Türkiye’de, 2023 Haziran ayından beri yüksek enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek için Orta Vadeli Ekonomi Programı uygulanıyor. Bu programın imalat sanayi üzerindeki olumsuz yan etkileri üretimi, istihdamı ve ihracatı zorluyor. Çok uzun yıllardan beri ihracat ve istihdamın lokomotifi konumundaki ‘tekstil, hazır giyim, halı ve ev tekstili’ sektörlerinin rekabet gücü zayıflıyor. Müşteriler, rakiplere kaptırılıyor. İstihdamda ciddi kayıplar yaşanıyor. Sektör temsilcileri uygulanan ekonomik programın başarılı olmasının ülke için ne kadar önemli olduğunu bildiklerini ancak, sanayi için yeni destekler sağlanması gerektiğini söylüyor.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (TTSİS) Başkanı Nevzat Seyok, “Yıllardır cari açığımızın kapatılmasına katkıda bulunan ve istihdamda lider olan tekstil ve hazır giyim sektörümüzün üstüne 2022 sonrası yerleşen kara bulutlar maalesef yerlerini terk etmiyor. İstihdamda, aktif şirket sayısında düşüşler ay bazında devam ediyor. En güncel verileri aldığımız Nisan ayında Ocak ayına göre Bin 270 daha az şirket, 20 bin 700 daha az kişiyi istihdam etti. Bunda ülkemizde artan, fakat satış fiyatlarına yansıtamadığımız maliyetler kadar, dünya genelindeki talep düşüşünün de payı var” dedi. Sektördeki bu özel durumun üstüne bir de uzun süredir devam eden bölgedeki savaş havasının hakim olduğunu belirten Başkan Seyok şöyle konuştu: “Bugünlerde her ne kadar son gerginlik biraz gevşemiş görünse de her gün Orta Doğu’da yeni bir habere uyanıyoruz. Petrol fiyatlarının artma riski, Hürmüz’ün kapatılma ihtimaliyle hammadde ve ara mallara erişimin kısıtlanması riski, tüm bunlar piyasalarda geleceğe dair bir umut ışığı arayan sanayiciyi daha da endişelendiriyor. Genel olarak imalat sektörünün yaşadığı darboğazla birlikte sektörümüzden de gelen kapasite azaltma, kapanma ve işten çıkarmalar gibi haberler ülke sanayisinin gelişiminin lokomotifi olmuş sektörümüz adına üzüntü vericidir. Yıllardır bu ülkede üreten, kazanan, milyonlarca insanımıza iş sağlayan sanayiciler olarak elbette işlerimizi devam ettirmek için şartlarımızı zorluyoruz, direniyoruz. Alternatif yaratamadan, pazarlarımızı kaybeder Türkiye Tekstil sektörü tekrar toparlanamayacak ölçüde küçülürse işsizliğin önemli ölçüde artacağı, yüzbinlerce hanenin zora düşeceği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Fakat bu çabamıza devletimizden de destek bekliyoruz. Cari açığımızın kapatılmasına, istihdama, üretime bu kadar yüksek katkısı olan sektörümüzün gözden çıkarılabilir bir sanayi olarak görülmesini değil, tam tersi küresel piyasalar düzelene kadar gerekirse özel teşviklerle desteklenmesini bekliyoruz. Özellikle vergi ve sosyal güvenlik maliyetlerinin düşürülmesiyle maliyet tarafının desteklenmesinin yanı sıra, uluslararası pazarlardaki yerimizi tekrar sağlamlaştıracak dış ticaret politikalarının yapılmasını da bekliyoruz. Uzun zamandır çok güçlü bir tedarikçisi olduğumuz Avrupa Birliği, 2024 yılında tekstil-hazır giyim ithalatını 2 milyar dolar kadar artırmış, fakat bundan faydalanan ülkeler Çin, Bangladeş ve Pakistan olmuştur. AB’nin tedarikçi listesinde üçüncü sırada olan ülkemiz ciddi bir kayıp yaşamamış olsa da, bu artıştan pay alamamıştır. Üstelik AB’nin tüm maliyetli ve zorlayıcı çevre ve sosyal şartlarına uyum sağlamamıza rağmen böyle oldu. AB ile ticari ve siyasi ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesi, Gümrük Birliği şartlarının günümüzün ihtiyaçlarına göre revize edilmesi için siyasi iradenin gösterilmesini heyecanla bekliyoruz.
