Türkiye’nin kendi gerçeklerine uygun, güçlü bir “Önleyici Yeniden Yapılandırma Kanunu”na ihtiyaç duyduğunu belirten FOYDER (Finansal ve Operasyonel Yapılandırma Profesyonelleri Derneği) Başkanı Önder Yılmaz, bu kanunun borçlunun tüm finansal, piyasa ve kamu alacaklılarını kapsaması gerektiğini söyledi. Türkiye’de finansal yeniden yapılandırma ekosistemi alanında faaliyet gösteren Foyder’in 4. Yapılandırma Zirvesi, İstanbul’da gerçekleşti. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Yılmaz, üyelerin şirketlerin değişim ve dönüşüm süreçlerinde kritik bir role sahip olduğuna dikkat çekerek, şirketlerin kurulurken süreklilik hedeflediğini, bunun da doğru rehberlik ve profesyonel destekle mümkün olabileceğini ifade etti.
FOYDER üyelerinin bu noktada devreye girdiğini anlatan Yılmaz, “Değişim ve dönüşümün mimarları olarak şirketlerimizin yanında duran, onlara eşlik eden ve ihtiyaç duyulan profesyonel desteği sağlayan kişiler olarak büyük bir sorumluluk taşıyorlar. Bir şirket kredi kullandığında ya da yeni bir ticari ilişkiye girdiğinde her şey yolundadır; taraflar mutludur, iletişim açıktır, güven tamdır. Bir anlamda ‘balayı’ dönemi yaşanır. Borç veren faiz ve komisyon gelirinden memnundur; borç alan nakit ihtiyacını karşılamıştır. Ancak işler kötüye gitmeye başladığında tablo değişir. İletişim zayıfladıkça asimetrik bilgi artar; borçlu alacaklıyı, alacaklı borçluyu yanlış değerlendirmeye başlar. İşte tam bu noktada devreye yapılandırma profesyonellerimiz girer” diye konuştu.
HAYALİMİZ BU PROFESYONELLİĞİ MESLEK OLARAK TANIMLAMAK
Yapılandırma profesyonellerinin finans ve muhasebe bilen, hukuk bilgisine sahip, yönetim bilimlerinde yetkin ve en önemlisi tüm bunları sahada tecrübeyle harmanlamış alan uzmanlarından oluştuğunu vurgulayan Yılmaz, “Bizim hayalimiz, bu profesyonelliği Türkiye’de bir meslek olarak tanımlamak… Yetkinliği standardize edilmiş, uluslararası normlara uygun, güven üreten ve etik kurallara duyarlı bir yapılandırma mesleği… Bugün ilk sertifikalarımızı vermeye başlıyor olmamız da bunun çok kıymetli bir adımıdır” dedi.
Yılmaz, Türkiye’nin finansal yeniden yapılandırma sisteminin güçlendirilmesi gerektiğini belirterek hukuki araçların kritik önemde olduğuna dikkat çekti. Bu kapsamda üç temel yöntem bulunduğunu belirten Yılmaz, bunları tarafların birebir görüşerek ilerlediği finansal yapılandırma yöntemi, finansal yeniden yapılandırma (FYY) ve mahkeme içi süreç olarak tanımlanan konkordato şeklinde sıraladı. Bugün dünyada kabul gören hibrit yapılandırma modelleri varken Türkiye’nin hâlâ parçalı bir sistemle ilerlemeye çalıştığını söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Her biri var, evet, ama her zaman yeterli değil. Süreç mahkeme dışındayken başlayıp gerekirse mahkeme içine taşınabilen, önleyici ve bütüncül bir yapılandırma sistemi… Türkiye’nin artık kendi gerçeklerine uygun, güçlü bir ‘Önleyici Yeniden Yapılandırma Kanunu’na ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Böyle bir yapılandırma kanunu; borçlunun tüm finansal, piyasa ve kamu alacaklılarını kapsamalıdır. Chapter 11 ABD’de nasıl bir kültürel yapı sunmuşsa, Avrupa Birliği ülkeleri için 2019 Direktifi nasıl yeni bir yol açtıysa, bizim de Türkiye için kendi yolumuzu çizme zamanımız geldi.”
