ABD'nin Ortadoğu'ya gönderilen F-16 filosu görev alanına ulaşırken, bölgede bulunan üslere yönelik tehditlerin artmasının ardından izleme ve gözlem amaçlı tedbirler de artırılıyor. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Ortadoğu'ya gönderilen F-16 filosunun, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) görev alanına ulaştığını açıkladı. Görev alanına ulaşan F-16 filosu, Bakanlığın bölgeye daha önce gönderdiği savunma birimleriyle bölgedeki ABD güçlerinin kendilerini savunmaları için çalışacak. İran tarafından desteklenen grupların, ABD güçlerine hem Irak hem de Suriye'de saldırdığına dikkat çekilen Pentagon açıklamasında, saldırıları düzenleyen grupların İran rejimi tarafından desteklendiği de belirtildi. Pentagon Sözcüsü General Pat Ryder, "Bu saldırıları düzenleyen grupların Devrim Muhafızları Ordusu ve İran rejimi tarafından desteklendiğini biliyoruz" dedi. Ortadoğu'da birçok farklı askeri birimin hazır halde bekletildiğini ifade eden Ryder, hiçbirinin henüz aktif halde olmadığını belirtti. ABD'nin, İsrail- Filistin çatışması başladığından beri amacının bölgesel çatışmanın genişlememesi olduğunu söyleyen Ryder, bu çatışma ortamını kullanarak şiddeti artırmak isteyen ülkelere bunu denememeleri uyarısı yaptı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby de Ortadoğu’da önümüzdeki dönemde Amerikan askerlerine yönelik saldırı olasılığından endişe duyduklarını söyledi. Kirby önceki gün yaptığı açıklamada da, İran’ın Irak ve Suriye’deki ABD üslerine yönelik İran destekli grupların düzenlediği saldırıların bazılarına aktif şekilde olanak verdiğini ve Başkan Biden’ın da Savunma Bakanlığı’na uygun şekilde yanıt verilmesi talimatını verdiğini kaydetmişti.
7 günde 13 saldırı yapıldı
ABD ve koalisyon güçlerine son bir haftada Irak'ta 10, Suriye'de de 3 olmak üzere toplam 13 ayrı saldırı yapıldığını belirten Ryder, "Yakın gelecekte İran'ın vekil güçlerinden ve nihayetinde İran'dan gelen ABD güçlerine ve bölge genelindeki personeline karşı daha ciddi bir tırmanma ihtimali görüyoruz" dedi. Pentagon sözcüsü, ABD'nin bölgedeki çıkarlarını ve personelini savunmak için meşru müdafaa hakkını kullanarak saldırılara cevap vermeye hazır olduğunu kaydetti. 19 Ekim'de Yemen'deki Husiler tarafından İsrail yönüne atılan 3 füzeyle ilgili bir soruya da Ryder, bu füzelerin menzilinin 2 bin kilometre civarında olduğu bilgisini paylaşarak, USS Carney tarafından düşürülmemiş olsaydı muhtemelen İsrail'e ulaşabileceği değerlendirmesinde bulundu.
İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışmalarda kayıplar artıyor
Lübnan'ın güneyindeki sınır bölgesinde İsrail ordusu ile Hizbullah arasında şiddetlenen çatışmalar Lübnanlılar arasında 2006'ya benzer topyekûn bir savaş çıkar mı endişesini artırıyor. Lübnan'ın güneyi ile İsrail'in kuzeyinde yer alan 120 kilometrelik dağlık sınır hattı, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana ölümlerin giderek arttığı çatışmalara sahne oluyor. İran destekli Hizbullah, Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze üzerinden İsrail'in güneyine saldırması ve karşılıklı çatışmaların başlamasından sonra yaptığı açıklamada, tarafsız olmadıklarını, Filistin direniş gruplarını destekleyeceklerini duyurmuştu. Hizbullah ile İsrail ordusu arasında sınırda çatışmalar devam ederken, Hizbullah Hareketi Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım, 13 Ekim'de yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze saldırılarına ilişkin "eylem zamanı geldiğinde harekete geçeceklerini" söylemişti. Hizbullah’ın, sınırdaki çatışmalarda şu ana kadar 42 mensubu hayatını kaybederken, irtibatlı ve koordineli hareket eden Filistin İslami Cihad Hareketi'nin 6, Hamas'ın 3 ve Hizbullah destekli Sünni Direniş Tugayı'nın 2 mensubu öldü. Çatışmalar sırasında Lübnan'da 1'i gazeteci toplam dört sivil öldürüldü. İsrail ordusu ise şu ana kadar 3 asker ve 1 sivilin öldüğünü duyurdu.
