Türkiye’de Nisan–Temmuz 2025 döneminde 44 Ar-Ge merkezi ve teknoloji firmasından elde edilen verilere dayanan çalışma, Ar-Ge merkezleri ve teknopark firmalarının gelecek vizyonunu, yatırım beklentilerini ve karşılaştıkları zorlukları mercek altına aldı. GİSED tarafından hazırlanan rapor, teknoloji ekosisteminin dönüşümünde hangi başlıkların öne çıktığını, Ar-Ge merkezlerinin hangi eksikliklerle boğuştuğunu ve yatırım fonlarının nasıl bir rol üstlenmesi gerektiğini çarpıcı verilerle ortaya koyuyor. Türkiye’nin Ar-Ge merkezleri, güçlü teknik bilgiye rağmen ticarileşme ve stratejik vizyon eksikliğinden mustarip. Bu tablo, yatırım fonlarının klasik finansman rolünden çıkarak “sabırlı sermaye” ve stratejik danışmanlık sağlayıcıları haline gelmesini zorunlu kılıyor.
Araştırmaya katılan Ar-Ge merkezlerinin yarısı 10 kişiden az çalışanı olan küçük ölçekli yapılardan oluşuyor. En yoğun faaliyet gösterilen alanlar fintech, robotik ve savunma teknolojileri gibi ileri teknoloji sektörleri. Çalışmanın amacı, Ar-Ge merkezlerinin yatırım eğilimlerini ve ihtiyaçlarını anlamak, strateji geliştirmelerini kolaylaştırmak ve “venture studio” gibi yenilikçi modellere bakışlarını ortaya koymak olarak tanımlanıyor.
Rapor, Türkiye’deki Ar-Ge merkezlerinin hem güçlü yanlarını hem de gelişime açık alanlarını ortaya koyması açısından önemli. Yazılım ve yapay zekâ odaklı yeni ürün geliştirme tutkusu yüksek; inovasyon stratejileri büyük oranda kâğıt üzerinde mevcut; ancak girişimlerle etkileşim ve dış kaynaklı inovasyon henüz yaygın değil. Sürdürülebilirlik artan bir öncelik haline gelirken, finansman, yetenek yönetimi ve stratejik planlama gibi konular kritik zayıflıklar olarak öne çıkıyor. Ar-Ge merkezlerinin daha etkin ticarileşme ve büyüme yakalayabilmesi için girişim ekosistemi ile daha yakın iş birliğine gitmeleri, portföy yönetim şirketleri ve mentorluk hizmetlerinden faydalanmaları, strateji geliştirme süreçlerine dış uzmanlıkları dahil etmeleri öneriliyor. Devlet kurumları ve teknoloji geliştirme bölgeleri ise girişim sermayesi fonlarına ilişkin mevzuat konusunda daha kapsamlı bilgilendirme yaparak farkındalığı artırabilir. Türkiye’nin inovasyon kapasitesini ve rekabet gücünü artırmak için Ar-Ge merkezlerinin bu bulguları dikkate alarak yol haritalarını gözden geçirmeleri gerekiyor.
Raporu detaylı şekilde inceleyelim:
AR-GE TEŞVİKLERİNİN TUTARI 1 MİLYON TL’NİN ÜZERİNE ÇIKAN FİRMALARIN ORANI YÜZDE 44,7
Firmaların yüzde 64’ünün Ar-Ge odağı yazılım ve bilgi teknolojileri; yüzde 26’sı donanım ve elektronik entegrasyonunda yoğunlaşıyor. Katılımcıların büyük bölümünün motivasyonu yeni ürün veya hizmet geliştirmek; Mevcut süreçleri iyileştirmek, maliyetleri azaltmak ve sürdürülebilirlik gibi başlıklar ikinci sırada geliyor. Bu merkezlerin yarısından fazlası TÜBİTAK ve KOSGEB desteklerinden yararlanıyor; AB programları ve diğer devlet desteklerinin payı ise daha düşük. Son üç yılda alınan Ar-Ge teşviklerinin tutarı 1 milyon TL’nin üzerine çıkan firmaların oranı yüzde 44,7; bu da Ar-Ge desteklerinin ciddi boyuta ulaştığını gösteriyor.
Dijital dönüşümün Ar-Ge üzerinde yarattığı etkiler raporda güçlü biçimde hissediliyor. Ankete katılan firmaların yüzde 50’si Ar-Ge süreçlerinde halihazırda yapay zekâ uygulamalarını kullanıyor; yüzde 22,5’i yakın gelecekte bu teknolojileri entegre etmeyi planlıyor. Yine büyük çoğunluk, kurumsal inovasyon stratejisine sahip olduklarını ifade ediyor: yüzde 73,8’lik kesim bir stratejilerinin olduğunu ve aktif olarak uyguladıklarını, yüzde 9,5’lik bir grup ise stratejileri olduğu halde hayata geçiremediklerini belirtiyor.