Öte yandan başka bir önemli pazarımız olan ABD’de yeni ek vergiler için tanınan geçiş süresi önümüzdeki günlerde doluyor. Türkiye bu konuda avantajlı ülkeler arasında görünse de Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz günlerde NATO Zirvesi’nde Trump ile görüşmesinde tekrar gündeme gelen 100 milyar dolarlık ticaret hacmi için ciddi adımların atılmasını umuyoruz.
Son olarak Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası olarak, sektörümüzde ücretlerimize yön veren toplu iş sözleşmesi dönemindeyiz. İşyerlerimizde örgütlü üç işçi sendikamızla, binlerce çalışanımızın ücret ve çalışma koşullarını belirleyen şartları müzakere ediyoruz. Bir yandan işverenlerimizin rekabetçiliğini koruyan, diğer yandan çalışanımızın hak ettiği koşullarda yaşamasını gözeten bir sözleşme için tüm taraflar olarak şartlarımızı zorluyoruz. 1961 yılından beri olduğu gibi mevcut ekonomik şartlarda ayakta kalma mücadelesini işçi, işveren birlikte verecek bir sözleşmeye imza atacağımıza inancımız tamdır.”
Hazır giyimde ihracat düşüyor ithalat artıyor
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Toygar Narbay, hazır giyimde ihracatın yılın ilk altı ayında da gerilemeye devam ettiğini ve yılın tamamında bu tablonun değişmeyeceğini en az 1 milyar dolarlık kayıp yaşanacağını söyledi.
Buna karşılık hazır giyim ithalatının çok daha hızlı artmaya başladığını belirten Başkan Narbay, “Yılın ilk 4 ayında ithalat yüzde 29 artmıştı. Görünen o ki geçen yıl 4 milyar dolar olan hazır giyim ithalatımıza bu yıl 1 milyar dolar daha eklenecek. 1 milyar dolar ihracattan kayıp ve 1 milyar dolar da ithalat artışı ile toplamda üretim kaybımız 2 milyar doları aşacak” dedi. Bu rakamın yaklaşık 60 bin kişinin işsiz kalması anlamına geldiğini vurgulayan TGSD Başkanı Toygar Narbay şöyle konuştu: “Düşünün Avrupa’nın alımları yüzde 16, ABD’nin yüzde 10 arttı ama biz pay alamadık. Pazar kaybetmeye devam ettik. Yüksek faiz ve baskılanan kur politikası böyle devam ederse istihdam kaybı büyüyecek. Bizim önerilerimiz; kur dönüşüm priminin yüzde 10’a çıkarılması, reeskont kredilerde faiz tahsilatının dönem sonunda yapılması ve 2 bin 500 liralık çalışan başına istihdam desteğinin büyük ölçekli firmalara da verilmesidir. Büyük ölçekli firmalar sıkıntıya girerse genellikle onlara iş yapan KOBİ’ler zaten zorlanır. Asgari ücrete 5 bin lira destek verilmeli. Bu, teşvik bölgelerine göre kademelendirilmeli ve ‘yerli katma değer oranına göre’ kullandırılmalı.”