İsrail BM personeline vize vermeyebilir
İsrail yönetiminin, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Güvenlik Konseyindeki açıklamalarına karşı BM çalışanlarına ülkeye giriş vizesi vermeyebileceği bildirildi. İsrail devlet televizyonu KAN'ın haberinde, "İsrail, Guterres'in yaptığı konuşma sonrasında BM personeli tarafından yapılan vize başvurularının onaylanıp onaylanmayacağını değerlendirecek" ifadesi kullanıldı. Savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana daha fazla BM çalışanının bölgeye (İsrail ve Tel Aviv'in girişe izin verdiği Filistin bölgeleri) geldiği aktarıldı. BM Genel Sekreteri Guterres, önceki gün BM Güvenlik Konseyinde düzenlenen üst düzey İsrail-Filistin oturumundaki konuşmasında Hamas'ın İsrail'de gerçekleştirdiği saldırıları kınadıktan sonra "Ancak Hamas saldırılarının durduk yere ortaya çıkmadığının da bilincinde olmalıyız. Filistin halkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor. Topraklarının adım adım yerleşim yerleri tarafından ele geçirilmesine ve şiddete şahit oluyor. Ekonomileri yıkılmış, insanlar yerlerinden edilmiş ve evleri yerle bir edilmiş durumda. Siyasi çözüme olan inançları yok olmaya başladı”. şeklinde konuşmuştu.
Lübnanlılar da evlerini terk ediyor
Çatışmalar ve hava saldırılarının şiddetli bir şekilde devam etmesi üzerine Lübnan sınırına yakın bölgelerde yaşayan sivillerin neredeyse tamamı evlerini terk etti. BM Uluslararası Göç Örgütü, 23 Ekim'de, İsrail ile çatışmaların yaşandığı Lübnan'ın güneyinde 19 bin 646 kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığını duyurdu. Lübnan basınında yer alan haberlere göre, çatışmaların ilk gününden bu yana binlerce güney sakini, başkent Beyrut ve diğer güvenli bölgelere göç etti. Lübnan'daki sınır bölgelerden göç edenlerin sayısının 20 binin üzerinden olduğu tahmin ediliyor. Lübnan Eğitim Bakanı Abbas Halebi ikinci bir duyuruya kadar ülkenin güneyinde yer alan tüm okulların tatil edildiğini bildirmişti. İsrail ordusu da Lübnan sınırına 2 kilometre mesafedeki bölgede yaşayan İsrailli sivillerin tahliye edileceğini duyurmuştu.
Hizbullah ile topyekûn bir savaş başlar mı?
