burada sürdürülebilir yüksek büyümenin devamı için reel sektörümüzün finansmana kesintisiz erişimi tabii ki olmazsa olmazdır.”
TOBB'DA ORTAK NOKTA FİNANSMANA ERİŞİMDİ
Şimşek, önceki gün gerçekleştirilen TOBB toplantısında ülkenin dört bir yanından gelen oda ve borsa başkanlarının kendileri ile değerlendirmelerini paylaştığını anlattı. Hemen hemen hepsinin ortak noktalarından birinin “finansmana erişim” konusu olduğunu aktaran Şimşek, şunları kaydetti: “Bankacılık sektörü, özellikle yatırım olsun, istihdam olsun, üretim olsun, ihracat olsun çok güçlü destekleri hep olmuştur. Önümüzdeki dönemde daha seçici bir şekilde ülkemizin cari açığını azaltacak, enflasyonu kontrol altına alacak çerçevede bizim politikalarla uyumlu bir şekilde büyümelerinin devamını arzuluyoruz. Reel ekonomiye çok daha güçlü bir şekilde desteklerinin devamını arzuluyoruz. Bu konuda da üzerimize düşeni biz de yapacağız. Yani maliye politikası ve para politikası eş güdüm içerisinde, hedef odaklı olacak."
TEDBİRLERİN TASARIMINI BANKACILARLA YAPACAĞIZ
Bankaları önemli bir paydaş olarak gördüklerinin altını çizen Bakan Şimşek, "Sizinle birlikte programı uygulamayı ve sizlerle istişare ederek bazı tedbirlerin tasarımını da birlikte yapmak istiyoruz” dedi.
ÇAKAR: ÖZ KAYNAKLARIN GÜÇLÜ KALMASINA HASSASİYET GÖSTERİYORUZ
Genel kurulda konuşan TBB Başkanı Alpaslan Çakar, 2022 yılında para ve kredi politikasına ilişkin çok sayıda düzenleme yapıldığını belirtirken, “Bankacılık sektörü hem ekonomi politikasını hassasiyetle destekledi hem de ihtiyatlı bir yaklaşım içinde bilançosunu yönetti" dedi. Çakar, "2023 Haziran itibarıyla, Türk Bankacılık Sektörü’nün bilanço büyüklüğü 19 trilyon TL olup, bilançonun milli gelire oranı yüzde 100 civarındadır. Kur korumalı mevduatın etkisiyle TL’nin payı aktifte yüzde 59, pasifte ise yüzde 56 olarak gerçekleşmiştir. 2023 Haziran itibarıyla, krediler 10 trilyon TL, menkul kıymetler portföyü ise 3,2 trilyon TL seviyesindedir” şeklinde konuştu. Çakar, ticari krediler içinde en büyük payın yüzde 29 ile imalat sanayiinde olduğuna dikkati çekerek, “İmalat sanayinin payı son 5 yılda 5 puan arttı. Üretimin, ihracatın ve istihdamın belkemiğini oluşturan çok sayıdaki sektöre kullandırılan kredilerin payının daha da artırılmasının öneminin farkındayız. Ticaret sektörü yüzde 16, inşaat yüzde 10, enerji sektörü yüzde 8 pay ile sıralanmaktadır. Stratejik önemi artan turizm ve tarım sektörlerine kullandırılan kredilerin artırılmasında yoğun bir rekabet bulunmaktadır. Krediler büyürken, riskler makul ölçülerde seyretti.” dedi. Öz kaynakların güçlü kalmasına hassasiyet gösteriyoruz Çakar, sözlerini şöyle sürdürdü: “2023 yılının ilk yarısı sonunda, sermaye yeterliliği yüzde 18. Sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında sağlanan esnekliklerin etkisi yüzde 0,5 düzeyinde ve sınırlı seviyede. Öz kaynakların güçlü kalmasına hassasiyet gösteriyoruz. Çünkü bu sayede, kredi artışını sürdürebilmek, riskleri doğru yönetebilmek, şoklara karşında dayanıklı kalabilmek, iç borçlanmayı desteklemek, dış finansman sağlayabilmek, uluslararası rekabet gücünü korumak ve artırabilmek mümkün olabilecektir. Öz kaynakların büyümesini ve güçlü kalmasını destekleyen en önemli kalem olan net kârın öz kaynaklara olan katkısında iyileşme olmuştur. Öz kaynak kârlılığı nominal olarak yükselmiştir, ancak enflasyonun gerisinde kalmıştır. Enflasyona endeksli menkul kıymetlerin piyasa değerinin yükselmesi yanında, bankacılık hizmetlerindeki artış bağlı olarak faiz dışı gelirler öz kaynak kârlılığını olumlu etkilemiştir.”