GÖRÜNMEZ SORUNLAR, KRİZ PATLADIĞINDA ORTAYA ÇIKIYOR
Reel sektör açısından hayati bir nokta olarak tanımladığı finansal tabloların gerçeği yansıtmaması konusuna da dikkat çeken Yılmaz, “Doğru finansal raporlama… Gerçek durumu yansıtan ticari bilançolar… Bunlar sadece muhasebenin konusu değil; bu, şirketin kaderiyle ilgili bir konudur. Türk Ticaret Kanunu yöneticilere çok net sorumluluklar yüklüyor: Şirketin finansal durumunu takip etmek, riskleri erken görmek ve gerekli önlemleri almak” dedi.
‘Bu neden önemli?’ sorusunu yanıtlayan Yılmaz, şöyle konuştu: “Çünkü erken uyarı sistemi ancak veri varsa çalışır. Veri yoksa sistem kördür. Kör bir sistem ise krizi yönetmez; krizi büyütür. Bankacılık sektörü bu konuda iyi bir örnek. Erken uyarı sistemleri bankacılıkta işliyor, çünkü bankanın elinde sürekli bir veri akışı var: tahsilatlar, gecikmeler, hesap hareketleri… Sistem sinyal üretir ve sorun büyümeden tedbir alınır. Ancak reel sektörde tablo daha farklı. Birçok işletmede finansal veriler geç, eksik veya gerçeği yansıtmayan şekilde düzenleniyor. Bu nedenle sorunlar görünmez oluyor… Görünmez olan sorunlar tam kriz patladığında ortaya çıkıyor.”
“REEL SEKTÖR DOĞRU VERİ İLE GÜÇLENİR”
Önerilerini aktaran Yılmaz, “Sinyal en küçük düzeydeyken harekete geçen bir önleyici yapılandırma kültürü… Şirket zorlanmaya başlamışsa, nakit akışı zayıflamışsa, mali tablolar bozuluyorsa bunu bekletmeden, akut hale gelmeden, mahkeme süreçlerine kalmadan, istihdam ve vergi kaybı oluşmadan ele almak gerekiyor. Bu noktada yapılandırma profesyonelleri devreye girerek finansal ve operasyonel tabloyu bütüncül şekilde analiz eder ve krizi büyümeden çözüme kavuşturur. Kısacası reel sektörün güçlenmesi; doğru veri, şeffaf tablo, erken uyarı ve profesyonel müdahale ile mümkündür” diye konuştu.
“BİRBİRİNİ TANIYAN SEKTÖR, HER ZORLUĞU AŞAR”
“Türkiye’nin en kapsamlı, alanında tek finansal ve operasyonel yeniden yapılandırma platformunu hep birlikte oluşturuyoruz” diyen Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı: “Aramızda sürecin tüm inceliklerini bilen bankacılarımız da var. Kredi kullandırılırken bankalar kendi iç mekanizmalarıyla bağımsız karar alabilir. Ancak iş yeniden yapılandırmaya geldiğinde, tek başına hareket etme dönemi sona erer. Çünkü bir alacaklının aldığı her karar, diğer tüm alacaklıları doğrudan etkiler. Yine borçlu, yapılandırma planını oluştururken her bir alacaklı ile tek tek uzlaşabilse de gerçek çözüm ancak bütün alacaklıların ortak bir zeminde buluşmasıyla mümkündür. Bu yüzden bu platformu her yıl daha da büyütüyoruz. Çünkü biliyoruz ki; birbirini tanıyan, birbiriyle konuşan, çözümü birlikte tasarlayan bir sektör, her zorluğu aşar.”
