MARUF BUZCUGİL-HÜSEYİN GÖKÇE/ANTALYA
Ankara Sanayi Odası'nın (ASO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda Türkiye ve dünya ekonomisine yönelik değerlendirmelerde bulunan Başkan Seyit Ardıç, konuşmasına ihracatçılara sağlanan döviz dönüşüm desteğini 6 ay uzatan ekonomi yönetimine teşekkürle başladı.
Nisan’da yapılan ortak komite toplantısının ardından bugüne önemli gelişmeler yaşandığını aktaran Seyit Ardıç, dünyanın geçirdiği dönüşüm sürecinin maliyetleri artırarak tedarik zincirlerinde kırılganlık yarattığını bildirdi.
Aynı zamanda uluslararası ilişkilerin de sınava tabi tutulduğunu kaydeden Ardıç, yeni gümrük tarifelerinin uluslararası tepkiyi tetikleyerek piyasalardaki belirsizlik ve oynaklığı artırdığını vurguladı.
Artık yeni normalin belirsizlik ve öngörülemezlik olduğunun altını çizen Ardıç, “Ekonomik aktiviteye yönelik beklentiler hâlâ pozitif seyretse de, güven endekslerinde sert bir bozulma dikkat çekiyor. Bu tablo, modern ekonomilerin derin çelişkisini gözler önüne seriyor: Büyüme devam ediyor, ancak güven eriyor.” dedi.
Bu süreçte ekonomilerin geleceğini yapay zekanın şekillendirdiğini ifade eden Seyit Ardıç, “Bu ortamda karşılıklı anlayışa dayalı iş birlikleri, yalnızca ekonomik refahı değil, aynı zamanda uluslararası barış ve istikrarı da doğrudan etkileyecektir.” diye konuştu.
“5 yıl sonra kullandığımız 2 üründen 1’i Çin malı olacak”
Çin’in otomasyon ve akıllı teknoloji kullanımıyla artık dünyada zirveye oymadığına vurgu yapan Ardıç, “Tahmin ediyorum ki, 5 yıl sonra kullandığımız her iki üründen biri Çin malı olacaktır. Önümüzdeki dönemde rekabet sadece tarifelerle değil; yeni teknolojiler, dijitalleşme, sürdürülebilirlik standartları ve tedarik zinciri teşvikleri üzerinden sürecek” değerlendirmesinde bulundu.
“Enflasyonu durdurmak için kullanılan araç enflasyon kaynağı haline geliyor”
Ekim enflasyonunun, yıl sonu enflasyonunun Merkez Bankası ve OVP tahminlerinin üzerinde kalma olasılığını belirgin şekilde artırdığını aktaran Ardıç, 2.5 yıldır uygulanan yüksek faiz politikasının, uzun vadede maliyeti artırarak enflasyonu yeniden besleyen bir döngüye dönüştürdüğünü belirtti. Ardıç, “Enflasyonu durdurmak için kullanılan araç, ne yazık ki enflasyonun kaynağı haline geliyor.” dedi.
Bu süreçte üretim maliyetlerin artıp, yatırımların ertelendiğini, krediye erişimin neredeyse imkansız hale geldiğini söyleyen Seyit Ardıç, “Kısacası, tek başına yüksek faiz politikası enflasyonu kontrol altına almakta başarılı olamadığı gibi reel sektörü de nefessiz bırakıyor.” diye konuştu.
Dezenflasyon politikasının yapısal reformlarla desteklenmediği sürece, üretim yerine ithalatı daha cazip hale getirdiğinin altını çizen Ardıç, “Bugün birçok sektör, üretimin değil, ithalat yapmanın daha kârlı olduğu bir noktaya doğru ilerliyor. Bu tablo maalesef sürdürülebilir değildir. Sanayisizleşmeye giden bu süreci sonlandırıp, acilen üretim ekonomisine dönmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“Teknolojiye entegre olmayan kapanma riskiyle karşı karşıya”
Ekonominin itici gücünün üretim olduğuna değinen Ardıç, “Enflasyonun temel ve yapısal sebeplerine yönelik tedbirler almadan, yalnızca yüksek faiz uygulayarak halkın satın alma gücünü aşındırıp, reel sektörün üretim kapasitesini zayıflatarak sorunu çözmek mümkün değildir.” dedi.
Nobel Ekonomi Ödülünü kazanan Joel Mokyr’nin bilgi, kültür ve kurumlar kavramlarını öne çıkardığını dile getiren Ardıç, “Bugün; inovasyona açık bir kültür, güçlü kurumlar, bilim ve teknolojiye yatırım yapan bir eğitim sistemi ve Ar-Ge’ye dayalı üretim modeli kurmadan, dünya ekonomisinde üst sıralara çıkmamız mümkün değildir.” dedi.
Teknolojiyi sanayiye entegre edemeyen bir çok firmanın kapanma riskiyle karşı karşıya kalacağını söyleyen Seyit Ardıç yanı sıra verimliliğini artıramayan Türkiye’nin dünyada bir çok göstergede gerilerde kaldığına işaret etti.
Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarında 2002 yılından bu yana yaşanan gelişmelerden bahseden Ardıç, ülkemizde geçen yıl 6.4 milyar dolar olan Ar-Ge harcamasına karşılık sadece Samsung’un yaptığı harcamanın 24 milyar dolar olduğu bilgisini verdi.
“Girdi var çıktı yok, harcama yetmiyor, Ar-Ge ürünleştirilmeli”
Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının ürüne dönüşmekte güçlük çektiğini belirten Seyit Ardıç, harcama yapmak, Ar-Ge merkezi kurmanın yeterli olmadığını Ar-Ge’nin ürünleştirilmesi gerektiğini aktardı.
Ardıç, eğitimle istihdamın, bilgiyle üretimin bağlarının kopuk olduğunu söyleyen Ardıç, 208 üniversite, 200 bini aşkın çalışan ve binlerce Ar-Ge projesine karşılık sanayinin orta teknoloji sıkışması yaşadığını vurguladı.