SELÇUK ALTUN
ABD Başkanı Donald Trump’ın tarife politikalarının sigorta sektörüne olumsuz etkilerini olacağını bildiren Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Howden Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Atınç Yılmaz, tarifelerin nasıl uygulayacağının henüz net olmamakla birlikte bunun sigorta sektörüne maliyet artışı olarak yansıyacağını söyledi.
"Yatırım sigortalarında yeni pazar fırsatları doğabilir"
Yurt içi özelinde sigorta sektörünün ilk çeyrek sonuçlarını değerlendiren ve Trump kaynaklı küresel gelişmelerin global sigortacılığa olası etkilerini EKONOMİ’ye anlatan Atınç Yılmaz, “Trump’ın tarifeleri nasıl uygulayacağı henüz net değil, müzakereler devam ediyor. Ancak geçmiş uygulamalara bakarsak, sigortacılığa doğrudan bir etkisinin olacağı kesin. İlk etapta, tarifeler nedeniyle ithal ürünlerin maliyeti artar. Bu da sigorta bedellerinin yükselmesine neden olur. Dolayısıyla sigorta primleri artar” dedi.
İkinci olarak, hasar meydana geldiğinde, yerine koyulacak ürünlerin daha yüksek maliyetle ithal edileceğini kaydeden Yılmaz, “Bu da hasar maliyetlerini artırır. Yani hem sigorta yapılırken hem de hasar sonrası süreçte maliyet artışı olacaktır. Eğer bu tarifeler agresif şekilde uygulanırsa, global ticaretin daralmasına neden olabilir. Bu da hacim daralmasına ve bazı branşlarda küçülmeye yol açar. Özellikle alacak sigortası gibi, yurt dışına mal satan firmaların ticari risklerini kapsayan alanlarda önemli etkiler görülebilir. Gümrük duvarlarına göre firmalar farklı coğrafyalara yönelmek zorunda kalabilir, bu da risk profillerinin değişmesi anlamına gelir” ifadelerini kullandı.
Üçüncü bir etkinin de yatırım sigortalarında görülebileceğini işaret eden Yılmaz, yatırımcıların tarifelerden kaçmak için yeni coğrafyalara yöneleceğini, bunun da o bölgelerde yatırım sigortaları için yeni pazar fırsatları doğurabileceğini söyledi.
“Sektör, sağlıklı bir şekilde ilerliyor”
Yılmaz, 2025’in bu güne kadar sigorta sektörü açısından olumlu geçtiğini söyledi. Sektörün enflasyonun üzerinde büyümeye devam ettiğine işaret eden Yılmaz, “2024 ile 2025’in ilk üç ayını kıyasladığımızda, bu yıl fiyatların geçen seneye kıyasla biraz daha yumuşadığı bir dönem oldu. Global kapasitelerdeki artış Türkiye’ye de olumlu yansıdı. Bu durum bizim açımızdan pozitif. Nitekim son bir yıla baktığımızda, yani 2024 Mart’tan 2025 Mart’a kadar, Türkiye Sigorta Birliği’nin açıkladığı verilere göre hayat dışı prim üretimi yüzde 49,5 artmış durumda. Bu da fiyatların düştüğü bir dönemde dahi sigorta sektörünün büyümesini sürdürdüğünü gösteriyor. Bu veriler sektörün sağlıklı bir şekilde ilerlediğini ortaya koyuyor” diye konuştu.
“Sigortacılar, yüksek faiz ortamından kazançlı çıkıyor”
Ekonomideki yavaşlama ve yüksek faiz ortamının sigorta sektörüne etkisini değerlendiren Yılmaz, şunları söyledi: “Global ölçekte fiyatların yumuşadığı bir dönemdeyiz. Yüksek faiz oranlarının devam etmesi, sigorta şirketlerinin yatırım gelirlerini artırıyor. Yani sadece teknik faaliyetlerden değil, yatırım gelirlerinden de önemli kazançlar sağlanabiliyor. Bu da potansiyel prim kayıplarını bir ölçüde telafi edebiliyor. Yüksek faiz ortamı sigorta şirketlerinin mali gelirlerini artırır. Teknik gelirler de sağlıklı yönetilirse, sektör bu süreçten avantajlı çıkabilir.
Öte yandan enflasyonun ve yüksek faizin ekonomiye bazı yansımaları oluyor. Örneğin, prim tahsilatlarında zaman zaman yavaşlama gözlemlenebilir. Yatırımlar azalma eğilimine girebilir. Ancak tüm bunlar daha uzun vadede ortaya çıkan etkiler. 2025 yılı özelinde ise, her şeye rağmen beklentiler enflasyonun düşeceği yönünde. Önümüzdeki aylarda bu tablo daha netleşecektir.”
"Risk yönetimi için kâr kaybı sigortası şart"
Doğal afetler ve bunlara bağlı üretimin durması gibi risklerin işletmeleri tehdit ettiğini hatırlatan Doğan Sigorta Brokerlik CEO’su Selcen Gür, ülkemizde çok bilinmeyen “kâr kaybı sigortası’na dikkat çekti. Gür, işletmelerin kriz anlarında ayakta kalmasını sağlayan kâr kaybı sigortasının, fiziksel zararların ötesinde, bu zarar nedeniyle faaliyetlerinin durması sonucu oluşan gelir kaybını teminata aldığının altını çizdi. “Bir fabrikada çıkan yangın ya da yaşanan bir deprem hasarı sadece binaya ve makinelere zarar vermekle kalmaz, üretimin durmasına, satışların azalmasına, müşteri ilişkilerinin zedelenmesine ve hatta maaşların ödenmesinin zorlaşmasına sebep olabilir. İşte bu süreçte devreye giren kâr kaybı sigortası, işletmenin üretime başlayana kadar geçen süredeki kâr kaybını telafi ederek büyük bir finansal destek sağlar” diyen Gür, işletmelerin risk yönetimi stratejilerini oluştururken kâr kaybı sigortasını mutlaka gündeme almaları gerektiğini vurguladı.