Hazır giyimdeki hızlı gerileme tekstilde kapasite düşürüyor
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, “Bu yıl tekstil ihracatımızda küçük bir artış olabilir. Ancak bu, işlerin iyi olduğu anlamına gelmiyor çünkü hazır giyim ihracatında ciddi düşüş var. Bu nedenle tekstil hammaddelerimize yurt içinden talep daraldı ve daha çok ihraç etmeye başladık. Ayrıca bazı ürünlerde ithalatta da artış var çünkü fiyat tutmuyor. Tabii ki tekstilde bu sene de dış ticaret fazlası veririz. Yine de talebin azalmasından dolayı kapasite kullanım oranlarımız düşüyor. İplikte durum kötü, iplik şirketlerimiz zararına çalışıyor” dedi. Ahmet Öksüz, şöyle konuştu: “Bu yıl tekstil olarak 11,5 milyar dolar ihracatımız olabilir, bizde yurt dışına yatırım kayması pek yok çünkü işimizin niteliği gereği bu o kadar da kolay değil, konfeksiyonda ise taşınmak çok kolay. Bu zorlu dönem geçene kadar önerimiz; ihracatçı için yüzde 3 kur priminin acilen yüzde 5’e çıkarılmasıdır. İstihdam için getirilen teşvikin de genele yayılması lazım. Suriye’de konfeksiyon yatırımları yapılabilmesi üretim ve rekabet açısından fırsat sağlayabilir. Düşük işçilik maliyeti, lojistik yakınlık avantajları var. Terörsüz Türkiye sürecinde ise sanayi yatırımları için teşvik ve destekler özellikle doğu ve güneydoğu illerimiz için yeniden ele alınmalı. Bölgesel asgari ücret uygulayamama sorunu bir şekilde aşılmalı.”
Çıkmaz sokaktayız, mücadeleye devam
Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TETSİAD) Başkanı Hasan Hüseyin Bayram, “Derdimizi anlatamıyoruz, yüksek faiz ve düşük kur var. Masrafl ar artmış, elindeki paranın değeri düşmüş, ihracatı yapıyorsun ve dövizi getirip bozduruyorsun ama derdine derman olmuyor. Bankada faiz yüksek istediğin parayı da veremiyor. Bu kadar olumsuzluğa ilave işçi de bulamıyoruz” dedi. Ev tekstili ürünleri ihracatında yaklaşık yüzde 20 gerileme olduğunu söyleyen Bayram, şöyle konuştu: “Çin yıllarca ihracatçısının getirdiği dövize yüzde 15 prim verdi. Bizde de böyle olmalı. İhracatçı sanayicinin döviz primini yüzde 3’ten yüzde 15’e çıkar. Daha uygun faiz ve vadelerle kredi aç. Yabancı işçi çalıştırma konusunu esnet. Sektör yabancı işçi getiriyor ama çalışan sayısına göre oran sınırı var. Bu dönemde müşteriyi rakiplerimize kaptırmamak için çabalıyoruz. Sektörde 3 bine yakın brode makinesi vardı şu anda 50 tane kalmıştır çünkü Hindistan ve Pakistan’dan geldiler, alıp götürdüler. Vaktiyle bunların tanesini 750 bin dolara almıştık, rakiplerimiz 50 bin dolara alıp gitti. Müşteriler oralara kayıyor. Onlar çalıştırıp ihracat yapıyor.”
İmalat sanayinin rekabet gücü 2015 yılı seviyesinin altına indi
Özellikle ihracatçı imalat sanayi sektörlerinin girdi maliyetlerini rakip ülkelerdeki maliyetlerle karşılaştıran TÜSİAD Rekabet Gücü Endeksine göre özellikle 2022 yılından itibaren durum kötüleşti. ABD doları bazında birim üretim maliyetlerindeki yükselişler sonucunda endeks, 2015 yılı değerinin altına inmiş durumda. 2025 yılının ilk çeyreğinde ise bir önceki çeyreğe kıyasla önemli bir değişim göstermedi ve endeks değeri 86,1 oldu. Sadece enerji maliyetinde belirgin bir düşüş (iyileşme) görüldü.