YENİDEN YAPILANMADAN BÜYÜMEYLE ÇIKTILAR
Foyder’in 4. Yapılandırma Zirvesi, açılış konuşmalarının ardından Reel Sektör Paneli ile devam etti. Moderatörlüğünü Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ’ın yaptığı panelin konuşmacıları arasında DRD Filo Kiralama Yönetim Kurulu Üyesi Avtekinhan Yıldırıcı ve Yatsan CEO’su Gökalp Bahçeli yer aldı. Yıldırıcı ve Bahçeli, şirketleri yapılandırma sürecine götüren nedenleri ve gelinen süreci aktardı:
“Yeniden yapılandırmaya düşmemek için doğru yaşam biçimi seçilmeli”
DRD Filo Kiralama Yönetim Kurulu Üyesi Avtekinhan Yıldırıcı: “Finansal yapılandırma sürecine gelmemenin yolu, finansal yapılandırma sürecinin sonuna gelmeyecek yaşam biçimini seçmenizle alakalı. Eğer bunu seçmezseniz, herkes bu durumun içine düşebilir. 2018’in ağustos ayına denk gelen o kara günlerin yaşandığı, kurların atak yaptığı bir dönemdi. Otomotiv sektöründe olduğumuz için kurdaki dalgalanmadan hemen etkileniyoruz. 38 bin araçlık bir filoyu yöneten büyük bir şirkettik. 2018’de Türkiye’nin en büyük 500 şirketi listesinde 73. sıradaydık. Kur bir anda atak yapınca, emtiaların değerleri bir anda baskı altında kaldı. Finans sektörü otomatik savunma mekanizmasını devreye sokunca teminatlar küçülüyor. Ve biz o kötü resmi görmek zorunda kaldık. Bir ön anlaşma ile en azından çalışmalarımızı devam ettirebilecek bir aşamaya geldik. Daha sonra yapılandırmayı başlattık. 40’tan fazla finans kuruluşuyla yeniden yapılandırmaya gittik. Tabii kolay değildi. Bunların içinde yurt dışı fon da vardı. Kolay bir süreç değildi. Çok zorlanıyorsunuz, karalar bağlıyorsunuz; ‘Niye bu benim başıma geldi?’ diyorsunuz. Kendi hatalarınızı görmekten imtina ediyorsunuz ama sonra hayat devam ediyor. Hayat devam ederken ne yapmamız gerektiğini düşünerek çok rasyonel projeler geliştirmeye başladık. Tabii bu rasyonelliği karşı tarafa inandırmak gerekiyordu. İnandırmayı başardık. Hukuk sürecini de iyi yönettik. İyi niyetli yaklaşımdan ve şeffaflıktan ödün vermedik. 5 bin m2 ofisten 500 m2 ofise geçtik. Ele ele vererek yaptık. Yeniden yapılandırma sürecindeyken pandemi oldu ve araçlar tedarik zincirinde yaşanan sıkıntıların da etkisiyle bir anda değerlendi. Hemen yeniden yapılandırma kapsamında borçlarımızı ödemeye başladık. 2022 sonuna geldiğimizde 700 milyon euroluk yapılandırmanın yaklaşık 600 milyon euroluk kısmının ana paralarını kapattım. Yapılandırmamız bu yılın sonunda sona erecek. Şu anda düğmeye basıldı. Tüm bankalara bildirimler yapıldı. Sonuçta şu anda yaşayan bir şirketimiz var.”
“Müşteri memnuniyeti ve bankacı yönetici zorlu süreçte destek oldu”
Yatsan CEO’su Gökalp Bahçeli: “Yatsan, yabancı bir fona satılmasının ardından bu dönüşüm sürecinde zorlandı. Aile şirketlerinde bu süreç kolay olmuyor. Gerçekten bizim şirketimiz de bu dönüşüm sürecinde ciddi bir ekip kaybı, altyapının da tam oturmadığı bir yapı, bununla birlikte de hızlı bir büyüme atağı yaşadı. 2014-2015 yıllarında bir an önce büyüyelim diye, hızlı mağazalaşma için borçlanarak yatırımlar yapıldı. 2016’nın sonuna doğru yavaş yavaş performansın iyi gitmediği ortaya çıktı. Ben de şirkete 2016 sonunda katıldım. İşlerin iyi gitmediğini anladım ama 30 milyon euro borç var da demedi kimse. Mobilya sektörü genel olarak maliyetini çok zor hesaplayan bir sektör. Çünkü karmaşık ürünlerden çok farklı üretimler yapıyor. Bir yandan bunları yönetirken 2018’in sonuna doğru bankalar ufak ufak gelmeye başladı. Tabii büyük bir acı reçete içilecek. Hata da bizden kaynaklanıyor. Bizim şansımız, biz kendi başımıza batarken memleket toptan bir krize girdi. İş modeliniz kırıksa olmuyor. Bizim gerçekten iş modelimiz iyiydi, ürünlerimiz çok iyiydi. Müşteriler tarafından çok seviliyordu. Benim bütün dayanağım doğrusu o oldu. Ürüne aşık oldum, ‘Böyle bir şirket batamaz’ dedim. Sağ olsun bankaları da ikna ettik. Hem zamanlama hem bankaların duruşu hem de patronumuzun bir bankacı olarak halden anlaması… Bizim planımıza da ikna oldu. Borcun bir kısmını kapatmak için bir miktar alma imkânımız oldu. 950 kişiyle başladığım şirketi 550 kişiye düşürmek durumunda kaldım. Şirketi eksiden artıya geçirdik. Sıfır borç ile. Çok zor zamanlardı ama geçti. Artık kâr yapan bir şirketiz. 2019’da 84 bin yatak üretirken, bu sene 175 bin yatak ürettik.”