İnovasyonun dış kaynaklarla desteklenmesi konusu henüz istenen seviyeye gelmiş değil. Şirketlerin yalnızca yüzde 13,2’si mentorluk ve “venture studio” yapılarıyla aktif iş birliği yürütüyor, ancak yüzde 47,4’ü böyle bir destek modeline açık olduklarını belirtiyor. Bu durum, yapısal iş birlikleri için önemli bir potansiyel olduğunu ortaya koyuyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AR-GE MERKEZLERİNİN GİDEREK DAHA FAZLA GÜNDEMİNDE
Sürdürülebilirlik, Ar-Ge merkezlerinin giderek daha fazla gündeminde yer alıyor. Katılımcıların yüzde 53,5’i karbon ayak izi ve çevresel etkiler gibi kriterleri Ar-Ge kararlarında yüksek öncelik olarak gördüklerini belirtiyor. Kurumların yüzde 43,6’sı karbon ayak izini azaltma çalışmaları yürütürken, yüzde 35,9’u sürdürülebilir malzeme geliştirme ve yüzde 25,6’sı döngüsel ekonomi modelleri üzerine çalışıyor.
START UP EKOSİSTEMİ İLE İŞ BİRLİĞİ DÜZEYİ SINIRLI
Öte yandan start up ekosistemi ile iş birliği düzeyi sınırlı kalıyor. Firmaların yüzde 46,2’si yeni girişimlerle sadece belirli projelerde çalıştıklarını, yüzde 17,9’u hiç çalışmadıklarını ifade ediyor. Yatırım için en çok tercih edilen start up aşaması ise “ilk müşterilerini edinmiş erken aşama” (yüzde 30,8) olarak öne çıkıyor; yüzde 26,9’u prototip aşamasındaki girişimlere, yüzde 23,1’i büyüme aşamasındaki girişimlere yatırım yapmak istiyor.
EN BÜYÜK SIKINTI FİNANSMAN VE BÜTÇE KISITLARI
Raporda en büyük sıkıntı olarak finansman ve bütçe kısıtları işaret ediliyor. Ar-Ge faaliyetlerinde yaşanan zorluklarda bütçe yetersizliği yüzde 75 ile ilk sırada; insan kaynağı kısıtı (yüzde 40) ve mevzuata ilişkin belirsizlikler (yüzde 25) onu takip ediyor. Ticari pazara çıkış noktasında firmalar, en çok pazar giriş stratejisi ve satış kanallarının oluşturulması (yüzde 59,5), fon bulma (yüzde 43,2), satış ve pazarlama desteği (yüzde 37,8) ve rekabetçi konumlandırma (yüzde 37,8) konularında desteğe ihtiyaç duyuyor. Bu bulgular, Ar-Ge’den ticarileşmeye uzanan süreçte iş geliştirme ve sermaye yapılarının önemini ortaya koyuyor.
İŞ MODELİ DEĞİŞİMİ VE STRATEJİK PLANLAMA
Son üç yılda katılımcı firmaların yüzde 52,4’ü iş modellerini kısmen yenilediklerini, yüzde 16,7’si tamamen değiştirdiklerini belirtirken yüzde 26,2’si aynı modeli korumuş. İş modeli dönüşümünün ana nedenleri arasında pazar koşulları (yüzde 64,1), yeni teknolojik trendler (yüzde 53,8) ve müşteri talepleri (yüzde 46,2) bulunuyor. Strateji geliştirme sürecinde rakip analizi (yüzde 68,3), küresel ve yerel trend analizi (yüzde 56,1) ile teknolojik gelişmeler (yüzde 51,2) en çok dikkate alınan faktörler. Buna rağmen firmaların neredeyse yarısı stratejik kararları tamamen iç ekiplerle alırken, akademik araştırma veya danışman firmalarla iş birliği oldukça sınırlı kalıyor.
Girişim sermayesi fonlarına nasıl bakıyorlar?
Türkiye’de Ar-Ge desteklerinden ayrılan yüzde 3 zorunlu payın girişim sermayesi fonlarına aktarılması 2021’den itibaren gündeme gelmişti. Rapora göre katılımcıların sadece yüzde 46,3’ü bu yükümlülüğün farkında; yüzde 53,7’lik kesim mevzuatı bilmiyor.
