Türkiye, Azerbaycan’ın Bakü kentinde COP29’da 2053 uzun vadeli iklim strateji belgesini BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) sundu. Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine önemli katkı sağlayacağı iddia edilen belgede kömürden çıkışa dair bir politika yer almıyor. Son dönemde uygulamaya konulan yenilenebilir enerji politikaları ve teşvikleri ile, özel sektör yatırımlarının fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye yönlendirildiğinden bahsediliyor.
2024 ağustos ayında 18,5 GW olan güneş enerjisi ve 12,3 GW olan rüzgar enerjisi kapasitesini, 2035’te sırasıyla 76,9 GW’a ve 43,1 GW’a yükseltilmesi hedefleniyor. 2030’a kadar rüzgar, güneş, jeotermal ve hidroelektrik gibi kaynaklara yaklaşık 59 milyar dolar, enerji verimliliğine ise 20 milyar dolar yatırım yapılması planlıyor. 2053 yılında yenilenebilir enerjinin birincil enerji içindeki payını sadece yüzde 50’ye yükseltmeyi planlayan belge, net sıfır emisyon hedefini tutturma güvencesi de vermiyor.
Seragazı emisyonlarının azaltılması ve 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşılabilmesi için yenilenebilir enerji, elektrifikasyon, enerji verimliliği, yeşil hidrojen ve enerji depolamanın yanı sıra nükleerin ön plana çıkacağı görülüyor. Nükleer enerji temiz enerji kaynakları arasında gösterilerek, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak için güneş, rüzgar, hidroelektrik, jeotermal ile beraber kullanımının yaygınlaşmasının beklendiği kaynaklar arasında yer alıyor. Bu doğrultuda nükleer enerji kapasitesinin 2030’da 4.8 GW’a, 2035’te ise 7.2 GW’a çıkarılması hedefleniyor.
Karbon kredisi kalite standartlarına onay geldi
BM konferansının ilk gününde karbon kredisi standartları kabul edildi. Anlaşma sonrası konuşan COP29 Başkanı Mukhtar Babayev, “Bu olumlu ivmeyi memnuniyetle karşılıyoruz. Bakü’de gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarımıza ilham verecek bir uzlaşma ruhu oluştuğunu umuyorum” dedi.
Karbon kredileri teorik olarak ülkelerin veya şirketlerin gezegenin herhangi bir yerindeki CO2 emisyonlarını azaltan veya atmosferden uzaklaştıran projeler için ödeme yapmasına ve bu projelerin ürettiği kredileri kendi emisyonlarını dengelemek için kullanmasına olanak tanıyor. Kurallar, ülkelerin dünyanın farklı bölgelerinde gezegen ısınmasına yol açan kirliliği ortadan kaldırmaya veya engellemeye yönelik kredi satın alabilmenin ve örneğin ağaç dikmek ve yağmur ormanlarını korumak gibi eylemleri gerçekleştirenlerin kendi emisyon hedeflerinde ilerleme olarak sayabilecekleri bir sistemin kurulmasındaki son engellerden bazılarını ele alıyor.
Donald Trump’ın ABD seçimlerini kazanmasıyla beklentiler azalmış olsa da, hükümetlerin aynı zamanda bir iklim finansmanı anlaşması imzalaması da bekleniyor. ABD Başkanlık seçimlerini kazanan Trump, ABD’yi, planlanan BM destekli karbon piyasasının temelini oluşturan küresel Paris Anlaşması’ndan bir kez daha çekeceğini söyledi. Bununla birlikte, Meksika’nın eski iklim müzakerecisi olan ve şu anda karbon piyasası verileri ve kaynak şirketi Abatable için çalışan Juan Carlos Arredondo Brun, onayın “herhangi bir taraf Paris Anlaşması’ndan ayrılmaya karar vermeden önce bizi karbon piyasasını faaliyete geçirmeye daha da yaklaştıracak” dedi.
WMO: 2024 en sıcak yıl olma yolunda
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), COP29 kapsamında “2024 İklim Durumu Güncellemesi” başlıklı raporunu yayımladı. Raporda, “Ocak-eylül döneminde küresel ortalama yüzey hava sıcaklığı, El Nino hava olayının da etkisiyle sanayi öncesi ortalamanın 1,54 derece üzerindeydi. 2024 yılı, küresel ortalama sıcaklıkların uzun süreli yüksek aylık seviyelerinin ardından kayıtlardaki en sıcak yıl olma yolunda” ifadesi kullanıldı. Atmosferde sürekli artan seragazı seviyeleri nedeniyle iklim değişikliğinin hızla artan etkisine karşı bir kez daha “teyakkuza geçilmesi” uyarısı yapılan raporda, 2015-2024 döneminin kayıtlardaki en sıcak on yıl olacağı bildirildi.
Raporda, “Buzul kaybı, deniz seviyesinin yükselmesi ve okyanusun ısınması hızlanıyor. Aşırı hava koşulları dünya genelindeki topluluklara ve ekonomilere zarar veriyor. Aşırı hava ve iklim olayları büyük ekonomik ve insan kayıplarına yol açıyor. Hava ve iklim aşırılıkları sürdürülebilir kalkınmayı genel olarak etkiledi, gıda güvensizliğini kötüleştirdi ve yerinden edilme ile göçü artırdı” ifadeleri kullanıldı. Raporda görüşlerine yer verilen BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “İklim felaketi sağlığı vuruyor, eşitsizlikleri artırıyor, sürdürülebilir kalkınmaya zarar veriyor ve barışın temellerini sarsıyor.