Lübnan'ın güney topraklarından İsrail'in kuzeyine doğru Hizbullah ve Filistinli gruplar tarafından henüz topyekûn bir saldırı başlatılmadı. Çatışmalar genellikle sınırın her iki yakasında 4 kilometreyi geçmeyecek bir bölgede yaşanıyor. Hizbullah, İsrail'in sınır üzerinde yer alan askeri noktaları ve yerleşim birimlerine genellikle güdümlü tanksavar füzeleri ile saldırılar gerçekleştirdiğini duyuruyor. İsrail basınına göre Hizbullah'ın elinde İran'a ait "Tufan" güdümlü füze sistemi bulunuyor. Bunun yanında Hizbullah RPG, havan topları ve hafi f silahlarla da saldırılar gerçekleştiriyor. Hizbullah medyasının çatışmaların başında yayımladığı bazı propaganda görüntülerinde İsrail'in sınır üzerinde yer alan gözlem kuleleri, gözetleme kameraları, uydu ve iletişim araçlarının hedef alındığı kaydedilmişti. İsrail ise Hizbullah'ı genellikle ağır topçu atışı, insansız hava araçları ve savaş uçakları ile hedef alıyor. Lübnan resmi ajansı NNA'ya göre bazen beyaz fosfor içeren roketler de kullanıyor. Birçok ülkenin vatandaşlarına önce "Lübnan'a seyahat etmeyin" uyarısı ve ardından "ülkeden ayrılın" çağrısı yapması, Lübnanlılar arasında da endişe ve paniğe neden oldu. ABD 22 Ekim'de Lübnan’da bulunan ABD vatandaşlarının öngörülemeyen güvenlik durumu nedeniyle hemen ülkeden ayrılmalarını istedi. İngiltere de benzer bir açıklama yaparak Lübnan'da durumun istikrarsız olduğunu ve kötüleşebileceğini belirterek vatandaşlarına ülkeyi terk etme tavsiyesinde bulundu. S.Arabistan, Beyrut Büyükelçiliği’ndeki diplomatlar, çalışanlar ve ailelerini uçakla ülkeden tahliye etti. Lübnanlıların birbirine sorduğu soruların başında, "Hizbullah ile İsrail arasında topyekûn bir savaş başlar mı?" geliyor. Yanıtını kesin olarak bilen olmadığı gibi, geleceğe dair sağlam öngörüleri olmayan Lübnanlıların ise ülkeden ayrılma veya kalma arasında sıkışmış durumda oldukları görülüyor.
Beyaz Saray’dan acil tahliye planı
Beyaz Saray, İsrail-Filistin arasındaki çatışmanın daha geniş bir bölgesel çatışmaya dönüşmesi ihtimaline karşı, ABD’nin Ortadoğu’daki vatandaşlarının tahliyesi için "tedbir amaçlı acil eylem planı" hazırladığını duyurdu. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby, Ortadoğu'daki çatışmaların genişlemesi durumunda, vatandaşlarının bölgeden tahliyesi için tedbir amaçlı plan hazırlandığını söyledi. Hali hazırda, İsrail'den yapılan tahliye uçuşları dışında diğer ülkelerdeki vatandaşlarına yönelik bir çaba içinde olmadıklarını kaydeden Kirby, tedbir amaçlı acil eylem planının, benlenmedik durum ve olasılıklara karşı hazırlandığını belirtti. Beyaz Saray'ın, 19'uncu gününe giren İsrail-Filistin çatışmasının tırmanabileceği ihtimaline dair artan endişeler nedeniyle acil durum planlarını değerlendirmeye aldığı bildirildi.
Silah ve mühimmatın ardından askeri uzmanlar da gönderildi
Pentagon, İsrail Savunma Güçleri’ne danışmanlık yapmak üzere bölgeye çok sayıda ABD’li komutanların gönderildiğini; bu komutanların operasyon yönetmeyeceğini, meskun mahal muharebeleri ile ilgili deneyimlerini paylaşmak üzere orada olduklarını açıkladı. Pentagon Basın Sözcüsü General Patrick Ryder, İsrail’de bulunan Amerikalı komutanlar için, "Hiçbir şekilde aktif olarak operasyonlara katılmıyorlar. Orada danışmanlık için bulunuyorlar" ifadelerini kullandı. Ryder, İsrail’e yaptığınız silah yardımlarının ardından bir de danışman göndermeniz, muhtemel bir Gazze operasyonunda sivil kayıplar konusundaki sorumluluğunuzu arttırmıyor mu? şeklindeki soruya, "Irak gibi yoğun yerleşimin olduğu meskun mahal operasyonları konusundaki deneyimimiz düşünüldüğünde, sivil kayıpları azaltmak adına elimizden gelen her şeyi yapmak için, çıkarttığımız dersleri paylaşmanın önemine de inanıyoruz" yanıtını verdi. İsrail’de görev yapan Amerikalı komutanların başında Korgeneral James Glynn bulunuyor. Hepsinin ortak yanı DEAŞ ile mücadele geçmişlerinin olması.