Anket katılımcılarının yüzde 22,9’u portföy yönetim şirketleriyle çalışmayı düşünürken, aynı oranda katılımcı bu yapıları gereksiz buluyor.
Yaklaşık yüzde 48,6’lık büyük çoğunluk ise kararsız; bu da bilgilendirme ve güven oluşturma ihtiyacını ortaya koyuyor. 2025 yılında zorunlu girişim sermayesi yatırımı için şirketlerin yüzde 38,1’i 100 bin TL’nin üzerinde yatırım yapmayı planlıyor; daha küçük tutarlar bildirenler ve yatırım yapmayacağını söyleyenler de var. Girişimlere yatırımda en önemli kriterler yenilikçilik (yüzde 70), pazar potansiyeli (yüzde 60) ve ekip kalitesi (yüzde 36,7) olarak sıralanıyor. Sektör uyumu ve finansal projeksiyonlar da dikkate alınırken, ankete katılan firmaların bir kısmı fonları tanıdıklarını; ancak girişim sermayesi ekosistemine dair genel bilgi düzeyinin sınırlı olduğunu belirtiyor.
Ar-Ge merkezleri 5’e ayrılıyor
Araştırma, Ar-Ge merkezlerini beş ana başlığa ayırıyor. Her grup için eksikler ve önerilen adımlar şöyle:
1- ÖLÇEKLENMEYE HAZIR SANAYİ ODAKLI FİRMALAR (%42,5)
Prototip geliştirmişler; ancak pazar testi ve müşteri validasyonunda eksikler var. Çözüm: Pilot uygulamalar, yatırımcı eşleştirmeleri, ölçeklenme mentorluğu
2- FİKRİ OLAN AMA İŞ MODELİ EKSİK (%20–25)
“Ürünümüz çok iyi ama satış yapamıyoruz” söylemi baskın. Çözüm: Venture studio işbirlikleri, iş modeli geliştirme danışmanlığı
3- İNOVASYON YAPAN AMA STRATEJİK VİZYONU OLMAYAN (%15–20)
Ar-Ge yapıyorlar, fakat yatırım kararlarında yönsüzler. Çözüm: Stratejik farkındalık atölyeleri, benchmark örnekleri, iş geliştirme eğitimleri.
4- AI ODAKLI AMA TİCARİLEŞME HAZIRLIĞI EKSİK (%15–20)
Teknik açıdan güçlüler ama müşteri edinme ve ürünleştirme sıkıntılı. Çözüm: AI tematik fonlarla tanıştırma, kullanıcı senaryosu geliştirme, pazar test desteği.
5- COMMODİTY ODAKLI FİRMALAR
Klasik tekstil gibi düşük katma değerli sektörlerde rekabet şansı az. Çözüm: Bu alanlardan uzak durmak, teknik tekstil, savunma ve medikale yönelmek.
Stratejik uyarılar
- Erken aşama fonları, uzun vadeli sanayi yatırımları için yetersiz kalıyor.
- Commodity ürünler kârlılık sağlamıyor.
- Niş sektörlerde yüksek katma değerli çözümler öne çıkıyor.
“Ürünümüz var, satışımız yok”
Araştırmaya göre firmaların öncelikli ilgi alanları; yapay zeka, veri analitiği, dijital dönüşüm ve otomasyon. Ancak şirketler sadece finansman değil, aynı zamanda stratejik danışmanlık, müşteri erişimi ve ticarileştirme desteği bekliyor. Öne çıkan gerçek: İstanbul’daki teknoloji- yoğun firmalar (özellikle siber güvenlik, robotik ve fintech alanlarında) yatırımcılarla işbirliğine daha açık davranıyor. Türkiye’de birçok Ar-Ge şirketi teknik açıdan güçlü olsa da pazar bilgisi, müşteri edinme ve iş modeli geliştirme aşamalarında tökezliyor. Bu durum yatırımcılar için fırsat olduğu kadar risk de barındırıyor.
Sabırlı sermayeye ihtiyaç var
Türkiye’deki fonların büyük kısmı erken aşamaya odaklanıyor. Oysa sanayi tabanlı projeler daha uzun vadeli ve sermaye yoğun bir süreç gerektiriyor. Özel, sabırlı sermayeye dayalı fonların oluşturulması kritik önem taşıyor. Ayrıca rapor, “commodity ürünlerden” uzak durulması gerektiğini özellikle vurguluyor. Bunun yerine teknik tekstil, savunma ve medikal uygulamalar gibi niş alanların cazip yatırım fırsatları sunduğu belirtiliyor.